Ezilenleri, Gücünü Ezerek Ya da El Vererek Kullanmak...

22 Mayıs 2014 Perşembe

İnsanlık tarihinin en kaba ayrışmasındaki sınır çizgisi, ezilenleri, gücünü ezerek ya da el vererek kullanma siyasetlerinin alanlarının arasına çekilmiştir... Siyah beyaz kadar sert, ters bu iki kutbun varlığının, içlerinde ve aralarındaki ilişkiler ağının.. Uçurum çelişkide insani değerler, yaşam koşullarının; insanca ya da insanlık dışı ilişkilerin, kuralları.. geçerli düzenin, rejimin aynasıdır..
Grafiklerdeki çok yalın anlatımlar, sınır çizgisinin üstünde azınlık yukardakilerin sayısal hızlı düşüşü ile ters orantılı katlanan zenginleşmeyi, altta kalanların ise katlanan büyük çoğunluğu oluşturmaları ile ters yoksullaşma, yoksunlaşmalarını gösteriyor... Kaçınılmaz, ülkemizde sözde demokratik rejim içinde, en yoksul ve yoksunların, en çok ezilmişlerin oyunu alarak büyüyen İktidarlarının, piyasalar düzeni içindeki büyüme ile insani gelişmişlikte çoğunluğu en olumsuz yaşam koşullarına sürükleyişinin çelişkisini anlamak, insan hakları-hak-hukuk-demokrasinin işleyiş kurallarının katledilişine sandıkta boyun eğişi açıklayabilmek zorlaşıyor...
Sandık demokrasisinin en olmazsa olmaz işleyişinin, anayasal, yasal hukuk devleti düzeninin tüm kurum ve kurallarının yoka sayılmasının ötesinde; lidere odaklanmış, üstüne üstük giderek keyfi, kuralsız, kaba güce, yıldırarak, cezalandırarak, korkutarak, ezerek ayakta kalmayı seçmiş bir iktidar erki ile yüz yüzeyiz... Soma depreminde, yaşamın tüm alanlarına yönelik haksızlık-hukuksuzlukların, keyfi, diktatoryal, hukuksuz yönetimin kirli çamaşırlarının ortalığa saçıldığı bu çağda, bilim ve teknolojinin izin vermeyeceği, yaşanamayacak, insanlığın yüz karası, en ilkel, en vahşi işçi katliamı suçu ile yüz yüzeyiz...
İktidarları, yüzsüz, iktidar gücünü en haksız, hukuksuz, öfke saçan boyutlarda kullanarak, işlenmiş suçlardaki sorumluluklar zincirinde, her boyutu ile suçüstü yakalanmış olarak, hesap vermekten kurtulmanın derdinde, paniğinde... Liderlik sıralamasında, en başından, en alttaki halkalara, haksızlık-hukuksuzlukların, vurgunların rantından payını alan sermaye cephesi, olayın odağındaki sermaye vurguncuları, medyası, yandaşı, pay aldığına inandırılmış seçmenine.. Cinayetin kömür karasından temizlenmek olanaksızlaştıkça acımasız yollara sapmaktalar...

***

Yaşananların ağırlığında, geleceğimiz adına insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi, insanca yaşamın sürdürülebilmesi derdine düşenler ise bugüne kadar görmek istemedikleri, yüz yüze kaldıkları, sorumluluk alanlarına giren gerçekler karşısında bir farklı çaresizlik, öfke taşmasında... En çok ezilen çoğunluğa, var olduğu varsayılan örgütlenmeleri, kurumlarına kırgın, kızgınlar... İktidarlarının, çıkar ittifakı cephelerinin doğal algılanan kirli çıkar ittifaklarının çaresizliğinde, bu çarpık düzen çarklarının işleyişine fren olamayan siyasal muhalefete, sendikalara, sol sayılabilecek örgütlenmelere, duruş sergileyebilecek her kurum ve kişilere çatıp durmaktalar. En büyük öfkenin payı ise ezilen çoğunluğa düşüyor. Ağırlıklı iktidara oy vermiş olmaları gerçeği ile başlarına gelenlere başkaldıramıyor olmaları sorgulanıyor...
Türkiye’yi insani gelişmişlikte yaşamın her alanında en geriye püskürtmüş İktidarlarına, liderliğine alkış tuttukları günleri unutup, demokratik hak ve örgütlülükler, sendikal haklar, örgütlülüklerin gasp edilmesi, taşeronlaştırma, kayıt dışına çekme, özelleştirme, rant yaratırken üretimden vazgeçip işsizliği patlatma politkalarında verilmiş destekler, en azından sesiz kalışlar yoka sayılıyor...
En yoksul, en çaresizler siyasal İslam
ya da ırkçılık, mezhepçilik, aşiretler, tarikatlar ayırımcılığında özgürleştirildikleri kılıfında, sınıf kökenlerinden, haklar bilincinden, sendikal sol örgütlülüklerden koparılırlarken, bireyin özgürleşmesi palavrasında, insan hakları ile çelişkili verilmiş destekler unutuluyor... En büyük ölümlü maden kazasının can pazarı günlerinde, 100’ün üstünde alınacak maden işçiliği için 4 bine varan başvurunun gerçeği, çaresizlik algılanamıyor. Madencinin ölüsünün yaşanan büyük acılara karşın ailesi, çocukları için daha büyük değer, güvence olduğunu, ezilmişliğin yaşam yasasını nereden bilecekler ki?.. Size çocuğu karnında madenci eşinin, ölüm parası karşılığı yakın gelecekte iki aile arasında paylaşılamayan değerde '6Dal yerine geçeceğini söylesem, çok mu acıtıcı gelecek? Geçmişte dul kalmışların yaşam öykülerinden röportajda yer almış tanıklıklarıma dayalı, gerçek olarak söylüyorum. Zaten ölenlerin korkusu sıcak yüreğinde, ölümüne iş başvurusunda bulunan işçiler açık açık söylüyorlar... “Çocuklarım, ailem için sigortalı iş bulma şansımı kaçıramam..” diyorlar...
Soma katliamından kurtulmuşlar, en ucuza, göz göre göre cinayete yol açan güvenlik önlemleri alınmadan en ilkel üretim koşullarında çalıştırılmayı çaresizlikten kabullendiklerini, yasadışı çalıştırmaya karşı seslerini çıkaramadıklarını anlatıyorlar... Sigortalı iş, hatta sigortasız iş bulabilmek için çırpınmak, ezilmenin dibe vurmuş halleri. Bir de yanında oy karşılığı sadaka olarak katılan yardımlar, bu çaresizlikte çare gibi gelebiliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları