Yarının habercisi

07 Nisan 2023 Cuma

Hemfikiriz değil mi? Düşünmek bile istemiyoruz ama Cumhur İttifakı’nın seçimleri yeniden kazanması halinde HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin de eklemlenmesiyle toplumsal yaşamda çok daha baskıcı bir döneme girileceğini biliyoruz. Şimdiden kadınların ellerinde kalan tek can simidi olan 6284 sayılı yasanın kaldırılması için, ittifak içinde bir protokol oluşturuldu bile. 20 yılı aşkın AKP iktidarı zaten toplumun genlerini altüst etti, yaşanan büyük “değerler erozyonu” her yeri sardı. Hastanelerde doktorlara, sağlık çalışanlarına demir sopalı, sustalı dayaklar... Sayısı hiçbir şekilde azaltılamayan kadın cinayetleri... Şiddet sarmalı, kutuplaşma, ötekileştirme, “Ben yaptım oldu” anlayışı baskın öğeler haline geldi. 

Toplumların mutluluğunun da kalkınmanın da anahtarı eğitim seviyesinin yükseltilmesinden geçer. Eğitim seviyesi düşük ülkelerde, ekonomi de ahlak da gelişmez. Kimlikler, inançlar, ideolojiler ve yaşam tarzları üzerinden yapılan siyaset böyle durumlarda kendine çok daha fazla destekçi bulur. Bugüne kadar yaşanan tam da buydu işte...

Şimdi bir değişimin arifesindeyiz. Aslında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kendi partisinin içindeki kimi kesimleri bile karşısına alarak başlattığı “Helalleşiyoruz” söylemi ile bu kutuplaşmayı aşmanın kapılarını araladı. Adalet zemininde Kürtlere de Ülkücülere de seslenerek ortak bir paydada buluşmalarının önünü açtı. Bunlar yabana atılamayacak kadar değerli. Seçimleri Millet İttifakı’nın kazanması ne kadar yaşamsal ise 14 Mayıs sonrasındaki dönüşümün nasıl olacağı da bir o kadar önemli ve zorlu bir süreç. 

SPORUN EHLİLEŞTİRİLMESİ 

1 haftayı aşkın bir süredir Kanada Vancouver’dayım. Aile, çocuk ziyareti... Önceki gün 5 yaşındaki Ada ile birlikte buz hokeyi maçına gittik. Rogers Arena kentin tam merkezinde. Gençler, bebekleri, çocukları ile aileler, yaşlılar... Evet maçı izledik ama onun da ötesinde ben o maçta, “toplumu bilinçlendirmenin, farkındalık yaratmanın, duyarlılık kazandırmanın” en hoş, eğlenceli ve aslında en basit örneklerinden birine şahit oldum. Tepeden sahanın ortasına doğru inen ve her taraftan izlenebilen ekranlardan her fırsatta insanların eğlendirilerek eğitilmeleri sağlanıyor. Örneğin ekran bir anda seyirciler arasında oturan bir gruba çevrildi. Maçı izlemeye gelen Vancouver’ın hemşireleri anons edildi. Özveri ile yaptıkları meslekleri ve toplum sağlığı ile ilgili birkaç sözcük. Ve bütün arenadan kocaman bir alkış. Ya da devre aralarında minik buz hokeycilerin sahaya çıkarak yaptıkları küçük maç. Kanada göçmen bir toplum. Dünyanın her yerinden farklı inanç ve farklı kültürlerden, farklı renklerden insanların bir arada barış içinde yaşadığı ender ülkelerden biri. “Uzlaşı, toplumsal bilinç, başkalarına saygı” bir devlet politikası olunca aslında çözümün en önemli kısmının taşları da döşenmiş oluyor. Hal böyle olunca bir spor karşılaşması bile toplumsal eğitime dönüşebiliyor.

Türkiye’de sporun özellikle de futbolun, küfürle şiddetle özdeşleştirilmekten çıkarılıp ehlileştirilebilmesi ve toplumsal bilinçlenmede bir araç olarak kullanılması... Zor mu? Evet. Peki imkânsız mı? Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları