Adnan Binyazar

Çığlık!

13 Ağustos 2021 Cuma

Franco’nun, deneme olsun diye Guernica kasabasını İtalyan faşist kuvvetlerinin yeni uçaklarına bombalatması, 1600 kişinin ölümüne yol açtı. Picasso böylece göreni ruh sarsıntısına uğratan insan-at-öküz kafasından oluşan “Guernica” adlı resmini insanlık tarihinde sonsuz kılmıştır.    

Edvard Munch, kan kırmızı rengiyle ilk görenin yüreğini yerinden oynatan resmine “Doğanın Çığlığı” adını vermiş. Oysa resim, daha çok, arkadaşlarının onu ortada bırakmasına başkaldıran bir gencin feryadını anlatıyormuş. Munch’un açıklamalarına göre hangi yönden bakılırsa bakılsın, o resmin, insanda toplumsal anlamda bir çığlık yorumu yarattığı kanısında değilim. 

ESNAFIN ÇIĞLIĞI

Korona salgını, güçlü esnafa kazandırırken ancak geçimini sağlayanın batağa saplanmasına yol açmıştır. Gazeteler her gün bunun yüzlerce örneğini duyuruyor. Kayseri’de, kirasını ödeyemeyen esnaf Aysun Bıyık’ın icraya verilmesinin öyküsü şöyle: 

Bıyık, icraya verilmekle kalmamış, son aylarda iş yapamadığı için biriken 40 bin liralık kira borcuna karşılık 500 bin liralık ürününe de el konularak daha içinden çıkılmaz bunalımlara sokulmuştur. O nedenle ortalara düşmüş, haykırarak derdine çareler aramaya başlamış: 

“Ödeyemiyorum arkadaş, ödeyemiyorum! Bir anne, bir esnaf olarak Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum buradan, sesimi duymasını istiyorum, onun!” 

AVM’yi inleten sesi giderek çığlığa dönüşüyor: 

“El konulan ürünlerimin geri verilmesini istiyorum. Ekmeğim için, ayakta durabilmek için, yıkılmamam için bana yardım elini uzatın!” diye yalvararak kendini sokaklara atıyor... 

ÇIĞLIK SUSMUYOR!

Kayseri’nin Meliksaray ilçesinde bulunan “İpeksaray” adlı AVM’nin o bayan işletme sahibi, kiralar yüksek olduğundan orayı kapatıp bütçesine uygun bir mağaza bulur. Oraya aktarmak üzere ürünlerini toplarken kapısını dışarıdan kilitleyen ilgililer, ona oradan ayrılamayacağını söyler. Ertesi gün gelen güvenlik güçleri ise ürünlerine haciz konulmayacağını duyurarak oradan ayrılır.   

Bir gün sonra tam tersi olur, öğleye doğru ilgili memurlar erkenden gelip haciz işlemini başlatırlar. 40 bin TL’lik kira borcuna karşılık, 500 bin liralık ürününü haczederler. Oysa devlet yetkilileri daha önce esnafın yanında olduklarını ve işyerlerinin kapatılmayacağı konusunda güvence vermişlerdir. 

Bir toplumda sözün yerini oyalama, yalan yanlış alırsa, işini yürütmek için yalvarmalar başlar:   

“Rica ediyorum, bana yardım edin, destek çıkın. Bir anne olarak, bir esnaf olarak buradan bir kez daha sesleniyorum Cumhurbaşkanı’na. Ürünlerimin geri verilmesini istiyorum. Sesimi duyun, yalnız benim değil, ekmeği için, ayakta durabilmek için esnafın yıkılmamasını sağlayın!” 

Oysa böyle durumlarda, hangi düzeyde olursa olsun, Cumhurbaşkanı ya da sıradan bir görevli, seslerini kişilere değil, yasa uygulayıcılarına duyurmaya çalışmalı. 

TOPLUMSAL ÇIĞLIK!

Gelenler sözünde durmayıp, yapılanı düzeltme yolları arayacaklarına, tam tersine, devlet düzenini bozmaya kalkarlarsa çığlık, Munch’un resminde olduğu gibi yorum olmaktan çıkar, toplumsal bağırtıya dönüşür. O koşullarda, darda kalan çaresizler Nâzım Hikmet’in, çağları aşan sesine sığınır:   

“Fakat bir kerre bir dert anlayan düşmeyegörsün önlerine ve bir kerre vakterişip: / ‘-Gayrık yeter!..’ / demesinler. / Ve bir kerre dediler mi: / ‘İsrafil surunu urur / mahlukat yerinden durur’, / toprağın nabzı başlar / onun nabızlarında atmağa. / Ne kendi nefsini korur, / ne düşmanı kayırır, / Dağları yırtıp ayırır, / kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları