Bağışçı’nın doğum günü mesajı...

28 Mayıs 2023 Pazar

Her sabah güneş yeniden doğar. Dünya yeniden kurulur. Her gün taze bir başlangıçtır.

Her solukta yaşam yeniden başlar.

Eski, eskide bırakılmalıdır.

Mevlana’nın 8 yüzyıl önceki dizeleri, bugüne ait gibidir:

“Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil!”

“Şimdi eski satanların nöbeti geçti  / Yenilik pazarıdır, bizim pazarımız.”

Yunus Emre ise zamanın ötesini seçiyor. Sonsuz bir şimdinin gerçeğini en arı-duru biçimiyle ilan ediyor:

“Olsun be aldırma Yaradan vardır/ Sanma ki zalimin ettiği kârdır./ Mazlumun ahı indirir şâhı./ Her şeyin bir vaktı vardır.”

***

Her dönemin gerçeği, ölçeği farklı.

Kimine göre yazgını ülken ve ailen belirliyor. Kimine göre burcun, kimine göre de seçimlerin, tercihlerin...

Fatma Nazlı’dan doğma, Mehmet Fahrettin’den olma diye yazılmış kütüğüne.

Tevellütü 28 Mayıs 1925.

Büyükbabası Kürtzade Mustafa Şükrü Efendi, medrese hocası, padişah katında fıkıh dersleri veren bir din âlimi. Onun mirası sadece Mustafa ismi oluyor.

Anne tarafından büyük dedesi ise Osmanlı’nın son Mekke Şeyhülislamı Hacı Emin Paşa. Annesi vefat ettiği için şeyhülislam dedenin tüm serveti ona kalıyor.

Ama torunun parada, mal mülkte gözü yok. Siyasette hep etkin hep önde olduğu için, miras için hiçbir girişimde bulunmuyor.

Aktif siyasetten çekildikten sonra, miras konusu ile ilgileniyor. Medine’de Hz. Muhammed’in kabrinin de yer aldığı Mescid-i Nebevi ile çevresindeki 99 dönümlük arazi ve üzerindeki külliye ve taşınmazlar.

Medine Mahkemesi’ndeki miras davasında, gayrimenkulün toplam değeri 2 milyar dolar olarak açıklanıyor.

Ancak Şeyhülislam Hacı Emin Paşa’nın torunu bu muazzam mirası sessiz sedasız “Türk hacılarının yararlanması” için, bizim Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağışlıyor.

Konuyu bizzat mirasçının ağzından gazeteci Mehmet Çetingüleç, belgesel bir kitap ile kamuoyuna açıklıyor;

Türk hacılarının hizmetine sunulan taşınmazlar için, yirmi yıldır ne Diyanet İşleri Başkanlığı bir adım atıyor, ne de Dışişleri Bakanlığı...

“Bağışçı”, belki de “kendilerinden” değil diye!

Tam 60 yıl önce neler yazmış neler.

***

“Herkes, ‘Ben ne istersem söylemekte, ne dilersem yazmakta özgür olayım’ diyor.

Ama kimileri de bu özgürlükten başkalarının yararlanmasına tahammül edemiyor.

Oysa özgürlük, anayasa sınırları içinde herkes içindir.

Özgürlüğe alışacağız.

Özgürlüğe alıştıkça onun solcu da sağcı da olmadığını, özgürlüğün tarafsız olduğunu, özgürlüğün hepimiz için olduğunu anlayacağız.

Bunu anladıkça solun bir ucundan sağın bir ucuna kadar, herkese ve birbirimize düşündüklerimizi, inandıklarımızı serbestçe söyleyeceğiz.

Tartışacağız.

Bu tartışmalar kendi kendimizi daha iyi öğrenme ve yolumuzu aydınlıkta arayabilme olanağını sağlayacak. Bu nedenle de özgür tartışma ortamına gururla ve minnetle bağlanacağız.

Özgürlüğe alıştıkça, değişik düşünce ve inanışlardaki insanlar olarak birbirimize düşman gözüyle bakmamayı öğreneceğiz.

Üstelik, özgürlüğe alıştıkça özgürlüğün değerini anladıkça, aramızda sağcılığı belki faşizme kadar götürenlerin de solculuğu belki komünizme kadar götürenlerin de, pek çoğunun özgürlükle bağdaşmayan bu rejimlerden soğuyup uzaklaştıklarını göreceğiz.

Özgürlüğe alıştıkça, özgürlüğün hepimiz için olduğunu yüreklerimize sindirdikçe birbirimize daha çok yaklaşacağız.

Aydın, kafası aydınlık kişidir.

Aydın çevresini aydınlatabilen kişidir.

Aydınlanmış canlı cansız her varlıktan, çevresini de aydınlatması beklenir. Işık vermeyen güneş, aydınlatmayan alev yoktur.

Kendi kafası içine kapanan aydın, üstü örtülü alev gibi söner, ‘aydın’ aydınlığını yitirir.” (Bülent Ecevit, Milliyet, 23 Haziran 1963)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024
Ey ruhumun ruhu... 3 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları