Mehmet Ali Güller

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı saltanatını yıkarak kuruldu

12 Eylül 2022 Pazartesi

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Osmanlı Devleti’nin devamı gibi göstermek, Cumhuriyeti “yüzyıllık parantez” olarak görenlerin laik Cumhuriyet’le hesaplaşma biçimlerinden biridir.

Türkiye Cumhuriyeti elbette Osmanlı’nın pek çok kurumunu miras almıştır, elbette Osmanlı topraklarının elde kalan son parçası üzerinde Osmanlı Devleti’nin nüfusu ile inşa edilmiştir. Ancak bunlar rejim bakımından bir devamlılığa işaret etmez. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti’nin devamı değildir; ondan kopuştur, hatta onu yıkarak antitezini kurmaktır. 

Vahdettin’in Atatürk’e düşmanlıkları

Bir devamlılık iddia edenlerin en “güçlü” argümanı, Atatürk’ü Padişah Vahdettin’in Samsun’a gönderdiği, dolayısıyla Kurtuluş Savaşı’nı asıl planlayanın ve Atatürk’e uygulatanın Vahdettin olduğu iddiasıdır. 

Bu iddianın temelsiz olduğunun en önemli göstergeleri şunlardır: 

- Vahdettin kurtuluş değil manda arıyordu: Damat Ferit, Vahdettin’le birlikte hazırladığı İngiliz mandası isteyen öneriyi resmen 30 Mart 1919 günü Amiral Calthorpe’a sundu. Vahdettin, İstanbul’da kurulan İngiliz Muhipleri (Dostları) Cemiyeti’nin üyesiydi.

- Vahdettin yönetimi, 19 Mayıs 1919’dan sonra 8 Haziran’da Atatürk’ü geri çağırdı; 23 Haziran’da Atatürk’ün yetkisini aldı; 9 Temmuz’da görevden aldı, 30 Temmuz’da tutuklanması için 15. Kolordu’ya yazdı; 4 Eylül Sivas Kongresi sürecinde İngiliz Gizli Servisi’nin planladığı Atatürk’ü öldürme planını onayladı ve görevi Ali Galip’e verdi; yaklaşık bir yıl sonra 11 Mayıs 1920’de idam cezası verdi.

- Yunan ordusundan önce Vahdettin destekli kuvvetler Atatürk’ün inşa etmeye çalıştığı milli orduya saldırdı. 

- Vahdettin, 16 Kasım 1922’de İstanbul İşgal Orduları Komutanı General Harrington’a, “İngiltere devletine sığınır ve bir an önce başka bir yere götürülmemi talep ederim efendim” diye bir mektup yazarak İngiltere’den sığınma talep etti; 17 Kasım 1922’de de İngiliz zırhlısı Malaya ile Malta’ya kaçtı. Harrington imzalı o günkü İngiliz belgesinde şöyle deniyordu: “... Zatı Şahane (Vahdettin) kendisini İngiltere’nin himayesi altına koyarak bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul’dan ayrılmıştır.”

Atatürk’e göre Vahdettin: Hain alçak 

Nitekim büyük devrimci Mustafa Kemal, Nutuk’un çeşitli bölümlerinde Vahdettin’in tarihi rolünü ortaya koymuştur: 

- “Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği alçakça tedbirler araştırmakta.” 

- “O zat da, devlet riyasetini kirletmekte bulunan hain Vahdettin idi.”

- “Sakat bir veraset usulü neticesi olarak, büyük büyük bir makam, tantanalı bir unvan elde edebilmiş bir sefilin, izzetinefsi çok yüksek, asil bir milleti nasıl yüz kızartıcı bir vaziyete düşürebileceği…”

- “Vahdettin gibi hürriyet ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar adi bir mahlukun, bir dakika dahi olsa, bir milletin başında bulunduğunu düşünmek ne hazindir!”

- “Bu alçak, kendisine miras kalan saltanat makamından millet tarafından düşürüldükten sonra, alçaklığını tamamlamış bulunuyor.”

Devamı değil, başka devlet

Devamlılık tartışmasına noktayı koyan, Atatürk’ün “Vahdettin saltanat makamından millet tarafından düşürüldü” sözleridir. Böylece egemenlik Osman’ın ailesinden/soyundan Türk milletine geçmiştir. 

Devletler hayatında egemenliğin kime ait olduğu konusu bütün konuların üzerindedir. Türk milleti Kurtuluş Savaşı vererek egemen olmuş, Osmanlı hanedanının egemenliğine son vermiş ve sonucunda bambaşka bir devlet kurmuştur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları