Savaşların tükettiği yaşamlar!
Andrew Jolly’i Seni İçime Gömdüm (Çeviren: Tomris Uyar / Ayrıntı Yayınları) yapıtıyla tanıdım. Yazar yapıtında akılcı dünyaya karşı isyanını Kabero aracılığıyla dışa vuruyordu. Gerçek aşkın / sevginin o tüyden ince köprüsünden geçmek için nasıl bir yürek gerektiğini gösteriyordu. Jolly, Askerin Günü (Çeviren: Süha Sertabiboğlu / Ayrıntı Yayınları) adlı yapıtında ise savaşların tükettiği yaşamları üç kuşak (baba / oğul / torun) üzerinden yola çıkarak anlatıyor. Askerin Günü, ilişkilerde saflığı / masumiyeti / inancı / sadakati yitirmenin ölümün diğer adı olduğunu anımsatan; tüm savaşların, çıkarların barışı adına çıktığını, savaşlarda ölenlerin yazgılarının hiçbir yüzyılda değişmeyeceği gerçeğini haykıran bağrı yaralı, kimliği bilinmeyen hayalet yazar Andrew Jolly’nin farkındalığını her satırda hissettirdiği bir yapıt.
YÜKSELEN KARANLIK VE YENİ BİR UYGARLIK İNANCI!
Andrew Jolly’nin, savaşların tükettiği yaşamları üç kuşak (baba / oğul / torun) üzerinden yola çıkarak anlattığı Askerin Günü (Çeviren: Süha Sertabiboğlu / Ayrıntı Yayınları) adlı yapıtının başkahramanı Ben Lear, İngiliz aristokrat binbaşı Jack Lear’ın tek oğludur. Jack Lear’ın ülke anlayışı on sekizinci yüzyıl fikrinin cisim bulmuş halidir.
Sadece kendisi olmamak için asker olan Binbaşı Jack Lear üstlerinin emrine karşı geldiği için rütbesi yüzbaşılığa düşürülerek New Mexico’nun öteki tarafındaki Tierra Amarilla’ya sürülür. Lear’ın Savaş ve İnancı adlı yapıtı hem atlı hem de mekanize süvari birlikleri için bir el kitabı niteliği taşımaktadır.
Lear, dünyanın her tarafında yükselen karanlığı gören ve elindeki komutanlık becerisiyle insanlar arasında yeni bir uygarlık inancı yeşerinceye kadar kenti korumak istemektedir.
Francisco I. Madero Meksika cumhurbaşkanı olunca İspanyol Ernesto Montealegre’yi Kostarika’ya büyükelçi olarak atar. Madero’ya yapılan suikasttan sonra Ernesto orada sürgün olarak kalıp gazete sahibi olmayı başarır. Maritza da Ernesto’nun kızıdır.
Maritza ile Ben ilk görüşte birbirlerine âşık olurlar. Maritza kendisini Tanrı’ya adadığı için Ben’in evlenme teklifini kabul etmez. Ben’in öğrencisi, dostu, çocukluk arkadaşı olduğu Peder Paloma’nın Maritza’ya olan karşılıksız aşkı ise kızın varlığına bağlı yaşama sevinciyle örülü sanatsal bir aşktır.
KONTROLDEN ÇIKMIŞ BİR MEKSİKA!
Montealegre’nin kahramanı Madero’dur. Meksika’da devrim yapmak için La Luz’a gelmiştir. Yüzbaşı Lear da New Mexico’nun öteki ucundan, Tierra Amarilla’dan Ernesto’ya destek olmak için La Luz’a gelmiştir.
Meksika barışa susamıştır. Escobar’ın son girişimi başarısız olmuş ve geriye cesetten ve sefaletten başka bir şey kalmamıştır. Ernesto askerlerini silahlandırmış, ordunun savaştan çekilmesi için götürdüğü teklifi davasında haklı olduğunu söyleyerek kabul etmemiştir.
Çatışmaya şahit olan rahip, Ernesto’nun silahını Calles ve eşkıyalarına karşı değil, onu ve ulusunu nefretten ve diktatörlükten kurtaran askerlerine doğrulttuğunu anlatır Doniphan’a.
Jack Lear, ülkesine ihanet ederek yabancı ve egemen bir ülkeye saldırmak amacıyla yasa dışı toplanmış ve verilen emre direnen bir grupla birlikte ölmeyi tercih eder. Amacı Meksika’dan nefret eden Calles ve güruhunun yarattığı ölümcül atmosferden halkı kurtarmaktır.
