İDSO, Gedik Filarmoni ve hain bir saldırı

31 Ocak 2024 Çarşamba

Bir konserdeki program notlarını çok önemserim: Kim çalıyor, kimin yapıtı çalınıyor, hangi çağda yazılmış, besteci hangi akımın üyesi, bunları önceden bilirseniz sahneyle aranızda bir eşduyu (empati) kurarsınız. Rahmetli İrkin Aktüze’nin Müziği Okumak (PAN Yayıncılık) başlıklı kitapları bu açıklamaları ayrıntılarıyla yazdığı için yıllar boyu konser düzenleyenlere çok yardımcı olmuştu. Son yıllarda kâğıt harcamamak için program notları basılmadı, halen de aynı nedenle karşı olan kuruluşlar var. Böylece izleyiciler de giderek karekodu okumayı öğrendiler. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası hep ayrıntılı kitapçıklar basıyor. BİFO ve Cemal Reşit Rey Salonu ise yıllık programını tek bir kitapçık haline getirdi. Her konser için de tek sayfalık bilgi hazırlıyorlar.

Geçen hafta İDSO’nun AKM’deki konserini ülkemizin yabancısı olmayan İtalyan şef Alessandro Cedrone yönetti. Solist ise eski dostumuz çellist Daniel Müller Schott idi. İlk kez otuz yıl önce Türkiye’ye Boğaziçi Üniversitesi’ndeki konser için gelmişti. Sonra defalarca Albert Long Hall sahnemizin konuğu oldu. Bu kez İDSO eşliğinde Dvorak’ın ünlü Viyolonsel Konçertosu’nu çalarken onu artık iyice olgunlaşmış, çalgısıyla bütünleşmiş bir sanatçı olarak alkışladık. Mendelssohn’un 4. Senfonisi’nde şef Cedrone’nin imzasıyla İDSO’nun güzel konserlerinden birini dinlemiş olduk.

GEDİK FİLARMONİ KONSERİ

Gedik Filarmoni Orkestrası, 2019’da kurulmuştu. İlk kez gün yüzüne çıkan yapıtları çalmakla, bestecilere yeni yapıtlar ısmarlamakla ve genç kadrosuyla kimlik kazandı. Süreyya’da izlediğimiz geçen haftaki konserde orkestranın şefi (lider) başkemancısı Murat Erginol’du. Schubert’in gençlik döneminden op.8 bir uvertür, Haydn’ın Keman, Piyano ve Yaylı Çalgılar için konçertosu, Beethoven’ın op.132 Yaylı Dörtlüsü’nden Heiliger Dankgesang, Barış Büyükyıldırım’ın yaylı çalgılar orkestrası için Inverso başlıklı yapıtının da ilk seslendirisini dinledik. Bu yapıt yarınlara kalacak buluşlarla yazılmış, değerli bir çalışmaydı. Türk bestecilerinin yeni kuşaklarını dinlemek ve her zaman onları yüreklendirmek gerektiğine inanıyorum. Konserde Andri Bielov (keman) ve İris Şentürker (piyano) Joseph Haydn’ın “Keman, Piyano ve Yaylı Çalgılar için” konçertosunun solistleriydi. İkisi de hem birbirine hem de topluluğa uyumluydu. Konser öncesi Cem Mansur’un açıklamaları her zamanki gibi çok aydınlatıcıydı. Ancak mikrofonun bir arızası mı vardı, onun fazla yakın oturmasından mıydı, sesi bir uğultu şeklinde geliyordu. Süreyya sahnesi İstanbul’un en güzel akustiği olan sahnelerinden biridir. Belki hiç mikrofon kullanılmasa daha iyi olurdu. Cem Mansur’un konser öncesi verdiği değerli bilgiler daha iyi anlaşılırdı.

POLONYA KİLİSESİNDEKİ KAOS

İstanbul’un Polonya Başkonsolosu Witold Lesniak ve eşi Elzbieta ile dostluğumuzun yirmi beş yıla varan bir geçmişi var. Harika bir soprano olan Elzbieta, Albert Long Hall konserlerine Polonya Konsolosluğu vasıtasıyla gelmiş ve Chopin’in aşk şarkılarını söylemişti. O sırada evli değillerdi. Bizim dostluğumuz o günden beri hiç kopmadı. Şimdi de benim Cemal Reşit Rey kitabımın Lehçeye çevirisine aracı oldular. Kitabın sonunda Elzbieta’nın seslendirdiği Cemal Reşit Rey şarkıları yer alacak. Geçen haftanın kötü günlerini geride bırakıp bu dostlarımı o güler yüzleriyle, yapıcı çalışmaları ile kucaklamak istiyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları