Arif Kızılyalın

Terörü kabullenmemek!

14 Kasım 2022 Pazartesi

Saat 16.00 sularıydı. Yazıişleri ekibi günün gelişmelerini ertesi günkü gazeteye en iyi biçimde yansıtmak istiyor, “1. sayfanın fotoğrafı” üzerine yoğun tartışmalar yapılıyordu ki arkadaşlarımızdan birinin sesi yankılandı: “Eyvah, İstiklal’de patlama var...”

Hepimizin nutku tutulmuştu. Eşi, dostu, ailesi sokakta olanlar, telefona sarıldı.

“Neredesin, kalabalık yerlerden uzak dur...” uyarıları, gözyaşlarına karıştı...

Çünkü terör belası, Türkiye için hele hele Cumhuriyet gazetesi için can yakıcı bir kavramdı. 1980’lerden bu yana neredeyse 40-50 bin insanını teröre kurban vermiş bir ülkenin yurttaşlarıyız, aynı zamanda da yazarlarını hain saldırılarda yitiren bir gazetenin çalışanları.

Canımız öyle yanmıştı ki geçmişte, sözcükler düğümlendi boğazımızda. Gözlerimizin önünden de o çirkin film şeridi akıverdi:

- 20 Temmuz 2015 Suruç.

- 10 Ekim 2015 Ankara Gar.

- 12 Ocak 2016 Sultanahmet.

- 17 Şubat 2016 Ankara.

- 10 Aralık 2016 İnönü Stadı.

 - Ve dün...

Sanki gizli bir el düğmeye basmış, yaklaşmakta olan kritik günler öncesi birileri hain terör senaryosunu sahnelemek için perdeleri kaldırmıştı.

Peki şimdi ne olacak?

Bu kaosu, korku imparatorluğunu kabullenecek miyiz?

Hayır!

Öncelikle terör ulusal bir sorundur; çözümü için de toplumsal bir uzlaşı ve devlet politikası gerekmektedir. Bu politikanın anahtarı ise terörizme destek veren dış ve iç odakların üzerine ciddiyetle gidilmesi ve ortak irade ilanıdır. İlgili tüm birimlerin dikkati, algısı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından, ülke sınırları içinde sayıları “100 olarak açıklanan” teröristlerin takibine yoğunlaştırılmalı, daha önemlisi sınır güvenliğini üzerine planlamalar yapılmalıdır. Özellikle “sığınmacı” kimliğiyle Türkiye’ye sızan azılı teröristlerle, sicili bozuk Afgan-Suriyeli özel kuvvet personelinin listesi zaman yitirmeksizin edinilmelidir. Daha önemlisi falanca belediye başkanının hangi büyükelçi ile yemek yediği, ana muhalefet partisi liderinin ülke dışındaki yol güzergâhı gibi “boş” işlerle zaman kaybedilmemelidir!

Yoksa İstiklal’de olduğu gibi canımız daha çok yanar!

Hele seçim yaklaştıkça...


10 KASIM VE CUMHURİYET

10 Kasım haftasını geride bıraktık; yine büyük bir özlem ve minnetle.

Cumhuriyet gazetesi de 10 Kasım özel sayısıyla tarihe not düştü. Yönetim kadromuz Ferda Öngün, İklim Öngel, Özgür Soyer ile yazıişleri, haber merkezi, fotoğraf servisi ve sayfa yapım birimi özel bir çaba harcadı. Herkese tek tek teşekkür ediyorum. O günkü gazeteyi alıp özel olarak sakladıklarını bildiren okurlarımıza da.

İmtiyaz sahibimiz Alev Coşkun’un 10 Kasım tarihli gazetemizdeki, “Atatürk ve karşıdevrim” başlıklı yazısı ise dünün ve günün özetinden öte siz değerli okurlarımıza çok net bir mesajdı:

“Açıkça belirtmeliyiz ki Aydınlanma Devrimlerini, çağdaşlaşma çabalarını İslama karşı bir ‘istila’ olarak gören bir siyasal hareket karşısındayız. Umudumuz genç nesillerin Atatürk ve çağdaşlaşmaya olan inançlarıdır. Cumhuriyet gazetesi, Aydınlanmanın, çağdaşlaşmanın, Atatürk’ün gazetesidir. Aydınlanma Devrimlerine, laiklik ilkesine karşı tutum nereden gelirse gelsin karşısında Cumhuriyet gazetesini bulacaktır.”


ŞAHSIM HUKUKU, ŞAHSIM ARABASI!

Geçen hafta Türk adaleti önemli bir sınav verdi. Bulgular ve TCK, YSK üyelerinin şikâyetçi olmadığı “YSK üyelerine hakaret” davasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için beraat kararı verileceğini işaret ediyordu. Ne var ki savcı üst sınırdan ceza ve siyasi yasak istedi. Barış Terkoğlu’nun “siyasi telkin” iddiası ete kemiğe bürünüyor, mahkeme heyeti, son dönemde moda olan “şahsım hukuku”nun etkisinde kalıyordu. Şahsım hukuku demişken geçen hafta satır arasında kalan bir “şahsım haberi” daha vardı. Konu Türkiye’nin otomotiv sektöründeki yeni soluğu elektrikli araç TOGG ile ilgiliydi. İBB, turizmin gözbebeği Tarihi Yarımada’da kullanılmak ve tanıtıma katkı sağlama adına, TOGG fabrikasından “parası” ile otomobil istemiş, ne var ki fabrika yönetimi, ön siparişle araç satışının sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yapıldığını duyurmuştu. Aziz Nesinlik bir konu. Bize de elektrikli araç TOGG’a sahip olacak ilk şanslı yurttaşlara, “Şahsım arabasının kıymetini bilin” demek düşüyor!

Ve SADAT! Haftanın önemli haberiydi. Muhabirimiz Sefa Uyar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hiç alakam yok” dediği SADAT’ın aslında Saray danışmanları ve kurul üyeleriyle bağlantısını kanıtladı. Haber SADAT’ın kurucusu Tanrıverdi’nin başkanı olduğu ASSAM’ın düzenlediği İslam Birliği Kongrelerinin kurullarındaki “Erdoğan bağlantılı” isimleri ortaya çıkarıyordu. Sefa Uyar’ı da hassasiyet ve dikkati nedeniyle kutlayalım.

Yeniden görüşmek dileğiyle...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump, TFF, UEFA 22 Kasım 2024
Sorunları Atatürk’le! 20 Kasım 2024
Forvet yok gol yok 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları