Evlerine gitmeyi bilen ile bilemeyen siyasiler..

26 Aralık 2020 Cumartesi

Çoğunluğumuza göre çok uzun gazetecilik yıllarının tanıklıkları üzerinden çalışmalar yapmaya çalışıyorum ya.. Geriye dönük belge bilgilere başvurduğumda içinde yaşadığım pek çok olayın, o tarihlerde yaşananların sıcaklığı, koşturmacasında püf noktaları sayılabilecek gerçeklerini atladığımı, çok da anlamlı gerçekleri değiştirebilecek gelişmelerden de bilgi sahibi olamadığımı öğreniyorum..

Sadece benim için geçerli bir durum olmadığını da o dönemlerin içinde yaşayanların, tanıdıkların geri dönüşleri ile paylaşmış oluyorum.. Birden fazla 1970’li yılların tanıklıklarında yaşananların içinde önemli rol almış gazeteci, gençlik, siyasal, meslek örgütleri liderlerinden de dostların kendi anılarını yazmaya heveslendiklerini öğrenmekten keyif alıyorum..

Girizgâhım başlığa aldığım “Evlerine gitmeyi bilen ve bilemeyen siyasiler..”e ilişkin çok sıcak, son tartışmadan.. Hani yorumcuların mezheplerine göre Devlet Bahçeli’nin, İYİ Parti Başkanı Meral Akşener’i hedef alarak “Evine dön” sözcükleri ile yaptığı çağrı ile Akşener’in “Bakın evime gidiyorum” yanıtı üzerinden her kafadan bir ses çıkıyor ya..

Bendeniz tanıklıklar üzerinden siyasetin söylemde her şeyi tersyüz edebilme, özelinde bu söylemler üzerinden gerçeğinde ters şeyler yaptırabilme oyunları üzerinden çok faza somut gerçekle yüzleşmekteyim ya.. Kafamın içinde beni üzmüş sonuçlar üzerinden, siyaset oyununun daha insancıl oynanması üzerinden, yaşanmış olabilecek olumlu gelişmeler üzerinden senaryolar yazıp durmaktayım..

***

Örneğin Yassıada yargılamaları, Menderes ve arkadaşlarının 3’lü idamı, demokrasimiz için çok acı bir insanlık suçu, üstelik toplumsal tarihimiz adına sonuçları tersine tepecek; demokrasi, insan hakları savunucularının önünü kesecek bir eylem. Hangi aklın ürünü, hangi çaplarda evrensel emperyal oyunların maşalığı olduğu üzerinde hâlâ hiçbir fikrimiz yok. Amerikan emperyalizminin darbeler kültüründe, zarar vermek, karıştırmak istediği ülkelerde, hele de Mustafa Kemal’in kurtuluş, kuruluş savaşları üzerinden dünyadaki gelişmekte olan ülkelere bağımsızlıkçı ruhu aşılama, örnek olma yetisi yüzünden hedef tahtasında olduğu hiç saklanmadı ki..

İşçi hakları savaşımındaki çabaları ile can arkadaşım olmuş, 12 Eylül yasaklı anayasası ve yasaları üzerinden ortak kitap yazdığımız, ILO’da uluslararası sendikal hareketin tepki kararlarında katkıda bulunduğumuz Önder Aker’in babası, Demokrat Parti içinde ekonomi bakanlığı yapmış Abdullah Aker’in yaşamı üzerinden yazılmış bilimsel kitabın tanıtılmasına da bulaşıp, Önder - Tülin kardeşlerden çok fazla anıyı da paylaştığım için olacak Yassıada üzerinden çok düşündüm..

Benim çocukluk, göçmenlik yıllarım, çocukların beyinlerinin tarafsız kayıtları çok daha canlı işler.. Menderes hükümetini getirmiş, Amerika’dan yana siyaset yapmasında yönlendirmiş, emperyal Amerika’nın, Kore’de askerlerimizi savaştırmaya çeken siyasetinin Türkiye’ye, yapısal köklü değişimlerine yol açan yönlendirmeleri ortada. Ancak Menderes’in sadık icracı hükümet olarak kullanılmasından sonra, “işi bitti değiştirelim” raconu içinde Yassıada ile idamla gönderilmesi içime oturmuş. Menderes’in, işçi hakları, demokrasi sözleri ile iktidara gelmişken, sendikal hakları tanımamakta diretmesi, giderayak işçi sınıfının 1 Mayıs Bayramı’nı kutlaması içime oturmuş. Rusya ile görüşme çabası daha da acıtıcı iz bırakmış.. Gözü kara otoriterleşme iktidar yürüyüşünde, evine dönme zamanının geldiğini biraz olsun görebilseydi, Yassıada yüz kızartıcı, insan hakkı, hukuk gaspı idamlardan Türkiye kurtulamaz mıydı?

Örneğin Demirel’in en kritik zamanlarda şapkasını alıp gidebilmesi, biraz eğlenceli anlatılır. Ama 12 Mart gerçekleriyle de yüzleştikçe, aslında Menderes’ten çok daha fanatik, inanmış, Amerikancılığı benimsemiş o günlerdeki kişiliği ile sağ siyasal İslamın kullanılmasında da çok daha katı, acımasız başarılı olmuş. Evine gitmesi gerektiğinin zamanlamalarını galiba hem Cumhuriyetin yarattığı eğitim olanaklarından çok iyi yararlanmış olmak ile, hem de mühendislik zekâsıyla çok iyi başarmış.. Örneğin yeterli oyu yokken, Diyanet İşleri Başkanı’nı, bana anayasa değiştirebilecek daha yüksek oy verin diyerek almışken, yasal konumu bile uygun olmayan Tunagür’ü vekâleten, üstelik Aramco’dan getirebilmesi ustalık değil de ne?

Sözün özü bugünün siyasilerine kimlerin ne dediği değil, hangi oyunları oynamakta oldukları önemli. Kimlerin evine dönmesinin zamanı geldiği ise herkese göre değişik yorumlansa da insan hakları, demokrasiye verdikleri zararlarla çırçıplak ortada..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları