Kısa bir süre olsa da beraber çalışma şansı yakaladığım rahmetli Uğur Mumcu’nun bizim coğrafya için bir tanımlaması vardı: “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanların ülkesi” diye. Gerçekten haklıymış. İster politikacı olsun, ister üst düzey bürokrat ya da yönetici, ‘boş’ konuşmayı âdet edinmişiz. Konuşuyoruz da konuşuyoruz. Adı lazım değil, geçenlerde ünlü bir spor adamı TV’ye çıktı, “Ülkenin üç bir yanı denizlerle çevrili, şampiyon yüzücü yetişmiyor” dedi. Gerçekten cennet vatanımızın üç bir tarafında deniz var. Ama denizlerden yetişen son dünya ve olimpiyat şampiyonu yüzücü, Tarzan filmlerinin ünlü karakteri ABD’li Johnny Weissmuller. Yanılmıyorsam Tarzan’dan bu yana tüm ünlü yüzücüler, havuzda yetişmiş. Çünkü yüzme ‘tatlı su’ sporudur. Suyun kaldırma kuvvetini bilenler bile bu basit mantık hatasına düşmezler! Ama bizim ülkede bu gerçeği bilen kişi sayısı galiba üç beş olmalı ki bakanı da, Başbakan’ı da, spor yöneticileri de aynı ‘şehir efsanesi’nin peşine takılmış gidiyor...

***

Önce ‘Yüce Atatürk’ pankartına ceza vermek istedi Yıldırım Demirören TFF’si. Olmadı; pabuç biraz ‘sıktı’. Bu kez statlardaki hükümet karşıtı söylemlere kafayı taktılar. Ona da disiplin talimatnamesi el vermiyordu; değişikliğe gittiler ve “muhalefetin kalesi” Fenerbahçe’yi kurban seçip bastılar cezayı. Hepimiz biliyoruz ki bu ceza sarı - lacivertlilere Atatürkçü duruşu ve haftalardır süren “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk” sloganları nedeniyle verildi. Arada kaynayıp gıden “Hırsız Tayyip Erdogan” söylemleri de bahane oldu TFF’ye. Evet bu ceza ile herkes tarafını belli etmiştir. Yazık!

***

Bu sütunun yazarı, eski Gençlik Spor Bakanı Suat Kılıç’ı en çok eleştirenlerden. Niçin? Çünkü, Suat Kılıç, sporu ‘spordan gelmeyenlerle’ idare etmeye çalışıp bakanlığın kritik noktalarını ziraat mühendisleri ile hukukçulara teslim etmiş, yüzlerce eğitimli şampiyon sporcuyu pasif görevlere çekmişti. Nitekim, 2020 olimpiyat ev sahipliği de bu ‘iş bilmezlik’ten kaçtı. İstanbul’un tanıtımını Ankara’dan yapanlar, Londra olimpiyatlarında VIP alanına lahmacun getirtenler Buenos Aires’teki düş kırıklığının gerçek sorumlularıydı aslında, ama ‘medya’ her zamanki gibi susacaktı; ne de olsa fincancının katırlarını ürkütmemek gerek! 1. Kılıç dönemi beklenildiği üzere bitip, 2. Kılıç dönemi başladığında; yani Spor Bakanlığı’na Akif Çağatay Kılıç getirildiğinde insanlar biraz umutlanır gibi oldu. ‘Sporu spordan gelenlere teslim eder’ diye düşündük. Ancak 2. Kılıç dönemi de galiba 1. Kılıç döneminden farksız olacak. Çünkü 1. Kılıç ziraat mühendislerine güvenmişti, 2. Kılıç’ın tercihi banka yöneticileri. Hem de şu malum Halkbank’ın üst kadrosundan birileri gelmiş spor yönetimine. Ne diyelim, hayırlı olsun. Nasılsa böyle bir medya varken istediğiniz atı koşturursunuz.