Hikmet Altınkaynak

Yoksulluk

14 Temmuz 2022 Perşembe

Bir bayram daha geçti. Sevinen sevindi. Üzülen üzüldü. Acı çeken acı çekti.

Bu bayram belki de gelecekte derin yoksulluk içinde geçen ilk bayram olarak anılacak.

Bugüne kadar hiç yaşanmamış bir enflasyonun gerçekleşmesi, fiyatların aylık değil, günlük, anlık yükselişler göstermesi, bir başka zaman diliminde hiç olmamıştı. Hayat pahalılığı zirve yaptı.

Elbette böyle bir ortamda basın yayın kuruluşları da zor koşullar yaşadı/yaşıyor. Buna karşın insanlarımız her türlü özveride bulunup gazete, kitap, dergi alarak, birikimlerini beyinsel gelişimleri için harcamaktan kaçınmadılar.

Çalışanlar, parası olanlar dinlenmek, enerji depolamak için tatile çıktılar. Streslerini attılar.

İş arayanlar gençlerimiz, iş ve aş için gurbeti seçti. Çünkü onlar yurtta ne iş bulabildi, ne öğrenimini sürdürebildi. İncindi. Kendi vatanında incindi.

Almanya’ya öğrenim için gidip daha sonra orada yaşamayı seçen, yarım yüzyıl kalıp Türkiye’nin gönüllü bir kültür elçisi gibi çalışan, şair, yazar, çevirmen, radyocu Yüksel Pazarkaya, İncindiğin Yerdir Gurbet (Şiirler, Ankara 1979) diye yazdı, Dile Kolay 40 Yıl (2007) adını verdiği kitabında yaşadıklarını anlattı.

İlk gidişler önce o ülkenin isteği üzerineydi Almanya’ya ve 1960’lı yıllara kadar uzansa da son yıllardaki gidişler artık istek üzerine değil, tam tersine kimileri kaçak olarak, kimileri başka yol bulamadığı için “mecburiyetten”di ve tüm dünyayı kapsadı.

Özellikle son dönemde doktorlarımız, haklarını alamadıkları, şiddet gördükleri için yurtdışına göçmeye başladı.

Avukat, şair Ertekin Özcan da Emek Göçmenleri (Delisarmaşık Yayınları, 2008) adlı kitabında göç edenlerin öyküsünü şiirle anlattı.

Emek göçmenlerinin geçmişi 60 yıl öncesine dayanıyor. Avrupa Türkiyeli Yazarlar Grubu bir araya gelip 60 Uzun Yıl (Yay Yayınları, Ocak 2022) adlı bir antoloji yayımladı. Grupta bulunan şair ve yazarların ürünleri yer aldı.

COGITO DERGİSİ

Yaz okumalarınıza Cogito dergisinin yaz sayısını (YKY, 2022, s. 105-106) eklemenizi öneririm. İşte yaşadığımız günlerin can yakıcı sorunu yoksulluk ve eşitsizlik ele alınıyor. Yazı ve söyleşilerle tarihi ve birçok yönü irdeleniyor.

Tuncay Birkan’ın hazırladığı Türkiye’den Yoksulluk Peyzajları (1928-1979): Bir Kolaj dosyasında, ana akım dergi ve gazetelerde yayımlanan yazılardan 80’i aşkın alıntıyla yoksulluğun yazı dünyasına nasıl yansıdığı mercek altına alınıyor. Bunlar Mahmut Yesari’den Ali Gevgilili’ye birçok yazarı kapsıyor.

İlginizi çekeceğini umduğum diğer yazılardan üçü şöyle: Şemsa Özar-Yusuf Kutlu-Gokhan Mülayim: Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Bağlamında Kadın Yoksulluğu: Zelal Yalçın-Şehide Zehra Keleş-Elanur Aksakal: Kadın Yoksulluğuna Karşı Yerelde Bakım Partnerliği: Kadınlar, Çocukluk ve Sürdürülebilir Toplumlar İçin Bir Model Önerisi; Tuğrul Özkaracalar: İnsan Hakları Bağlamında Yoksulluk.

GURBET NE YANA DÜŞER USTA?

Bayram, yoksulluk, yaz ayları ister istemez işçileri akla getiriyor. Refik Durbaş’ın şiiri de bir işçiyi anlatıyor:

Elim sanata düşer usta

Dilim küfre, yüreğim acıya

Ölüm hep bana

Bana mı düşer usta?

 *

Sevda ne yana düşer usta

Hicran ne yana

Yalnızlık hep bana

Bana mı düşer usta?

 *

Gurbet ne yana düşer usta

Sıla ne yana

Hasret hep bana

Bana mı düşer usta?

Gazeteci, yazar, şair Refik Durbaş’ın çoğumuzun ezbere bildiği bu şiirini, Zülfü Livaneli’nin besteleyip söylediği “Çırak Aranıyor” türküsünü, yoksulluğu yaşayan işçinin kendi acısını, kendisinin anlatması; hangi yüreği dağlamaz ki...

Acıları anlatmak yetmiyor artık, Türkiye bu yoksullukla, bu acı gerçeklerle yaşamamalı. Yaşamaması için bir umut var. Bu umudun peşinden gitmeli...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları