Elazığ depreminin 1. yılı

Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde 8 Mart 2010'da 42 kişinin hayatını kaybettiği, 137 kişinin de yaralandığı 6.0 büyüklüğündeki depremin yaraları sarılmaya çalışılıyor.

Elazığ depreminin 1. yılı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.03.2011 - 09:10

Depremin hemen ardından yürütülen hasar tespit çalışmalarında, bölgede 35 bin 430 yapı incelendi. İncelenen bu yapılardan 5 bin 771 ev, 3 bin 670 ahır ve 54 iş yerinin orta ve ağır hasar gördüğü belirlendi. Çalışmalar sonucunda 3 bin 581 evin, bin 412 ahırın, 11 iş yerinin hak sahipleri kayıt altına alındı. Bunun üzerine harekete geçen Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ve Elazığ Valiliği yaptığı çalışmalar sonucunda, depremzedelere bin 712 konut teslim etti. 524 konutun ise bu yıl içinde teslim edileceği öğrenilirken, kalan bin 345 hak sahibi için inşa edilecek evlerin de ihalesi yapılarak bu yıl içinde teslim edilmesi öngörülüyor.

Öte yandan İl Tarım Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre, depremde Karakoçan ve Kovancılar'da 250 büyükbaş, 2 bin 350 küçükbaş hayvan telef oldu. Yetkililer, telef olan hayvanların değerleri ve hak sahiplerinin talepleri sonunda 226 büyükbaş, bin 85 küçükbaş hayvan dağıttı.
 

İl Afet Acil Durum Müdürü Görgöz

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Elazığ İl Afet ve Acil Durum Müdürü İhsan Görgöz, depremin hemen ardından Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü aracılığıyla 60 kişilik teknik ekiple Karakoçan, Palu ve Kovancılar ilçelerinde kesin hasar tespit çalışmalarına başladıklarını hatırlattı. Zaman kazanmak için hasar tespitinin yanı sıra hak sahipliği çalışmalarını da birlikte yürüttüklerini ifade eden Görgöz, afetzedelerin işlemlerini evlerinde veya kaldıkları hastanelerde yürüterek, normal süreçten 252 gün önce bu çalışmaları tamamladıklarını kaydetti.

Ekiplerin 343 yerleşim biriminde ev, ahır, iş yeri, depo ve samanlık gibi toplam 35 bin 430 yapıyı incelediğini anlatan Görgöz, bugün itibariyle 5 bin 771 ev, 3 bin 670 ahır, 54 iş yerinin orta ve ağır hasar gördüğünün tespit edildiğini, itirazların da bir yandan sürdüğünü söyledi. Görgöz, çalışmalar sonucunda 3 bin 581 ev, bin 412 ahır, 11 iş yerinin hak sahibini belirlediklerini bildirdi.
 

Depremzedeler için yapılan konutlar

Görgöz, hasar tespit çalışmaları sürerken TOKİ tarafından 1. etap olarak Kovancılar'da 958, Okçular köyünde 140, Tabanözü köyünde 64, Palu ilçesinde 312 olmak üzere toplam bin 474 konutun bitirildiğini söyledi. TOKİ'nin yaptığı bu evlerden, Kovancılar'da 518, Okçular'da 126, Tabanözü'nde 56, Palu ilçe merkezinde 312 olmak üzere toplamda bin 12 konutun hak sahibine teslim edildiğini ifade eden Görgöz, ''Kovancılar ilçe merkezinde kalan 440 ile Okçular'da 14, Tabanözü'nde ise 8 konut ise TOKİ'nin tasarrufunda bulunuyor. Bu evler TOKİ'ye ait. Talebe göre kendi planında değerlendirecek'' dedi.

Tercihlerini köylerinde ve kendi arsaları yönünde kullanan hak sahiplerine yönelik olarak da Elazığ Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 15 grup halinde toplam 876 konutun ihalesinin Temmuz 2010'da yapıldığını anlatan Görgöz, şöyle devam etti: ''Bu konutların içerisinde mülkiyet problemi çözülen 868 konut tamamlandı. Bu konutların 700'ü hak sahiplerine teslim edilirken, kalan 168 konut yine mülkiyet sorunu nedeniyle inşaatına geç başlandığı için henüz tam olarak bitirilemedi. Ancak kısa süre içinde bitecek. Bugüne kadar TOKİ 1. etap ve Valilik aracılığıyla yapılan 700 konut olmak üzere, hak sahiplerine bir yıl içinde toplam bin 712 konut teslim edildi.''

524 konut daha teslim edilecek

TOKİ tarafından geçen yıl 2. etap olarak Karakoçan ilçe merkezinde 144, Yüzevler köyünde 38, Palu ilçe merkezinde 40, Beyhan beldesinde 84, Seydili köyünde 50 olmak üzere toplam 356 konutun ihalesi yapıldığını anlatan Görgöz, bu konutlar ile Valilik aracılığıyla yaptırılan ve henüz tam olarak bitirilemeyen 168 konut olmak üzere toplam 524 konutun da bu yıl teslim edileceğini, böylece 2 bin 236 hak sahibinin işlerinin tamamlanacağını kaydetti.

3 bin 581 hak sahibinden bin 345'i için bu yıl içinde köylerinde veya kendi arsalarında tercih bildiren vatandaşlar için 20 grup halinde toplam 819 adet konutun ihaleye çıkılacağını dile getiren Görgöz, ''Söz konusu konutların ihalesi bu ay sonunda tamamlanacaktır. İnşaat sezonunda bu 819 konutun inşaatına başlanacak. Tercihlerini çok katlı konutlardan yana kullanan hak sahibi aileler için Palu ve Karakoçan ilçe merkezlerinde TOKİ'ye yaklaşık 500 konut ihalesi yaptırılacaktır. Bu konutların da yapımına bu yıl içinde başlanarak teslim edilmesi öngörülmektedir. Böylece 2 yıl içerisinde Elazığ Karakoçan Başyurt depreminin yaraları sarılmış olacaktır'' dedi.
 

31 aileye kira yardımı

Elazığ İl Afet ve Acil Durum Müdürü İhsan Görgöz, konutları henüz teslim edilmeyen bin 869 aileye kira yardımı yapılabilmesi için vatandaşlarla ayrı ayrı görüşmeler yapıldığını, hak sahiplerinden 306'sının kira yardımı talep ettiğini, evraklarını tamamlayan 31 hak sahibi aileye kira yardımı yapıldığını söyledi. Depremde yıkılan bin 412 ahır bulunduğunu ve geçen yıl hak sahipleri için 180 ahır yapıldığını kaydeden Görgöz, 25'inin de inşaatının devam ettiğini belirterek, bu yönde değişik sebeplerden dolayı hak sahibi olmasına rağmen bir çok kişinin talepte bulunmadığına işaret etti. Vestel ile Boydak Holding tarafından depremzedelere beyaz eşya ve kanepe yardımı yapıldığını da bildiren Görgöz, ''Vestel bin 655'er adet buzdolabı, çamaşır makinesi ve fırın gönderdi. Boydak Holding ise 1000'er adet kanepe yardımında bulundu. Bu yardımların dağıtımı sürüyor'' dedi.
 

Depremde zarar gören okulların durumu

Görgöz, kalıcı konutların dışında deprem bölgesinde kesintiye uğrayan eğitim sorununun giderilmesi ve eğitimin devam ettirilmesi amacıyla çalışmalar yapıldığını söyledi. Valilik aracılığıyla ihale edilen Kovancılar ilçesine bağlı Yoncalıbayır, Yukarı Demirci, Karakoçan'a bağlı Deveci, Aşağı Ovacık, Akbulak, Akarbaşı ve Palu'ya bağlı Andılar, Arındık, Gemtepe ve Büyük Çaltı köylerinde toplam 11 adet tek derslikli okul ile lojman yapıldığını anlatan Görgöz, bu okullarda eğitime başlandığını kaydetti.

Ayrıca Beşiktaş Spor Kulübü tarafından Kovancılar ilçesine bağlı Çakırkaş beldesinde 12 derslikli ilköğretim okulu, hayırsever Hacı Ahmet Özbağ tarafından Pınartepe köyünde 12 derslikli ilköğretim okulu yapıldığı bilgisini veren Görgöz, İzmir Valiliğinin katkılarıyla Palu ilçesine bağlı Gökdere köyüne de 8 derslikli ilköğretim okulu yaptırıldığını sözlerine ekledi.

 

Acıları hala taze

Elazığ'da 8 Mart 2010'da 42 kişinin hayatını kaybettiği ve 137 kişinin yaralandığı depremin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen acılar halen taze. Depremde çocuklarını yitiren anne ve babaların yüreği yanıyor. Yaşamını yitirenlerin hayat hikayeleri, geride kalanların acıları ve yaşamdan beklentileri yürekleri burkuyor. Merkez üssü Karakoçan ilçesine bağlı Başyurt beldesi olan 6.0 büyüklüğündeki depremin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen, yaşamını yitiren insanların acıları yüreklerde hissediliyor. Depremden en çok etkilenen Kovancılara bağlı Kayalık, Yukarı Demirci, Yılbaşı, Göçmenler, Okçular ve Yukarı Kanatlı köylerinde çocuklarını, akrabalarını, yakınlarını kaybeden depremzedelerin acıları tazeliğini koruyor. Deprem sonrası yasa boğulan vatandaşların ortak sözü ise ''Buna da şükür. Allah verdi, Allah aldı.''

Elazığ'daki deprem hayatını kaybeden 42 kişiden 4'ü Kovancılar'a bağlı Okçular köyünde yaşayan Nermin (18), Gönül (16), Telli (14) ve Zehra Yıldız (4) kardeşler oldu. Kızlarının vefatının üzüntüsünü ilk günkü gibi yaşayan anne Mülkiye Yıldız'ın gözleri hala yaşlı. Baba Rıza Yıldız ise acısını içine atarak ''Buna da şükür'' diyor.

Anne Yıldız, gözyaşları arasında, deprem olduğunda uyandığını, salavatını getirdiğini ve küçük kızının elini tutmaya çalıştığını söyledi. Eşi ve 4 kızı ile birlikte aynı odada yattıklarını, o sırada evin duvarının üstüne çöktüğünü ve toprağın dibine girdiğini ifade eden Yıldız, yaşadığı korku dolu anları şöyle anlattı: ''Çıkarıldığımı filan hiç görmedim. Kızlarımdan 3'ü aşağıda, 1'i benim yanımda yatıyordu. Onlardan hiç ses çıkmadı. Küçük kızımı elime aldım. O sırada hem duvar, hem de tavan geldi üstüme, kaldım öyle. Ben bir şey hatırlamıyorum. Adamların sesi bana geldi, benim sesim onlara gitmedi. 'Çocuklarımı çıkartın' diye bağırdım. Geldiler bizi çıkarttılar ben daha sonra çocuklarımı görmedim. Bir kızımı çıkardılar, 'bunu kaldırın, bunun hali yoktur' dediler. Sonra hastaneye gittim, öldüklerini televizyondan öğrendim. Hastaneye gittiğimde bir şeyden haberim yoktu, 'sen git, sağdır çocukların' dediler. Televizyon izledim, baktım hepsi ölmüş. Gördüm, ağladım. Allah acısını kimseye göstermesin, 4 çocuğum için yüreğim yanıyor.''

'Oğlum hakkım sana helali hoş olsun'

Baba Rıza Yıldız ise normalde her gece 3-5 sefer dışarı çıktığını, o gece ise hiç dışarı çıkmadığını belirterek, depremin olduğu sıra tüm aile fertlerinin uyuduğunu söyledi.
Depremde ilk uyananın kendisi olduğunu, kalkmaya çalıştığı sırada başına bir darbe yediğini dile getiren baba Yıldız, yaşadıklarını şöyle anlattı: ''Ben kendi çabalarımla enkazdan çıktım, hanım ve çocuklar bir odada, oğlum Gökhan bir odada kaldı. Sonra ben hanıma bağırdım, ses yok. Çocuklarıma bağırdım, ses yok. Oğluma bağırdım, o da 'baba ben buradayım, ölüyorum hakkını helal et' dedi. Ben de 'hakkım sana helali hoş olsun' dedim. O sıra köylüler, askerler geldi. Sağ olsunlar hanım ve oğlumu kurtardılar.''
 

Başbakan Erdoğan'dan evlilik yardımı sözü

Deprem öncesinde 5 evi olduğunu ve depremle birlikte hepsinin yıkıldığını anlatan Yıldız, deprem sonrası ise devlet tarafından oturacakları ev için beyaz eşyaya kadar çeşitli yardımlar yapıldığını söyledi. Oğluna da bir ev verildiğini ancak oğlunun evine geçmediği için şu anda bir yardım alamadığını belirten Yıldız, evine geçeceği zaman gerekli yardımını oğlunun da yapılacağını kaydetti. Deprem sonrası bölgeye gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hastanede yaralıları ziyaret ettiğini ve kendisi ile görüştüğünü belirten Yıldız, şunları kaydetti: ''Sayın Başbakanımız geldi, hastanede bizi gördü. 'Sen iki kızını evlendirmişsin Gökhan'ı niye evlendirmiyorsun' dedi. Ben de 'Sayın Başbakanım benim gücüm yok ki, ben evlendireyim' dedim. Başbakanımız ise 'yardım edersem oğlunu evlendirir misin?' diye sordu. Ben de 'Vallahi yardım etsen bugün hastaneden kalkıp gidip evlendiririm' dedim. Başbakanımız da Valimize dönerek, ''Bak Rıza bey ne söylüyor, gereken neyse sen yardım edersin, hastaneden çıktıktan sonra oğlunu evlendirsin' dedi. Ben de 'hastaneden çıkınca evlendireceğim' diye söz verdim. Kendi gücümle oğlumu evlendirdim.''

Eşi ve 2 yaşındaki oğlunu kaybetti

Kovancılar'a bağlı Okçular köyünde eşi Telli, oğlu Muhammed Emin (2) ve kız kardeşi Netice Polat'ı (25) enkaz altında kaybeden Yavuz Polat da o gün yaşadığı acının sıcaklığını yüreğinde hissediyor. Deprem günü enkaz altında kalarak öldüğü zannedilen kızı Merve'nin (5), sağ olarak çıkarılmasıyla birlikte sevinç yaşayan Polat, yaşamını kızı Merve ile birlikte sürdürüyor. Depremde ailece toprak altında kaldıklarını ve hemen köylülerin yardıma geldiğini, yaşadıkları sarsıntı sırasında evlerinin üzerlerine çöktüğünü ifade eden Polat, enkaz altında sadece ellerini kullanabildiğini dile getirerek, o an yaşadıklarını şöyle anlattı:
''Enkaz altından sadece annem ve kızımın sesi geliyordu. Bacımın, eşimin, oğlumun sesi gelmiyordu. Hepimiz aynı odadaydık. Göçük altından yaklaşık yarım saat sonra çıkarıldık. İlk önce ben çıkarıldım. Ondan sonra ölen kız kardeşimi çıkardık, oğlumu çıkardık. Zaten eşimi en son çıkardık, çok ağaç vardı üstünde. Kızımın sesi gelmiyordu. Herhalde korkudan ses çıkarmıyordu. Akrabalar 'o da vefat etmiş' dedi. Ben de 'ben alttayken bu sağdı' dedim. Gittik kızımın bulunduğu yeri kaldırdık. Baktık bir köşeye sıkışmış, öyle duruyor. En son da kızımı kurtardık.''

5 ay önce evlenen çiftin bebek hayali

Depremde yürek burkan hikayelerden biri de Hüseyin Ersöz ve Hanım Yıldız'ın yaşam hikayesi. Kayalık köyünde oturan Ersöz ve Yıldız'ın yakınları, 7 yıl boyunca birbirlerini seven çiftin depremden 5 ay önce aileler arasında yapılan bir düğünle hayatlarını birleştirdiklerini ve bir de bebek beklediklerini aktardı. Hanım Yıldız'ın 4 aylık hamileyken hayatını kaybettiğini belirten yakınları, yaşamış olsaydı şu anda 2 aylık bebekleri olacağını iletti. Hüseyin Ersöz'ün ablası Zirav Ersöz, deprem günü saat 22.00 sularında aile fertlerinin yattığını söyledi. Kendisinin 8 Mart sabahı erken saatlerde güne başladığını ve hava soğuk olduğu için sobayı yakmak için hazırlık yaptığını dile getiren Ersöz, ''Kalktım, soba kovasını elime aldım, sonra sallanmaya başladık. Sallandığı zaman ben odaya koştum, 'herkes büyüktür, koşar dışarı çıkar' düşüncesiyle 5 yaşındaki kızım Hilal Ersöz'ün yanına koştum. Kızımı kucağıma aldım, o sırada herkes kalkmıştı'' dedi.

Annesinin 'Koşun gidin Hüseyin'in odasına bakın' dediğini anlatan Ersöz, kardeşinin ve eşi Hanım'ın enkaz altında kaldığını belirterek, ''Bütün toprak onların üzerine gelmiş. Çıkaramadık, ağladık. Depremin üstünden bir yarım saat geçti, enkaz altından çıkardılar, ikisi de ölmüştü. Gelinimiz de 4 aylık hamileydi. Severek evlendiler, tam 7 yıl birbirlerini sevdiler'' diye konuştu. Ersöz, depremden sonra hiçbir şekilde mağdur olmadıklarını, ev yardımı ve diğer gerekli yardımları aldığını belirterek, ''Gerekli ilgiyi gördük hiç bir zorluk görmedik. Devlet bize çok yardım etti. Herkesten Allah razı olsun, her şeyimizi bize verdiler'' dedi. Abla Ersöz, düğün öncesi ve sonrası çiftin çekilen fotoğraflarını gösterirken gözyaşlarını tutamadı.
 

5 çocuğu enkaz altından çıkarılan baba

Depremde 5 çocuğu enkaz altından çıkarılan Muhammet Cirit (53), elleriyle toprağın altından çıkardığı kızının daha sonra kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmesinin üzüntüsünü yaşıyor. Depremin vurduğu yerleşim birimlerinden biri olan Yukarı Kanatlı köyünde yaşayan ve depremde 7 yaşındaki kızı Nazlı, 11 yaşındaki yeğeni Murat ve 36 yaşındaki kız kardeşi Özcan'ı kaybeden Muhammet Cirit, o gün kendisiyle eşinin bir odada, babası ve 6 çocuğunun ise başka bir odada kaldığını söyledi.

Cirit, 8 Mart sabahı erkenden uyandığını ve sabah namazı için abdest almaya hazırlandığını belirterek, yaşadığı o anı şöyle anlattı: ''Ben dışarı gittim, geldim saate baktım, daha erkendi. Ondan sonra yatağa girdim. '10-15 dakika sonra kalkayım, abdest alayım' dedim. Ondan sonra bir şey görmedim. Baktım bir sallantı oldu, karyoladan aşağı indim. Bağırdık, hanımla birlikte 'üstümüze dam çöktü' dedik. Kapıya doğru yöneldim baktım salon yıkıldı, kapı toprakla dolu. Ondan sonra hanım bağırdı, bağırma dedim. 'Allah'tan gelen başımız üstüne' dedim. Ondan sonra yukarı doğru çıktım, çocuklara 'neredesiniz?' diye seslendim. Kızlarımdan biri 'hep toprak altındayız' dedi. Ondan sonra evin arkasından dolandım, baktım çocuklarım hep toprak altında. Ben ondan sonra küçük çocuğa yöneldim. Sonra çocuklarım bana 'Ne yapıyorsun Nazlı toprağın altındadır' dediler. Sonra ben toprağı açtım, üstünde az bir şey toprak vardı, toprağı açtım, kızımı kucağıma aldım. Bir arkadaş geldi kucağımdan aldı. 'Ağabey sen bana ver çocuğu, çocuk yaşıyor' dedi. Sonra aldı götürdü.''

Kızının nabzının kontrol edildiğinde çok zayıf olduğunu, ambulansla hastaneye kaldırıldığını anlatan Cirit, aynı gün kızının hastanede hayatını kaybettiğini söyledi. Kız kardeşi Özcan Cirit'in yeğeninin evinde yaşamını yitirdiğini anlatan Cirit, ''Kız kardeşim yeğenimizin evine gitmişti. Yeğenimiz çalıştığı için hanımı yalnız yatamıyordu, kardeşimi yanına çağırmıştı. 2-3 senedir zaten yeğenimin evinde yatıyordu. Kendi oturduğu evi daha kötü çökmüştü. Benim haberim yoktu bile. Kardeşim toprak altındadır sandım. Ben gittim,. ne göreyim sadece başı dışarda, gerisi topraktaydı. Aynı evde o ailenin oğlu, benim de yeğenim sayılan Murat da hayatını kaybetti'' diye konuştu.
 

Depremde mucizenin adı Helin bebek

Okçular köyünde henüz 17 günlükken enkaz altından sağ olarak kurtulan Helin bebek, 1 yaşını doldurdu. Depremde annesi Melek ve babaannesi Kibar Yüksel'i kaybeden Helin bebek, babası Burhanettin Yüksel, amcası Nizamettin Yüksel ve diğer akrabalarıyla birlikte yaşıyor. Depremde hayatını kaybeden annesi Melek ve babaannesi Kibar Yüksel'in ortasında kalarak enkaz altından çıkarılan ve yaşama tutunan Helin bebek, şimdi ailenin ilgi odağı oldu. Tüm aile bireylerinin üzerine titrediği Helin bebeğin bulunduğu odada sigara içilmiyor; o odadayken odanın tozu bile alınmıyor.

Helin bebeğin babası Burhaneddin Yüksel, toprak evlerin beton evlere göre daha sıcak olduğunu, ailenin kadın üyelerinin toprak, kendilerinin ise beton evde kaldıklarını söyledi. Helin'in de yeni doğduğu için ailenin kadın üyeleriyle birlikte toprak evde kaldığını anlatan Yüksel, ''Deprem de toprak ev de, beton ev de yıkıldı. Bizim kaldığımız evde babam Davut Yüksel vefat etti. Diğer evlerde de annem ve eşim vefat etti. Toprak ev sıcaktı, kadınları oraya gönderdik, orada kalıyorlardı, biz erkekler de beton evde kalıyorduk. Helin'i Allah kurtardı, biz de vesile olduk'' dedi.

Helin'in amcası Nizamettin Yüksel ise Helin'e aile içinde ayrı bir yeri olduğunu söyledi. Kendilerinin deprem gecesi mucizeye tanık olduklarını ifade eden amca Yüksel, ''Allah zaten 'ecel ertelenmez' diyor. Süresi dolan insanlar burayı bırakır gider, bazı şeyler vesile olur. Yengemle annemin kaldığı yerden Helin'in çıkması Allah'ın bir mucizesiydi. Normalde bir örtü bile attığımız zaman korkuyoruz, 15 günlük çocuk boğulur' diye, fakat bir metre kalınlığındaki toprak yığınının altından o sağ çıktı. Bu da Allah'ın bir mucizesidir diye bakıyoruz'' dedi.

Yüksel, depremin üstünden bir sene geçtiğini, yaraların sarılması noktasında devlet tarafından mağdur bırakılmadıklarını belirterek, ''Gerçekten mağdur edilmedik. Sahip çıkıldı bize. Şu anda zaten devletin bize yapmış olduğu evlerde konuşuyoruz. Devletimize teşekkür ediyoruz. Barınma açısında şu anda bir sıkıntı yok. Diğer olaylar zaten takdiri ilahi. Bizim değiştirecek gücümüz yok, bize gelir, biz de sabır ederiz'' diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler