Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Karanlık eğitim çalıştayı
Zorunlu eğitimi bir hak olarak değil “insan akıl ve fıtratına ters bir uygulama”, “zihinleri sınırlandıran”, “farklılıklara izin vermeyen”, evlilik yaşını geciktirerek “genel ahlakı” olumsuz etkileyen “en büyük sorunlardan biri” olarak gösteriyorlar (s7-8).
Okul yaşantısını devlet için yüklü bir masraf olarak görüp bu masrafı azaltmak için örgün öğretimin yerine “ev okulu” gibi birtakım açıköğretim uygulamalarının yaygınlaştırılmasını talep ediyorlar. (s.8 ve s.15)
“Okumak istemeyen ama zorla sınıfa getirilen” öğrencilerden söz edip eğitimin en başat mekânı olan okulları, öğrencileri “istese de istemese de okul sıralarında oturmaya mahkûm” eden bir hapishaneye benzetiyorlar (s.8).
Dahası başarılı insanların okullarda değil de okul dışında, “kendi çabalarıyla” daha iyi eğitim aldıklarını öne sürüp başarılı insanlar olarak “büyük bir fabrika sahibi” ile “zengin bir tüccarı” örnek gösteriyorlar (s.7).
“Batı’nın diğer ülkeleri ‘bilgi ile aldatma’ yöntemi” olarak tarif ettikleri zorunlu eğitim sistemini kaldırıp yerine “tıpkı atalarımız Selçuklu ve Osmanlıların yaptığı gibi yetenek temelli” bir sisteme geçmemiz gerektiğini vurgulayarak bunun için Osmanlı’daki “Enderun, Harem, Lonca, cami, köy odası, medrese, konaklar” gibi yerleri örnek almamız gerektiğini söylüyorlar (s.9, 11 ve 12).
***
Peki, kim bunlar? Geçen Kasım ayında içlerinde Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerinin bulunduğu bir çalıştay yapan insanlar. Çalıştayı organize eden üç “koordinatör” kurum var: Maarif Platformu, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği ve İstanbul Medeniyet Enstitüsü.
Çalıştaydaki 20 panelistin arasında 2’si MEB bünyesinde olmak üzere 4 öğretmen; 3’ü yönetici olmak üzere 4 MEB çalışanı ve 8 akademisyen ile bir mühendis, bir “eğitim uzmanı”, bir “eğitimci yazar”, bir de “eğitimci, iş insanı” olarak nitelenen kişiler yer alıyor. Toplam 20 kişi.
8 akademisyenden yalnızca 3’ünün eğitime ilişkin bir lisansı var. 2’si Türk Dili ve Edebiyatı lisansına sahip. Diğer üç kişi ise Kimya, İlahiyat ile Toprak Bilimi, Bitki ve Besleme bölümlerinde lisans eğitimi almışlar. İlahiyat lisansına sahip olan kişinin yüksek lisans ve doktorası felsefe üzerineyken diğer tüm akademisyenlerin yüksek lisans ve doktoraları da lisans bölümleriyle aynı.
İşte, bu uzmanlar(!) toplanıyor ve “Bir Problem Alanı: Zorunlu Eğitim” temalı bir çalıştay yapıyor. Yukarıda çeşitli alıntılar yaptığım çalıştayın sonuç raporunu da 8 Şubat’ta kamuoyuna ilan ediyorlar. 15 sayfalık bir belgeden oluşan bu rapor yandaş medyada fazlasıyla yer alıyor ve zorunlu eğitim üzerine yeni bir düzenleme yapılacağına ilişkin çeşitli söylemler, bu raporla birlikte köşe bucak yayılmaya başlıyor.
***
Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait “eğitim sistemleri”ne övgüler düzen, geçmişte kadınların cinsel sömürü mekânı olan haremleri çağdaş eğitim için örnek alınması gereken yerler olarak gösteren, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile eğitimde gericiliğin sembolü haline gelen ÇEDES ve çocuk işçiliğini teşvik eden MESEM uygulamalarını destekleyerek geliştirilmesini talep eden bu çalıştayı ne akademik ne de pedagojik açıdan ciddiye alabiliriz!
Ancak herhangi iki argümanı bile birbirine bağlayamayan bu çalıştay raporunu çok ciddiye almamız gerekiyor! Ciddiye almalıyız, çünkü çalıştayda 6 tane MEB çalışanı var –demek ki bakanlık bu çalıştayı gayet ciddiye alıyor! Biz de ciddiye almalı ve derhal tepki vermeliyiz!
Zorunlu eğitim kaldırılmalı ve yerine “esnek” bir sistem getirilmeli diyen, Öğretim Birliği (Tevhidi Tedrisat) yasasının ilgasını isteyen; lise ve ortaokul kademelerini zorunlu olmaktan çıkarıp sadece ilkokul düzeyinde bir zorunlu eğitime geri dönüşten söz eden ve lise eğitimi için “öğretmen tavsiyesi”ni bir kriter olarak kullanıma sokup üniversite eğitimi için de “mülakat” şartları oluşturmaya çalışan bu karanlık, kapkaranlık metin sözüm ona bir eğitim çalıştayı raporu! (s.10, 11 ve 15)
Bu çalıştayın niçin yapıldığını ve bu raporun niçin hazırlandığını ve bakanlığın burada niçin yer aldığını gayet iyi anlamalı, bir hak olan eğitimin işgal ve imhasını planlayarak geleceğimizi karartmak isteyen bu söylemlere karşı derhal bir savunma hattı kurmalıyız! Ve evet, bunu halen tek kelime etmeyen 90’dan fazla eğitim fakültesine ve halen susmaya devam eden akademisyenlere rağmen yapmalıyız!
***
Cumhuriyet ilkelerini ve değerlerini savunacak yeterli sayıda öğretmenimiz kalmadığında aydınlık bir geleceğimiz de kalmaz! Eğitim haklarınıza, öğretmenlerinize ve okullarınıza sahip çıkın!
---/---
Not: Yazıdaki tüm alıntılar “Türk Eğitim Sistemi ve Zorunlu Eğitimin Yansımaları” adlı rapordan yapılmıştır. İlgili rapora sözü edilen “koordinatör” kurumların internet sitelerinden erişilebilir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
Geldikleri gibi gidiyorlar!
-
Berkay Gezgin'den yandaş Cem Küçük'e suç duyurusu
-
Yattığı hastanenin karşısına pankart asıldı
-
Özel, Silivri'den Numan Kurtulmuş'a seslendi!
-
MHP'li Büyükataman'dan Özel'e yanıt!
-
Yeniden AKP'nin iktidara geldiği seviyede!
-
Ankara hareketliliğinin nedeni belli oldu
-
'Ne kadar korktuğunuzu tescillemiş oldu'
-
Beşiktaş Belediyesi soruşturmasında yeni dalga!
-
Rasim Ozan Kütahyalı gözaltına alındı