Savaşı kazanmaları halinde Ernesto’nun cumhurbaşkanı, kendisinin de genelkurmay başkanı olacağını düşüncesi de ona cazip gelmektedir.
La Luz olayının arkasındaki asıl gerçekse şudur: La Luz olayı ordudaki muhafazakârların giriştiği, petrol ve madenlerle ilgili menfaatlerin neden olduğu bir savaştır. Calles, Meksika’da kontrolden çıkmıştır. Komünizmden etkilenen genç gruplar rahipleri / rahibeleri asıp kiliseleri kapatmaktadırlar.
Komünizmin iktidarında yabancı petrol madencilik şirketlerinin kovulma ve ele geçirilme tehlikesi vardır. Bu tehlikeye karşı Başkan Roosevelt “iyi komşu olmaktan” söz etmektedir -iyi komşuluktan ne kastettiğini yirmi birinci yüzyılda dahi döktükleri kanlardan anlamak olanaklı-.
YALANLAR VE İHANETLER!
Hukuk öğrencisi Ben, Kathleen’le evlenir. Oğulları Doniphan doğduğunda ikisi de üniversite öğrencisidir. Ben, savaş çıktığında babası gibi asker olmayı seçmiştir. Evine döndüğünde üniversitede hocası eşinin hem kendisine hem de çocuğuna karşı sevgisinin değiştiğini hisseder.
Eşinin söylediği yalanlara ve ihanetlerine katlanır. Anlaşarak ayrılma teklifine ise eşi karşı çıkar. Sadakat konusundaki fikrini değiştirmek için Ben’i kendi arkadaş topluluğuyla tanıştırır. Kadınlar Ben’e kocalarının yanında beraber olmayı teklif etmekte sakınca görmezler. Kathleen de eşine istediği kadınla birlikte olmakta özgür olduğunu söyleyerek kendi cinsel özgürlüğüne kavuşmayı amaçlar.
Ben, kendisini aldatan eşini ve sevgilisini öldürür. Erkeklik onurunu güya kurtarmıştır ama ruhunu da kaybetmiştir. Oğlunu arkasında bırakıp kayıplara karışır. Uğradığı ihanet memleket davasına bakışına da yansır: “Amerikalı, ülkesini babayurdu anavatan yahut memleket olarak görmez; bir aşığın sevgilisini gördüğü gibi görür ve ihanete uğrayacağından emindir.”
SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK VE MEDENİYET!
Sevgiden uzak yaşanılan cinsellikleri kullandığı argo kelimelerle aşağılamıştır Jolly. Bir bedenden bir başka bedene koşmanın da bir çeşit cinsel kurban olmaktan başka bir anlamı olmadığını savunur.
İnsan onur / ahlakını sınırsız özgürlük anlayışıyla çıkarları uğruna kullananları aşağılar. Entelektüellerin medeniyet olarak savundukları özgürlüklerin seri cinayetleri de beraberinde getirdiği gerçeğini Ben olayında gözler önüne serer. Değerlerine yabancılaşan bir toplumda yaşayanların yaşama amaçları çıkarlarına hizmet etmektir.
Ben’in teğmen oğlu Doniphan ordunun, kendisi gibi sakat gazileri hayata tutunmaları konusunda eğitmemesini eleştirir. Ellerinden alınan hayatlarına karşılığı kahramanlık madalyalarıyla yetinmelerini istemelerini de adil bulmaz.
Dedesi ve babası ile ilgili tüm gerçekleri onların dostlarından öğrenen Doniphan onların kaderini tekrar etmeyecektir: “İnsan, tarihini seçemezdi. Bir şey ölüyor ve yeni bir şey onun yerini alıyordu. Doniphan yeni şeyin bir parçası olmayacaktı. İnsan, istediği tarihi seçemese de tarihten çekilebilirdi.”
Evet, ilişkilerde saflığı / masumiyeti / inancı / sadakati yitirmenin ölümün diğer adı olduğunu anımsatan ve tüm savaşların, çıkarların barışı adına çıktığını, savaşlarda ölenlerin yazgılarının hiçbir yüzyılda değişmeyeceği gerçeğini haykıran bağrı yaralı, kimliği bilinmeyen hayalet yazar Andrew Jolly’nin farkındalığını her satırda hissettirdiği bir yapıtı Askerin Günü.
En Çok Okunan Haberler
- Yoğun kar yağışı beklenen iller açıklandı!
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Ölü ve yaralı var!
- AKP'li isim açıkladı!
- CHP'li vekilden Masterchef Sergen'e tepki