74. Cannes Festivali bu akşam sonuçlanıyor

Ciddi bir çoğunluk, bu yıl Cannes’da çok yoğun ve zengin bir sinema şöleni yaşandığı görüşünde birleşmekte...

74. Cannes Festivali bu akşam sonuçlanıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.07.2021 - 02:00

Tam 42 yıldır ara vermeden bu etkinliği izleyen biri olarak, tanığı olduğum en iyi festival bu, diye ekleyebilirim. Üstelik, ilk kez başından sonuna kadar izleme olanağı bulmanın getirdiği heyecan ve yorgunluğun, bu algıyı ne yönde etkilemiş olabileceğini sorgulamam bile, herkesle paylaştığım bu saptamayı değiştirmiyor. 

Geriye şu soru kalıyor: Söz konusu ortak görüşün ya da sezginin temel nedenleri nedir? Dünya sineması gerçekten ciddi bir sıçrama mı yaptı acaba? Sanmıyorum. Pandemi nedeniyle çekimler yavaşlamış da olsa, sonuçta iki yıllık bir zaman dilimine yayılan aday filmlerin düzeyinin matematiksel olarak yükselmesi doğaldı. Önümüzdeki zengin seçkinin en objektif nedeni kuşkusuz buydu. Kaldı ki sinema salonlarının uzun süre kapalı kalması, yönetmenlere, çekim sonrası sürece geniş zaman ayırma olanağı da getirmişti. Ayrıca, televizyon ekranlarında film tüketmek yerine, salonlarda izlemeyi önemseyen bizler için, uzun bir sinemasal oruçtan sonra önümüze gelen bu ziyafet, kuşkusuz sezgilerimizi olumlu yönde etkilemiş, heyecanımızı ve hoşgörümüzü pompalamıştı...

Her ne nedenle olursa olsun, bu gece verilecek ödülleri de şimdiden alkışlamaya hazırız galiba... Başkan Spike Lee ve çevresindeki beşi kadın sekiz üyenin, içerikle biçim arasında farklı, zor dengeler arayacakları kesin. Zaten tartışmasız öne çıkan bir aday da yok; ödüllendirilmelerini içtenlikle alkışlayacağımız bir düzine ad var... 

Temelde insan, özelde kadın haklarının öne çıkmasını, her tür ayrımcılığa, adaletsizliğe, yolsuzluğa, şiddete ve tüm önyargılara karşı tavır alan yaratıcı yönetmenlerin ödül listesinin ilk sıralarını almalarını, yine ciddi bir çoğunluk bekliyor; hatta özlüyor... Bu bağlamda, kadın yönetmenlerin bir ölçüde pozitif ayrımcılığa uğramaları da herhalde pek eleştirilmeyecek bu gece... 

Ayrıca, içerik ve biçemleriyle daha “klasik” sayılabilecek güçlü birkaç film de sanıyorum unutulmayacaktır. 

POLİTİK SİNEMANIN ‘YÜKSEK VE GÜÇLÜ’ SESİ 

Adayları çok olan ilk kategoride, filmlerinden genişçe söz ettiğimiz (soyadı harf sırasına göre: Catherine Corsini, Asghar Farhadi, Mahamat-Saleh Haroun, Nadav Lapid, bir oranda da Paul Verhoeven) gibi yönetmenlere, son günlerde yarışan, Fas sinemasının özgün sesi Nabil Ayouch’u da eklememiz gerekiyor. Ülkesindeki gençlerin sorunlarına, direniş simgesi olan rap müziği eşliğinde eğilen “Haut et fort” (Yüksek ve Güçlü), yakın planlarının devingen sevecenliği yanında, toplumsal sorunları siyasi gerçeklerin süzgecinden doğallıkla geçiren sinema diliyle de unutulmaması gereken sağlam bir çalışma. Nabil Ayouch, Kazablanka’da yaşayan bir grup gencin üzerine çöken aile ve mahalle baskısının yanı sıra, maçist ve dinci geleneklerin, özellikle genç kızların özgürlüklerini nasıl kısıtladığını, son derece etkin bir senaryo eşliğinde, bir belgesel inandırıcılığında işliyor... 

KLASİK HÜMANİST YAKLAŞIM... 

İçerikleriyle hümanist, biçemleriyle de klasik olarak tanımlayabileceğimiz ikinci katerogideki (yine harf sırasına göre: Wes Anderson, Jacques Audiard, Leos Carax, Nanni Moretti ve François Ozon gibi...) adlara, Japon yönetmen Hamaguchi Ryusuke’yi de mutlaka eklememiz gerekiyor. Su gibi akan üç saat boyunca, tertemiz duyarlı bir dille, yazgıları kesişen dört farklı karakteri derinlemesine işleyen “Otomobilimi Sen Sür”de (Drive my Car) Çehov’un “Vanya Dayı”sının kimi bölümlerini, seyircisine defalarca, hem de usandırmadan, üstelik haz vererek dinlettirmeyi başaran Hamaguchi Ryusuke, ödül gecesi üst sıralara çıkabilecek bir başyapıt imzalamış. 

Her tür hoş sürprize açık bir ödül gecesi yaşamaya hazırız...


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler