Ahmet Saltık

31 Mart 1909-31 Mart 2024: 115 yıl sonra gene istibdat mı?!

28 Mart 2024 Perşembe

Belleklerdedir: 31 Mart Kalkışması (isyanı), Meşrutiyetin 2. kez ilanından sonra (ilki 1876) İstanbul’da başlatılan büyük bir ayaklanma ve darbe girişimidir. İttihat ve Terakki’nin desteklediği Hüseyin Hilmi Paşa, sadrazam (başbakan) idi. Önceki sadrazam Meclis’te güvensizlik oyu ile düşürülmüştü! Hareket Ordusu tarafından isyan bastırıldı. 2. Abülhamit’in 1878’de ilk Meşrutiyeti daha 2. yılında kaldırarak başlattığı “istibdat” (koyu baskı-mutlak sultanlık) rejimi sürsün istiyordu gerici-yobazlar. Oysa şimdiki yurdun iki katı alan yitirilmişti bu karanlık dönemde. Vatan toprağı Kıbrıs sözde “kiralanmıştı” İngiltere’ye! Ancak “hürriyet ilan edilmişti” bir kez, geri dönüş yoktu. Avrupa’nın çok gerisinden de olsa “ilerliyorduk”. Tarihin tekerleği ileriye dön(dürül)üyordu, 23 Nisan 1920’de açılan ilk TBMM, “Egemenlik bağsız koşulsuz milletindir” ilkesini benimseyerek gerçekte eylemli olarak (fiilen) saltanatı tanımadığını duyurmuştu. “Tebaa” sözcüğü yerine özen ve bilinçle “millet” sözcüğü konmuştu, Cumhuriyete giden yolun taşları döşeniyordu. Bağımsızlık savaşının görkemli askeri utkusunun (30 Ağustos 1922) hemen ardından, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış ve son padişah Vahdettin, İngilizlere sığınarak kaçmıştı.

***

115 YIL SONRA NEREDEYİZ?

Hükümet yok! Cumhurbaşkanlığı kabinesi uydurma-zorlama-göstermelik bir sekreterler kurulu.

Meclis yok! Cumhur İttifakı, TBMM’yi noter gibi kullanıyor. Tüm yasa önerileri kaçak Saray’dan geliyor.

Yargı yok gibi! HSK eliyle mutlak egemenlikle atamalar-yükseltmeler-yer değiştirmeler yapılıyor.

Bu kurul da TEK ADAM’ın güdümünde; altı üye doğrudan RTE atamasıyla, yedi üye yürütmenin TBMM’yi yönlendirmesi ile. Tepedeki AYM’nin 12/15 üyesini tek adam RTE atıyor! Son dönemlerde bu yüksek mahkeme “lüks” görülmeye başlandı, kararları utanmazca uygulanmıyor, anayasa değişimi dayatılıyor!

Demokrasilerin sacayağı YASAMA-YÜRÜTME-YARGI erkleri birbirinden bağımsız denge-denet sistemine dayanır. Ulus, egemenliğini bu anayasal “güçler” eliyle kullanır. “Güçler ayrılığı” yüzlerce yıldır emekle örülmüş bir siyasal kazanımdır ancak ülkemizde 3 Kasım 2002 AKP iktidarı ile birlikte 21+ yıldır adım adım çökertilmiş ve 21. yüzyılda dünyada hiçbir ülkede benzeri olmayan bir postmodern(!) dinci-gerici-despotik rejim koskoca ülkeye dayatılmıştır. Ucubenin adı: Cumhurbaşkanlığı hükümetidir! Atlantik kurgusu-dayatması olarak kökü dışarıda, asla yerli-milli olmayan bir kuşatmadır Türkiye’ye.

21+ yılda ülke hemen her bakımdan gerile(til)miş, çok borçlu=çok bağımlı duruma sürüklenmiştir.

TEK ADAM rejiminde ulusa hesap verme yükümü çöpe atılmıştır. Oysa 1908’de güvenoylaması ile sadrazam düşürülmüştür! Günümüzde hükümet de yoktur, güven oylaması da. TEK ADAM RTE’ye, yardımcısına, bakanlarına, milletvekillerine Yüce Divan’da (Anayasa Mahkemesi) hesap sorabilmek için 400/600 oy gereklidir TBMM’de. Üstelik bu tuhaf kural (Anayasa m. 105/3) ölene dek geçerlidir.

Ucube TEK ADAM REJİMİ, İslami faşizm zeminini de pekiştirerek bir patrimonyal sultanlık kurmuştur. Siyaset bilimi terimi ile bu bir “anomali”dir. Bu rejimler olağan yollarla yıkıl(a)mamaktadır. O halde, antiemperyalist bağımsızlık savaşını kazanan devrimci ulusumuz, bu acı kuşatmayı nasıl yaracaktır?

İlk olarak Türk Devrimi’nin tüm mazlum uluslara örnek “6 Ok”unu anımsamak gerekir. O bütüncül devrimci ideolojinin altı bileşeninden (Ok’undan) biri ve en uzun olanı “DEVRİMCİLİK”tir, unutulmasın! Tarih, 115 yıl sonra 31 Mart 2024’te Türk ulusunun önüne, adeta altın tepside bir fırsat sunmaktadır. O tarihsel fırsatın adı, kâğıt üstünde “yerel seçimler” ancak çok aşkın bir anlam ve önem kazandı. Görülmemiş bir yoksullaşTIRma halka dayatıldı, ülke talan edildi; alın terigöz nurumuz İslamcı-dinci sermayeye ve dış ortaklara aktarıldı. Öyle ki baş sorumlu AKP=RTE, milyonlarca emekliyi 10 bin TL/ay mutlak yoksulluğa ısrarla mahkûm etti. Hemen hemen tüm demokratik hesap sorma yolları tıkandı! Eğer bu lanetli (maledictus) gidiş durdurul(a)mazsa, fatura daha da ağırlaşacak; “çıkış” (exodus) belki de onlarca yıla uzayabilecektir! Okuyucu hoş görür ise “can sıkan” bu öngörülerimiz salt tıp değil, mülkiye ve hukuk eğitimimize de -mutlak bir bilimsel terbiyeye- dayalı, yalın karamsarlık asla değil.

Ne yapmalı? Ana ve şaşmaz hedef, AKP=RTE gerici-uydu rejimini olabildiğince zayıflatmak. Bunu hakkımız olan “oy” larımızla demokratikbarışçıl ve meşru yolla yapmak. Bugün yapıl(a)mazsa gelecekte bu yollar da kullanılamayabilir. Öyle ise her seçim bölgesinde, kazanabilecek en güçlü adayı destekleyerek Cumhur İttifakı adaylarını sandıkta yenmek. “Ulusal güçleri birleştirin” buyruğu ATA’nın! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları