Velev ki ‘Darbe’!

13 Nisan 2014 Pazar

Behiç Ak, birkaç çizgi, birkaç sözcükle ve kişiliğinin, birikimlerinin, zekâsının, yeteneğinin gücüyle en çok, en çok da eleştirel bilinciyle durumu harika bir biçimde özetleyivermişti... Cumhuriyet’te “Kim kime dum duma” köşesindeydi: (7 Nisan) Anımsatayım:
İki çocuk karşılıklı uzanıvermiş. Biri ötekine soruyor: “Seçim sonunda ne oluyor?”
Öteki yanıt veriyor: “Sanırım, kazananlar aklanıyor, kaybedenler ise tutuklanıyor.”
İşte bu kadar... Gerçekten bu kadar mı? 17 Aralık operasyonu diye bir şey yaşadık. Velev ki komploydu... Ya da Başbakan’ın deyişiyle, “Bal gibi darbe”!
Peki, ama evlerden çıkan çelik kasalar, ayakkabı kutularındaki milyarlar, hepsini sıfırladın mı, yok azıcık bir şey kaldı milyoncuk Avro’lar... Biz bunları kendi gözlerimizle gördük, kendi kulaklarımızla duyduk, dinledik. Hayal mi gördük? Hepsi sanal mıydı? Bugüne dek “montaj” dediler, “dublaj” dediler, ama içlerinden biri de çıkıp böyle bir şey yok, olmadı, olamaz falan demedi. Kimse bir savunma yapmadı. Sadece gürleyerek “komplo”yu kuranları suçladılar; “Darbe”yi yapanları cezalandırdılar... Gürleme, kasıp kavurma, suçlama, cezalandırma... İyi de, bir şey eksik değil mi? Eksik olan ne? Bir durup düşünmek gerek:

Eksik olan ne?
Ahlak? Haysiyet? Dürüstlük? Etik kavramı? İnsanlık onuru? Evrensel değer ölçüleri?
Güldürmeyin beni! Bunlardan çoktan vazgeçmiş bir toplum olduk! Bu değerler için değil, kendi savundukları değerler için yani kendi çıkarları için, bu eksik olanı tamamlamaları gerekmez mi? Cumhurbaşkanlığı seçimi çok yakında...
Tamam, demokrasiyi, salt “çoğunluğun dediği olur” sanan bir ülkede yaşıyoruz artık... Ama yine de, ortada tüm milletin gördüğü ve duyduğu, ama kimilerinin “inandığı”, kimilerinin “inanmadığı” bir gerçek, bir komplo, bir “darbe” varsa; muhatap olanların en azından bunun gerçekliğine inananlara bir savunma yapmaları gerekmez mi? Suçsuz olduklarını ispatlamaları gerekmez mi
Bunu yapmadıkları sürece korkarım ki, bundan böyle tek gerçeğimiz Behiç Ak’ın “Kim kime, dum duma” köşesi olacak. Yani seçilenin aklanması, kaybedenin tutuklanması...

Okurlardan
“Barış İçin Müzik Vakfı” yazıma okurlardan inanamayacağım kadar çok ve güzel tepkiler geldi. (Olumlu şeyler okumaya nasıl da gereksinimimiz var!) Bilin ki, benim sizlerle paylaştığımın bin katını gerçekleştiriyorlar. Ve her bağışın sonsuz yararı olacaktır. İletişim ve ayrıntılar için telefon: (212) 631 06 86. Faks: ( 212) 631 06 62 eposta: [email protected]
Sinema Günleri dolu dizgin ilerliyor: Okurum Leyla Pekcan, birçok izleyicinin “hislerine tercüman olan” bir mektup yazmış. İzlediği filmlerin çoğunda yaşamın nasıl karanlık olduğunu, haksızlığın, vicdansızlığın, adaletsizliğin, kötülüğün hep galip geldiğine dikkati çekiyor... Haklısınız Leyla Hanım, ben de kimi filmlerde bunca kötü enerjiden çok rahatsız oluyorum. Ama inanın yaşadığımız dünya, filmlerden çok hem de çok daha acımasız... Üstelik sinema salonundan çekip gitmek elimizde... Ama yaşamda...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları