Versailles’ın gözdesi: Madame Du Barry
Maïwenn’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve başrolü Johnny Depp’lepaylaştı film, gösterişli olduğu kadar sıkıcı.
18. yüzyıl, 1789’da patlak verecek Fransız İhtilali’nin ayak seslerinin halkı uyutmadığı fakat kral ve aristokrasinin yaşadığı Versailles’a henüz ulaşmadığı yıllar... “Devlet, benim” diyerek mutlakiyetçi bir tavırla Fransız soylularını Versailles’a kapatan Güneş Kral XIV. Louis iktidarının peşi sıra, başarısız yönetimiyle hayal kırıklığı yaratan ancak tuhaf biçimde halkının çok sevdiği “Louis le Bien-Aimé” (Sevilen Louis) iktidarı...
Gerçekten de Fransız halkının ülkenin halihazırda darboğaza girmiş ekonomik koşullarını, beceriksiz uygulamaları ve kararlarıyla daha da kötüleştirerek Fransa’yı devrime sürükleyen XV. Louis’yi neden bu kadar çok sevdiği veya hastalandığında sabahlara kadar kiliselerde neden dua ettikleri bilinmez. Ancak kesin olan bir şey var ki o da XV. Louis’nin, halkının “son kez sevdiği” kral olduğu... Yerine gelen XVI. Louis halkın giyotine bulanmış öfkesiyle karşılaşmadan önce gözdesi Madame du Barry ile gününü gün eden XV. Louis, silsilesinin son mutlu kralı sıfatıyla yaşama veda etti ve geride devrimin eşiğinde bir ülke ve gözleri yaşlı bir gözde bıraktı... İşte Maïwenn imzalı “Jeanne du Barry”, bir yandan Fransız sarayının ilgi çekici figürlerinden, XV. Louis’nin sevgilisi Madame du Barry’ye hak ettiği konumu vermeye çalışırken öte yandan kralın saltanatına tanıklık etmemize olanak tanıyor. Ancak göz kamaştırıcı Versailles sahnelerine, görkemli kostümlerine ve görkemli peruklarına karşın devrim seslerinin yankılandığı bir ülkeye ve yaşananlara karşı tümüyle kayıtsız kalarak büyük bir yanılgıya düşüyor.
UYUMSUZ KİMYA
İlkin filmin açılışında pastoral bir arka planda resmi yapılırken tanıştığımız Jeanne Bécu (Maïwenn), namıdiğer Madame du Barry’nin, bir keşiş ve bir aşçının gayrimeşru çocuğunu olduğunu öğreniyoruz. Bu açıklama ilerleyen yıllarda hem Versailles’a adım atmadan önce hem de kralın ölümünden sonra onu takip edecek kaderin nedenini de anlamamıza yardımcı oluyor. Nitekim gençlik yıllarında manastırdan kovulan, durmadan okuyan, böylelikle güzelliğinden çok zekâsıyla dikkat çeken Jeanne’ın eğitimsiz olmasına karşın kralın ilgisini çekmesi uzun sürmüyor. O sıralarda metresi olduğu Kont du Barry’nin isteğiyle kralla tanışıyor. Bu noktaya dek ilgi çekici bir karakter portresi çizen film, Jeanne Versailles’a adım attıktan sonra kralın ve sarayın gölgesinde kalan karakterini derinleştirmeyi bir kenara bırakıyor. Johnny Depp’in çoğu zaman donuk bir ifadeyle ancak epey iyi bir Fransızcayla canlandırdığı kral XV. Louis’yle ilişkisi filmin çekirdeği olurken Jeanne’ın karakterine ilişkin ayrıntılar törpülenmeye başlıyor. İkili arasındaki uyumsuz kimyayla film ne karakterini ne hikayesini ne de anlatmaya yeltendiği aşkı inandırıcı kılabiliyor. Eski usul bir kostüm draması gibi harikulade saray görüntülerine ve üzerinde temellendiği tarihe fazlaca sırtını yaslayarak sıradanlaşıyor. Ana karakterine borçlu olduğu biyografiden uzaklaşarak klişe bir saray öyküsü anlatıyor.
Sonuçta film, Madam du Barry gibi öyküsünde etkileyici bir sosyal yükseliş barındıran Versailles’da erkek giysiisi giyecek kadar cesur ve aykırı olabilecek bir karakterin anlatısını saray törenleri gibi can sıkıcı, Fransız soylularının pudralı yüzlerindeki kral sevgisi gibi sahte kılıyor. Jeanne du Barry görsel açıdan kesinlikle etkileyici ancak böyle çarpıcı bir karakteri yorumlamak konusunda yetersiz. Ve gerçek şu ki Sofia Coppola’nın “Marie Antoinette”inde kısacık sahnelerinde bile çok daha iyi bir temsile sahipti.
Puanım: 6/10
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İki ünlü markanın balları sahte çıktı!
- 'Üs bölgesi' kamera görüntüleri ortaya çıktı
- Atatürk 'sticker'ına basan kişiyi uçarak dövdü
- 'Sessiz katil' konusunda önemli uyarılar
- Yazarımız Meydan'dan, Acemoğlu'na 'Atatürk' yanıtı
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Alnı secdeye düşenlerin iktidarında...'
- Bahçeli'nin videosu neye işaret ediyor?