Arif Kızılyalın

Kim Kârlı Çıktı?

23 Ağustos 2013 Cuma

Galatasaray’ın Fatih Terim’le şampiyonluğu yakaladığı günlerdi. Mucizeyi gerçekleştirmişti Fatih Hoca. Küme düşme hattındaki takımı şampiyon yapmıştı. Kulüp Başkanı Ünal Aysal, kutlamalar sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken şöyle konuşuyordu: “Fatih Hoca ile ölene kadar beraberiz. Ben varsam o da var...” Ertesi gün, Sarı-Kırmızılı camianın önde gelenleri, “Öyleyse sözleşme uzat başkan” dediler. Aysal’ın yanıtı hazırdı: “Benim Galatasaray’da 1 yıllık görev sürem kaldı, uzun sözleşme imzalayıp yeni yönetimin önünü tıkamak istemem...” Konu kapanıyordu. Daha sonra 2013 yılının mayıs ayı geldi. Ünal Aysal sürpriz bir seçim kararı aldı ve çifte şampiyonluğun yanı sıra Şampiyonlar Ligi zaferlerinin rüzgârı ile de tek aday olarak girdiği “olağanüstü” sandık yarışından gelecek 3 yılın başkanı olarak ayrıldı. Süresini uzatmakla kalmamış Adnan Öztürk, Ali Dürüst gibi isimleri de liste dışı bırakmıştı. Artık kendisine “muhalefet edecek” ismin de kalmaması Galatasaray’da yeni bir yapılanmanın sinyallerini verdi... O yapılanma da, “tek adamın’ emrinde yürüyen bir tür kurumsal yapıydı. Ve o tek adam, kendisinden daha ön plana çıkacak birilerine sıcak bakmayabilirdi. Nitekim Aysal, 2016 vizesi aldıktan sonra Fatih Terim ile ilgili ‘uzun vadeli çalışma’ sözlerini bir türlü resmiyete dökmedi. Ve bu durum belli etmese de Fatih Hoca’yı içten içe kemiriyordu. Hele Terim’in verdiği 5-6 kişilik listeden sadece stoper Chedjou alınınca, ünlü çalıştırıcı kendisine karşı bir “tavır” takınıldığını sezecekti. İşin kötüsü başı sıkıştığında “Abi”, dediği Ali Dürüst ile her derde deva Abdurrahim Albayrak da yoktu Florya’da.
Yine de
“Eldeki bana yeter” diyerek sesini çıkarmadan sezona kupalarla başladı Fatih Hoca. Ancak Terim’in suratına bakanlar onun memnuniyetsizliğinin de farkındaydı başarılara karşın. İşte o günlerde Terim’in kapısını Göksel Gümüşdağ çaldı. Gümüşdağ İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un başkanvekiliydi. Ama futbol dünyasındaki ağırlığı, Başbakan’a yakınlığı, dolayısıyla TFF üzerindeki etkisi de yakından biliniyordu. Konu ise kuşkusuz ulusal takımdı. Terim, “Şu an Abdullah Hoca var, milli takımın M’sini konuşmak saygısızlık olur, bizler her zaman Ay-Yıldızın zaten emrindeyiz” diyerek demiş ama kapıyı kapatmamıştı. Gümüşdağ’ın ‘onayı’ sonrası , Yıldırım Demirören’e Abdullah Avcı’nın istifasını istemek kalıyordu; öyle de yaptı. O saatlerde TFF, bu kez resmi yolla Fatih Terim’in kapısını çaldı. Kulübünün bilgisi dahilindeydi bu görüşme. Artık su yolunu bulup akmaya başlamıştı: “Milli takım için canım feda ama Galatasaray’la sözleşmem var” dedi Terim. Ama camiayı kırmama adına, “Galatasaray beni bırakana kadar buradayım” da diyecekti Terim. Açıklamadaki bir cümle ise geleceğe mesajdı: “Sözleşmem bitene kadar Galatasaray’dan ayrılmam, biter ve yenilemezlerse de (doğal olarak) giderim...” Düne gelirsek; Gündem, ne CAS, ne UEFA maçlarıydı. Sadece “Terim hangi şartlarda ulusal takımın başına geçecek” diye tahminlerde bulunup durduk. Akşam ise sözleşmenin teknik ayrıntıları netleşti. Fatih Hoca 1 sezon boyunca hem G.Saray’ı hem ulusal takımı çalıştıracak. Sonrasının ‘ucu’ açık! Ancak hepimiz biliyoruz ki Fatih Hoca mayıs ayı sonrasında ulusal takımı bırakmaz, kendisine verilen sözlerin tutulmadığı Galatasaray’ı bırakır.
Peki buradan kim kârlı çıkar?
Ünal Aysal mı? Belki. Çünkü onun kafasında yabancı bir teknik direktör ve
“zenginler kulübü” modeli var.
Yıldırım Demirören mi? Mümkün; Avcı’dan sonra Fatih Terim gibi bir markayı milli takımın başına getirip eleştirilere
“Dur” demek isterken, Başbakan’ın da gönlündeki teknik direktörü koltuğa oturttu..
Fatih Terim mi? Galiba... Galatasaray’da kendisine sıcak bakmayan bir gruba, “Siz istemiyorsunuz ama daha görevimin başındayken ülkenin en seçkin görevini altın tepside sundular, şimdi siz düşünün” diyebilir..
Gazeteci
Fatih Altaylı’nın yazdığı gibi Aziz Yıldırım mı? O da olası, çünkü Terim’le Galatasaray’ın üst üste 5 şampiyonluk kazanıp aradaki farkı açması olasılıklardan biriyken, en güçlü rakibin tüm düzeneni altüst etti. Şimdi bu işten kim kârlı çıkacak, kim zararlı bekleyip göreceğiz.
Bu arada kısa bir not; TFF, Fatih Terim öncesi, “büyük” bir futbol adamının kapısını çaldı ama o, işine birilerinin karışacağını tahmin edip, teklife teşekkür etti. Kim mi bu teknik adam? “Büyük” bir futbolcuydu zamanında, teknik direktörlüğüyle de o lakabını üçe katladı...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

FIFA-TFF buluşması! 18 Mayıs 2024
Tasarruf diye diye 15 Mayıs 2024
Olimpiyata giderken! 14 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları