Avrupa ülkeleri bizi yasaklı ilan ettiler!

28 Nisan 2024 Pazar

Sevgili okurlarım Avrupa’da pek çok ülke bizi istemiyor. Davetli olsak bile İtalya’ya, Fransa’ya, Almanya’ya girmemize izin verilmiyor. Vize işlemleri bu ülkelerce dondurulmuş durumda, gişeler kapalı. Ayrıca Fransa, yüksek lisans gibi nedenlerle ülkelerine gelecek olanlara da sınırları kapamış. Yani sadece yeşil pasaportlu kişiler, işadamları, kadınları o ülkelerde evleri olan dolar milyonerleri Avrupa’da rahatlıkla dolaşabiliyor. Ah akılsız kafam vaktiyle neden memur olmadım, neden üniversitenin birinde kariyer yapmadım? Şimdi elimde yeşil pasaport Avrupa’da fink atabilirdim. Bakmayın böyle yakındığıma vakti zamanında dünyada fink attım, şimdi vizeyi bahane ediyorum. Oysa param artık hiçbir yurtdışı gezisine yetmez.

Aslında bu durum ülkemizin ılımlı İslama geçmek için amansızca çabalamasının sonucu. Neyse ki ılımlı İslamın modası geçti. Bitti o iş.

Bu sözü çok severim, “Denizler durulmaz dalgalanmadan”. Yaşadığımız günler zaman zaman bizi karamsarlığa sürüklese de ben, “İyi ki bunları yaşıyoruz” noktasındayım. Başka ülkelerin tarihlerine, yaşadıkları olaylara bir bakın. Örneğin demokrasi kültürünün az çok oturduğu ülkeler bu duruma şıp diye gelmediler. Bir İspanya’yı düşünün, bir Şili’yi.

Biz de o yollardan farklı bir biçimde geçiyoruz. Cumhurbaşkanımız istediği kadar savunsun, çöken bir şey var, o da Ilımlı İslam. Apaçık görülen o ki sermaye de bunu gördü, bu ılımlı İslamla, bu cehaletle ülke yönetilemiyor.

Diktatörlükle hiç yönetilemez. Şunu bilmemiz gerek, Türkiye coğrafi olarak dünyanın en kıymetli gayrimenkulünde oturuyor. Hani şöyle uzakta, kıyıda köşede bir ülke olsak demokrasiden uzaklaşmamız kimsenin gözüne batmayacak. Ama öyle değil, burası enerji geçiş yolları üstünde. Kuzeyinde Rusya, hemen altında İran, güneyinde Irak ve Suriye ve Avrupa’ya da çok yakın. Üstelik NATO ülkesi. Hadi biz izin verdik diyelim, dünyayı yöneten şirketler ve onların emrindeki iktidarlar izin vermez.

Amerikalı meşhur Henry Kissinger Dışişleri Bakanlığı sırasında bu gerçeği şöyle ifade etmişti: “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir.”

Evet Amerika’nın başını çektiği, ılımlı İslam projesi tüm coğrafyada gümlemiş durumda. Bizde de! İslamın ılımlısı, azı çoğu olmuyor, tıpkı gebelik gibi. Ya var ya yok! Var olduğunda da radikal. Kafa kesmeci!

Hiç kuşkusuz, bugünler bize, buna hepimiz dahiliz, kendi demokrasimizi sorgulamak hakkını ve görevini veriyor. Hep birlikte hukuk nedir, bunu öğrendik. Demokrasiler de erkler ayrımının değerinin ne olduğunu öğrendik. En önemlisi cehaletle ve Allah’ın emirleriyle bir ülkenin yönetilemeyeceğini öğrendik. Evet, hiç konuşmadığımız din ve Tanrı kavramlarını konuşur olduk. Bu da az şey değil.

Öte yandan, içinde bulunduğumuz durum, gerçek anlamda hiçbir yatırım yapmayan, hâlâ devlet ihaleleriyle varlığını sürdüren bir sermaye kesiminin de yenilgisidir. Çünkü artık apaçık ortaya çıkmıştır ki devlete yaslanmadan tek adım bile atamamaktadırlar. Bütün bankalarının toplam mevduatı bir Amerikan bankasından daha az olan bir ülkede zaten buna ihtimal yoktur.

Artık açıkça bilmemiz gerekir ki ülkemiz bir karapara cennetidir. Vergi sistemimiz bu nedenle yıllardır yerinde saymaktadır. Belki bu içinden geçtiğimiz dönem bize vergi meselesinin önemini de öğretti. Çünkü ancak vergi verenler bunun hesabını sorarlar.

Ve nereden kazandın yasası? Ecevit hükümeti bu yasayı söz konusu ettiği için gitmişti. Ama artık zamanı geldi. Nereden kazandın arkadaş? Yahu adam çöp çuvalına milyonlarca doları koymuş, bankaya getiriyor. Paranın sayılması en az yarım saat ve kimsede “Kardeşim bu parayı kazanmak için ne yaptın?” diye sormuyor. Bu satırların yazarı bankalarca yan tarafta sayılan paraların kaç dolar ettiğini takip etmeye çalışmış, bir süre sonra vazgeçmiştir. Bir ara milyonluk şirket arabalarına da kafayı takmıştır. Bu arabaların alış fiyatları ve akaryakıtları vergiden muaftır, işletme envanterine geçer ve vergisi ödenmez.

Bu arada söylemeliyim özellikle Amerikan bankalarına gidip bir anda milyon dolarlar yatıramazsınız, 10 bin dolardan fazlası için soru sorulur. Bu nedenle zenginler adı sanı bilinmeyen adalardaki uyduruk bankalara paralarını havale ederler. Ah kapitalizm öyle bir illettir ki her şeyin çaresini bulur.

Neyse ülkemize dönelim görüyorsunuz, deniz fırtınalı ama hiç kuşkunuz olmasın bu fırtına er ya da geç diner ve yepyeni arınmış bir denizde hep birlikte yüzeceğimiz zamanlar gelir. Hiçbir şey, geriye dönmez. Bir süre öyle görünse de. Bu Tanrı’nın değil doğanın yasası.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları