Adnan Binyazar

Türk kimliği

10 Aralık 2021 Cuma

Adını saygıyla andığım Prof. Dr. Bozkurt Güvenç üç yıl önce bugün, kültür dünyamızı aydınlatan onlarca kitabın yazarı olarak sonsuzluğa erdi. 

Önemli kitaplarından İnsan ve Kültür’ü (Remzi, 1982), dil-kültür tarihi bağlamında, insanımızın düşünce yapısını araştırdığı Türk Kimliği (Kültür Bakanlığı, 1993) izledi. 

Ülkeyi çıkmaza sürükleyen politikacılar, ulusal değerleri hiçe sayan duygu körleri, dini tekelleri altına alan yobazlar, düzenimizi bozmaya kalkan emperyalizm maşaları, kimliksiz aydınımsılar, boş laflı dar kafalılar...

Onlar, Güvenç’in kitaplarından tek bir cümle okusalar öyle olurlar mıydı?..    

KİMLİK NEDİR?

Şu soru cümlelerine yanıt bulmaya kafa yoranlar, Güvenç’in, kimlik kavramını aydınlığa kavuşturmak isteyişinin nedenini çözecektir:

- Kimlik, bizi ötekilerden ayıran nitelikler midir? 

- Bilerek bilmeyerek kimlerden yana olduğumuzu ya da olmadığımızı belirleyen davranışlarımız, tutumlarımız mıdır? 

- Toplumda yerini belirlemek için giriştiği arayışlar mıdır? 

- Ya da bir Arap atasözünde olduğu gibi, “Kardeşime karşı ben, yeğenimize karşı kardeşim ve ben, yabancıya karşı yeğenimiz, kardeşim ve ben” diyecek denli bencilce düşünmek midir? 

- Genel anlamda, Lévi-Strauss’un “Ego versus autre” yani “Ötekilere karşı ben!” görüşünü, bencilce uygulamak mıdır?

ARAYIŞLAR

Güvenç, bulgulara dayanan inandırıcı verilerle kimlik bilincinin özünü araştırırken, açıyı daha da genişleterek, çağımızın kimlik sorununun, kişi grup ve toplulukların ulusal (milli) ve tarihsel kültürel yapısında aranmasını öne sürerken, araya Eliade’ın şu görüşünü de yerleştiriyor: “Köklere duyulan özlem ya da çağdaş kimlik arayışı, resmi-ulusal tarih ile evrensel tarih arasındaki uyuşmazlığın yarattığı gerilimden kaynaklanıyor.”

Gerçeğe bağımsız düşünerek varılır; Güvenç, bu bağlamda Türk tarihinde önemli bir dönemeç sayılan uluslaşmada çağdaşlaşma sürecini göz önünde bulundurarak okuru, şu soruların yanıtını aramaya da yönlendiriyor: 

- Kimlik arayışının, çağdaşlaşma ya da uluslaşma süreciyle nasıl bir ilişkisi vardır? 

- Ekonomik kalkınmanın, sosyal-kültürel değişmenin, kentleşme sürecinin kimlik bunalımına yol açtığı söylenebilir mi? 

Bu sorular, belki de Ziya Gökalp, Doğan Avcıoğlu, Şerafettin Turan, Taner Timur, Mete Tunçay gibi düşünürlerin üzerine kitaplar yazdığı kavramların açıklığa erdirilmesi amacıyla gündeme getirilmiştir.

‘GEL, YİNE GEL!’

Hititlisinden Frigyalısına, Selçuklu’ya, Osmanlı’ya, toplumu çağdaş kılan Türklere, nice topluluklar, Anadolu toprağında uygarlığı kökleştirmeye çabalamıştır. Güvenç, sonuca varılacağı kanısıyla, kitabında “Kutu” (s. 21) içine aldığı  soruları, toplum adına kendine yöneltiyor:  

“Biz Türkler, Asyalı mıyız, Avrupalı mı? Şaman mı, Müslüman mı? Yerleşik köylü müyüz, göçebe Türkmen mi? Fatih’in torunları mı, Ata’nın çocukları mı? İslamın kılıcı mı, Hıristiyanlığın cezası mı, Fatih miyiz, fethedilmişlerden mi? Savaşçı asker miyiz, barışçı siviller mi? Ordu muyuz, millet miyiz, ulus mu? Batılı mıyız, Batı’nın koruyucusu mu? Çağdaş toplum mu, tarihi bir köprü mü? Doğulu mu, Anadolulu mu, Batılı mı? Kimiz biz?”    

Kişisel gibi görünse de Kurtuluş Savaşı veren Anadolu insanının kimliğini yansıtma yönünden büyük önem taşıyan soruları, yüzyıllar öncesinin bilgesi Mevlana’nın yanıtladığını görüyoruz:  

“Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol, yine gel. Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gel!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları