Adnan Binyazar

Gurbet Zamanı

19 Kasım 2021 Cuma

Fotoğraf sanatçısı Lütfi Özgünaydın’ın Taş Yolu-Eğin Türküleri (2020) adlı yapıtı, Fırat Vadisi’nde, yüzyıllarca yaşayan insanların doğa ile savaşımının, evlerini ocaklarını, analarını babalarını, eşlerini çocuklarını geride bırakıp geleceklerini İstanbul’larda arayan Eğinlilerin öyküsüdür. 

Gurbet Zamanı (2021) adlı romanında da aynı konuyu daha da geliştirerek işliyor. Romanın olay örgüsü, gurbete gidenlerin soluk kesen öyküleri bağlamında, ayrı bir roman olabilecek sevgililerin kavuşma-kavuşamama olaylarını yansıtacak yönde kurgulanmış.   

O nedenle, romanı okuyanlar kendilerini, Eğin’den ayrılıp geleceklerini İstanbul’da arayan Güllü ile Yusuf’un, Mehmet ile Sultan’ın başından geçen olayların içinde buluyor. Olaylar İstanbul’a göçenlerin sorunları yönünde gelişirken, Mecnun’un Leyla’sını, Ferhat’ın Şirin’ini çağrıştıran Güllü’nün öyküsüyle renkleniveriyor:  

“Güllü on altı yaşına gelmişti. Öylesine güzeldi ki gülünce gamzesi çıkıyordu ortaya, ela gözleri, kıvrım kıvrım saçları, yuvarlak yüzü, çok biçimli çenesi, ağzı ve dudaklarıyla...”

EĞİN (KEMALİYE)

Önce Malatya’nın ilçesi olan, halılarıyla ünlü Eğin, Bakanlar Kurulu kararıyla 1922’de Atatürk’ün adını anıştıran “Kemaliye” adını aldı, 1926’da da Erzincan’a bağlandı. 

Yazar, bunun nedenini de açıklıyor:  

“Kurtuluş Savaşı’nın başladığı günlerde Eğin eşrafından Hasan Askeri, Mustafa Kemal’e bir telgraf çekerek ‘Paşam, beş yüz atlıyla emrinizdeyiz!’ Beş yüz atlı hemen hazır, çünkü doğunun bütün ulaşımını Eğin’in kervanları gerçekleştirmektedir.” 

EĞİN TÜRKÜLERİ 

İnsanın yaşadığı yerlerden kopması, aile parçalanmasına yol açıyor. Acıları da ayrılığa dayanamayan kadınlar, kimsesizliği yaşayan çocuklar çekiyor. Eğin’e özgü türküler, eşlerinin gurbete çıkmasıyla vurguna uğrayan kadınların özlemlerini, çaresizliklerini yansıtan ağıtlardır:   

Fırat kenarında kayık değilim/Senden ayrılalı ayık değilim/Bir çift selamına layık değilim/Ya ben ağlamayım kimler ağlasın...

Eğin’in altında akan Fırat’tır/Ağam sılaya gel o da murattır/Tez gel ağam tez gel olma yabancı/Benim ahım eder seni dilenci. 

Gurbete çıkanlar huzura ereceğini, onları iyi bir yaşamın beklediğini sanırlar. Oysa, gurbette yolunu şaşıran nice gençlerin geceleri gündüzleri geldikleri yerlerin havasının, suyunun özlemiyle geçer:

“Sonbahar inmişti Fırat Vadisi’ne. Yapraklar sararmış, bahçeler renk renkti. Dut yaprağının, kirazın, asmanın, armudun, incirin ve cümle ağaçların kendilerine has renkleri sarmaş dolaş olmuştu.”   

Özgünaydın, halk öykülerini çağrıştıran üslubuyla Eğin’le ilgili üç kitap yazmıştır. Yanlarında tek varlıkları eşleriyle birlikte İstanbul’a göçüp, nice acılara katlandıklarının öykülerinden oluşur Gurbet Zamanı.      

GÖÇMEK    

Mevlana, “Bir yerden bir yere göçmek ne güzel!” der. Mevlana’nın “güzel” bulduğu, onu düşünce derinliklerine erdiren duygular olmalı. Oysa başka yerlere göçmek, insanımıza yalnızca acıyı yaşatmamış, toplumun yerleşik düzenini de bozmuştur. Anadolu’dan büyük kentlere akışım başladıktan sonra, geride bırakılan toprakları işleyecek insan kalmamıştır. Buğdayı, arpayı, nohudu, hayvan yemlerini başka ülkelerden almak zorunda kalışımızın nedeni budur. Doğal olarak boşa harcamak, paramızın değerini düşürünce, ülkede geçim sıkıntıları başlamıştır. Bugünkü bunalımın özünde bu da yatıyor.   

Başlangıçta köylerden büyük kentlere taşınanlar daha rahat bir yaşam kuracaklarını sanırken, gerçekler karşısında düş kırıklığına uğrayınca umduklarını rüyalarında bile görememişlerdir... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları