Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” mesajı meğer “Resmi bir ziyaret yapalım, her konuyu konuşalım” anlamına geliyormuş.

Erdoğan’ın “Benim için Miçotakis diye biri yok, bir daha onunla görüşmem” sözleri meğer, “Komşular arasında bir numara Miçotakis, ondan başka dost biri yok” anlamına geliyormuş.

Örnekleri uzatmanın gereği yok. Bir Erdoğan klasiği yaşıyoruz. 180 derece için şöyle bir tanım yapılabilir:

Erdoğan’ın iki demecinin yan yana konması arasındaki açı ölçümü!

***

Yazıyı baştan sona Erdoğan’ın 180 dereceleri ile tamamlayabiliriz. Buna bir yazı bile yetmez. Ancak bugün zarfın içini yazmak her iki ülke için de daha doğru olanı.

Yıllar önce ilk kez bu köşede yaptığımız şu benzetme güncelliğini koruyor:

Ege’nin iki yakası bir araya gelmeden Türkiye ile Yunanistan’ın iki yakası bir araya gelmez!

Atina’daki Erdoğan-Miçotakis görüşmesi sonrası yapılan açıklamalar iki tarafın da bu sözü yakasına taktığını gösteriyordu. Özellikle Yunanistan tarafında seçim öncesinin bir numaralı malzemesi “Türkiye düşmanlığıdır”. Bu kez de öyle oldu. İki lider de seçimden önce karşıtlıktan iyi beslendiler.

Bugüne gelirsek... Böylesi görüşmelerin içeriğine ilişkin ilk gösterge ortak bildiridir. Erdoğan’ın pek çok dış gezisinde ortak bildiri yayımlanmıyor. Sanırım içine konacak bir şey bulunamıyor. Atina’da ortak bildiri vardı. İçeriğinin özeti de şuydu:

-İki ülke arasında pek çok sorun var. Bunları konuşabilecek noktadayız.

Bu da çok kıymetli. Şunlar gerçek:

-Yunanistan, 2004 yılından bu yana Ege’de Türkiye’ye ait 20’den fazla insansız adayı işgal edip çoğunu yerleşime açtı. Toplam yüzölçümü Kıbrıs’tan fazla!

-Yunanistan, 2007 yılından bu yana Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi kuşatan adımlar attı. Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yanı sıra Mısır’dan İsrail’e tüm bölge ülkeleri var; Türkiye yok!

-Yunanistan, Kıbrıs ve Ege’ye ilişkin sorunları kendi bakışı ile AB’nin önüne koyup “Türkiye’ye tavır alın” diyor.

Ortak bildiride bunlara ilişkin net cümleler yok. Ne var? Sık görüşelim, gidelim, gelelim, barışı temel alalım...

Eğer gerçekçi adımlarla gidilecekse ilk adımın atılmış olması da önemlidir.

***

Ecevit sıklıkla, “Türkiye ile Yunanistan’ın arasına üçüncü bir ülke girmezse, bütün sorunlar çözülür” derdi.

Bu yola girilmesini dileyelim...

İki ülke çok inişli çıkışlı bir 20. yüzyıl yaşadı. Lozan vurgusunu Miçotakis de yaptığına göre bu anlaşma zemin de güçlü bir işbirliği yeniden kurulabilir.

Atatürk’ün Yunanistan’la ilişkileri bir bütün olarak bakıldığında ana fikir olarak bugün de günceldir. Savaşlar kadar barışların da kahramanı olan Atatürk 1934’te Balkan Antantı gerçekleştirdi. Bu anlaşma bütün Balkanlar’da barış havasının esmesini sağladı. Yunanistan yönetimi Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evi Türkiye’ye hediye etti. Bugün de müze olarak halka açık olan evin dış duvarında “Balkan ittihadının kurucusu Mustafa Kemal” diye yazılıdır.

Erdoğan Lavrion kampının kapatılmasına da değindi. Kampa yıllar önce gitmiştim. Önümüzdeki günlerde yazı konusu yapmak isterim.

Dileyelim ki Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” şiarı bugünün liderlerine de örnek olsun...