Adnan Binyazar

Çobanlıktan kitapçılığa...

24 Aralık 2021 Cuma

İnsan doğar, büyür, bir süre sonra kişiliğini bulacağı yaşlara geliverir. O yaşlara gelsin, gelmesin işi oluruna bırakanlar çoğunluktadır. Öne çıkanlar, her yaşın gerektirdiği atılımları yerine getirenler arasından çıkıyor. Bu arada ortamı uygun olmasına karşın bir işe yaramadan göçüp gidenler de var. İçinde az çok duygu kıpırdanmaları olanlardan her alanda yolunu yordamını bulanlar da az değil.  

Önemli olan insanın yerinde çakılıp kalmamasıdır. Örneğin bilimde Aziz Sancar, Uğur Şahin, Özlem Türeci, yazında Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, sanatta Mustafa Ayaz, Mehmet Aksoy gibi kişiler yerinde çakılıp kalsalardı bilim-yazın-sanat alanlarında onlardan söz edilir miydi?  

ÇOBAN

60 yıl önce çoban babasına yardım ederek yaşarken, çöpte bulduğu Cem Sultan adlı kitabı okuduktan sonra kitapçılığa başlayarak Elazığ’da özellikle gençler arasında okuma alışkanlığının yayılmasını sağlayan 73 yaşındaki Hanifi Batı, yerinde çakılıp kalmayışa canlı bir örnektir. Geleceğini kitapla nasıl kurduğunu onun anlatısından öğrenelim...

  “Küçük yaşta annemi kaybetmiştik. Bir yandan okula gidiyor, bu arada babama yardım ederek büyüyordum.

Okulu bitiremeyince çiftçiliğe başladım. 12-13 yaşlarında çöpte elime geçen kitabı bir solukta okudum. Okuduklarımdan çok etkilendim. Nerede bir kitap, gazete parçası, bir yazı bulsam hemen okuyordum. Böylece kendimi geliştirmemin yolunu bulmuştum. Bir süre işsiz kaldım. Bu, beni kitapçılığa yöneltti. Kitapçılığa da 32 yaşında, kaybettiğim ağabeyimin küçük bir arsasını satarak başladım.

 Kitapçılığı seviyor, isteyerek yapıyordum. Kitapçılığın, sıradan kitap alıp satma işi olmadığını biliyordum. Kitap satmakla yetinmiyordum. Üniversiteli yakın arkadaşlarımla sürekli okuma sohbetleri düzenliyordum.” 

KİTAPÇI 

Hanifi Batı, 32 yaşını bulmuştur. Anne, baba, ağabey ölmüş... Ağabeyinden geride kalan birkaç dönümlük arsayı satıp okuma tutkusuyla bir kitap dükkânı açıyor. Giderek bu dükkânları daha da büyüterek çoğaltıyor. Okuyanlara kolaylık sağlamak amacıyla bedava kitap dağıtıyor, ödemeyi taksite bağlıyor. Böylece Elazığ’da kitap nedir bilmeyenler bile okumaya başlıyor. 

Batı, okumayı alışkanlık haline getirmenin yararlarını anlatırken kitaptan daha güzel arkadaş olmadığını, ondan iyi dost da bulunmayacağını vurgulayarak insanın ancak okuyarak mutluluğa ereceğini savunuyor.   

Ne var ki daha sonra her yerde büyük dükkânlar açması onu mutlu kılmıyor. “Keşke böyle büyük işlere girmeyip tek küçük yerimde kalsaydım da okurla yüz yüze iletişim kursaydım” diye geçiriyor içinden. Ama bir yandan da okulların kitap gereksinimini karşılamaya başlıyor. İşini öyle genişletmiş ki Elazığ’da kitap fuarı bile açmış. Bu girişimlerinden dolayı Yayıncılar Birliği yaşamını okumaya adadığı için, 2017 yılında onu “Yılın Kitapçısı” seçmiş.       

YARATI TUTKUSU

İnsan düşlediği dünyalara sanat yoluyla varır. Bu da onun seçkin kitaplar okumasına bağlıdır. Romanlarda yaratıcı ruhla canlandırılan betimlemeler; resimde çizimleri renklerle anlamlı kılan uyumluluk, heykelde taşı, metali biçimleme; yaratıcı kavrama gücü olanları, gerçeğinden de etkili düşsel dünyalarda yaşatır.

Sanatsal yaratılar, yazınsal anlatılar düşselliğin kaynağıdır. Gustave Flaubert’in, “Madam Bovary kimdir” sorusunu, “Benim!” diye yanıtlaması, Michelangelo Buonarroti’nin, ölümsüz heykeli “Musa”yı bitirmenin sevinciyle ona “Konuş!” diye haykırması bunun yansımasıdır.     

Sıradan bir insan da olsa, Batı gibi, içinde yaratıcılık ateşi tutuşmuşsa çobanlığı kitapçılığa dönüştürüp gençleri okumaya yöneltir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları