Olaylar Ve Görüşler

Olası depremin enkazı - Prof. Dr. Seval SÖZEN

14 Nisan 2022 Perşembe

1999’daki deprem sonrasında, beklenen olası Marmara depreminin İstanbul’da yaratacağı tahribatı ortaya koyabilmek amacıyla 2019’da yapılan “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi”nde 7.5 büyüklüğünde bir depremin kentteki bina stoku üzerinde yaratacağı hasar modellenmiştir. Bu senaryoda 1980 yılı öncesi, 1980-2000 yılları arası ve 2000 yılı sonrasında yapılan binalar olmak üzere üç grupta toplam 1 milyon 166 bin 330 bina analiz edilmiştir. İncelemede konut türü tüm yapılar, ticari binalar, hastaneler, sağlık tesisleri, eğlence mekânları, sanayi tesisleri, depolar, resmi binalar, ilk ve orta öğretim binaları, anaokulları, yükseköğretim binaları dikkate alınmıştır. Binaların ortalama yüzde 26’sının (301 bin 626) hafif, yüzde 13’ünün orta (146 bin 552), yüzde 3’ünün ağır (34 bin 345) ve yüzde 1’inin çok ağır (13 bin 495) hasar göreceği, ortalama yüzde 57’sinin (670 bin 312) ise hasar görmeyeceği ortaya konmuştur. 7.5 büyüklüğünde bir deprem neticesinde 25 milyon ton enkazın ortaya çıkacağı tahmin edilmiştir. 

Yapısal hasar kaynaklı bu enkazın yüzde 58’inin betonarme ve çelik, yüzde 42’sinin ise tuğla, ahşap ve diğer malzemelerden oluştuğu öngörülmüştür. Buna göre, oluşacağı tahmin edilen 25 milyon ton enkaz, yaklaşık 14.5 milyon ton betonarme ve çelik, 10.5 milyon ton da tuğla, ahşap ve diğer malzemeleri içerecektir. Bu büyüklükteki bir enkazın kaldırılabilmesi için kapasitesi 25 ton olan kamyonların 1 milyon sefer yapması gereklidir. 

YÜZDE 77’Sİ AVRUPA’DA

Bu çalışmada, hasar sebebiyle olası deprem sonrasında yaklaşık 640 bin hanenin acil barınmaya ihtiyaç duyacağı tahmin ediliyor. Ortalama hane halkı büyüklüğü 3-4 kişi olarak kabul edildiğinde etkilenecek kişi sayısının 2-2.5 milyon kişi olduğu söylenebilir. 

Olası depremde beklenen 25 milyon ton yapı kaynaklı yıkıntı atığının yüzde 77’sinin Avrupa yakasında (19.5 milyon ton), yüzde 23’ünün de Asya yakasında (5.5 milyon ton) oluşacağı tahmin edilmiştir. Yaklaşık 3 milyon tonla Fatih ve yaklaşık 2 milyon tonla Küçükçekmece olmak üzere, 1-2 milyon ton arasında değişen miktarlarda Bakırköy, Bahçelievler Bağcılar, Büyükçekmece, Esenyurt, Silivri’de oluşacağı hesaplanmıştır. Asya yakasında beklenen yıkıntı miktarı göreli olarak daha düşük olmakla birlikte, özellikle Adalar’da (1 milyon tondan az) ulaşım ve nakliye zorluğu dikkate alındığında yıkıntı atıklarının yönetiminin büyük sorun yaratacağı açıktır.

İBB tarafından güncelleme amaçlı olarak yürütülen hızlı tarama çalışmasının sonuçlarına göre bir önceki çalışmada 25 milyon ton olduğu tahmin edilen enkaz miktarı 1.8 kat artarak 48 milyon tona ulaşacaktır.

Kanun ve uygulama yönetmeliğinden hareketle İstanbul’da 19 ilçe kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiştir ve bu listeye yeni bölgeler eklenmeye devam edilmektedir. Özellikle bina sağlamlığı göz önüne alınarak Beyoğlu, Bağcılar, Esenler, Zeytinburnu, Güngören, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Beşiktaş, Sultangazi, Kadıköy, Üsküdar, Ataşehir, Başakşehir, Eyüp, Sarıyer, Küçükçekmece, Kartal, Pendik, Tuzla ilçeleri riskli alanlar olarak belirlenmiştir.

Olası depremde yapısal hasarların ani bir şekilde tüm İstanbul için oluşmasını beklemek yerine, ağır ve çok ağır hasarlı binaların belirli bir yönetim stratejisiyle önceliklendirilerek yenilenmesi yönünde çalışmalar hızlandırılmalıdır. Avrupa yakasındaki birçok ilçede yapıların yüzde 80’inden fazlası 2000 ve daha önceki yıllarda inşa edilmiştir. En az 20 yıllık binaların ağırlıklı olarak bulunduğu bu ilçeleri kapsayacak şekilde kentsel dönüşümün başlatılması olası deprem hasarlarının azaltılmasında önemli rol oynayacaktır.

YETERİNCE GEÇ KALINDI

Sonuç olarak, beklenen deprem sonrasında beklenen enkaz atığı ile bir anda baş etmek mümkün değildir. Kentsel dönüşüm süreci deprem neticesinde ani olarak beklenen bu yıkıntı atıkları miktarının azaltılması için önemli bir fırsat olarak nitelendirilmelidir. İstanbul’daki ağır ve çok ağır hasarlı bina oranlarının yüksek olduğu ilçeler ile kentsel dönüşüm ilan edilen riskli alanlar öncelikli olmak üzere yapı stokunun yenilenmesi süreci hızlıca başlatılmalıdır. Bu kapsamda yıkıntı atıkları probleminin oluşturacağı çevre sorunu ve kaynak israfını ortadan kaldıracak belirli bir plan özelinde uygulamaya konmalıdır. 

Yeterince geç kalınmıştır, daha da gecikilmemelidir.

PROF. DR. SEVAL SÖZEN

İTÜ ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları