Olayların Ardındaki Gerçek

Hukuk mu güncel siyaset mi?

25 Ocak 2023 Çarşamba

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’na yeniden adaylığını koyuyor. Bu durumun anayasaya aykırı olduğunu Türkiye’deki tüm tarafsız hukukçular açıkça belirtiyorlar. Ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu bu konuda, “Diyelim ki ses çıkardık nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK). O üyeleri atayan kim? Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok. Anayasa Mahkemesi bile bakmıyor bu karara. Hatırlarsanız İstanbul seçimlerinde aynı zarfın içerisine 4 tane oy pusulası koyuyorsunuz. Efendim 3’ü doğru 1’i yanlış. Talimat geldi de onun için yaptılar. 

Dolayısıyla bizim Erdoğan’ın aday olup olmamasına kilitlenmek gibi bir düşüncemiz yok” dedi. 

Bu tutumun iki boyutu var: Hukuksal boyut ve siyasal boyut. Hukuksal boyut, Erdoğan’ın bu kararının anayasaya aykırılığı karşısında hukuksal sürecin yürütülmesidir. 

Ancak, Kılıçdaroğlu, bu hukuksal süreci yürütmek istemiyor. Siyasi açıdan “mağduriyet yaratmak” olgusuna bağlanarak hukuksal yolu kapatıyor.

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun bu tavrı yanlıştır. Ana muhalefet lideri demokratik süreç içerisinde anayasa hukukunun temel ilkelerinden vazgeçemez. Güncel siyaset noktasından hareket ederek temel anayasa süreçlerini bir kenara itemez, itmemelidir.

YSK, bu konuda anayasaya aykırı ve Erdoğan’a yakın karar verebilir ancak bu karar siyaset tarihine olumsuz olarak geçer. Ana muhalefet partisi lideri, bir kere temel hukuk ilkelerinden ayrılırsa daha sonra yapılacak itirazlar için de olumsuzluklar yaratmış olur. 

Bu mantık çizgisine göre, seçimler sürerken YSK yasalara aykırı bir karar verdiği zaman itiraz edilmeyecek mi? Öyle bir durumda “Mağduriyet yaratmayalım” mı denilecek?

Anayasa hukuku ve güncel siyaset gündeme geldiği zaman, ana muhalefet lideri daima hukukun yanında yer almak zorundadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları