Cumhuriyet bayanı

01 Kasım 2019 Cuma

Eğer bu ülke hızla muhafazakârlaşıyor olmasa...

Bu muhafazakârlaşma en çok kadınların canını yakmasa...

Çocuk gelinlerin sayısı devamlı artmasa...

Kürtaj karşıtı bir devlet politikası sağlık sisteminde sinsice yaygınlaşmasa...

Anaokulundaki kız çocuklarının bile başları türbanla kapatılmaya başlanmış olmasa...

Ahlak, kadının hal ve davranışları üzerinden inşa edilen yasakçı ve kontrolcü bir kavram kısırlığına sıkışmasa...

Kadın, doğurganlığına atfedilen bir kutsallıkla eve, aileye, çocuğa, mutfağa, erkeğe kelepçelenmese...

Kızların okula gitme, meslek sahibi olma meselesi hâlâ ailelerin inisiyatifine bağlı bir mesele olmasa...

Kadın erkek eşitliği konusunda yapılan muhafazakâr tartışmalar ülkede devamlı gündem oluşturmasa...

Kadın cinayetleri azalacağı yerde artmasa...

Namus cinayetlerindeki “hafifletici” nedenler maktulün aleyhine, katilin lehine kullanılmasa...

O zaman hiç durmayalım... Devrimlerin üzerinden geçen yaklaşık şu yüzyılın vereceği “gevşeme” hakkıyla artık demode olması icap eden “Cumhuriyet kadını” isim tamlamasından hemen vazgeçelim;

Bugün yaşayan hiçbir kadın için isim tamlamasını kullanmayalım.

Kadın kadındır diyelim... 

Ama bu ülkenin, Cumhuriyetin kadınlara tanıdığı hakları, açtığı alanları doğru değerlendirmeyen rezil bir sicili var.

Sandıkta seçme ve seçilme hakkı verilen ama gündelik hayattaki seçme ve seçilme haklarını, hangi kültürden olursa olsun özgür iradesiyle kullanmaktan hep aciz bırakılan bir kadınlığı saçlarından çekiştirerek yerlerde sürüklüyor.

Özellikle son yirmi yıldır, kadının inanç yaptırımları kıskacında hem politik hem de sosyal bir kalkan olarak kullanılmasına göz yumuyor. 

Bu ülkede;

Kız çocuklarının okula gönderilmesi hâlâ sorun.

Okulu bitirdikten sonra çalışıp çalışamayacağı hâlâ sorun.

Genç bir kadın olduğunda aile kurup kurmamaya kendisinin karar vermesi hâlâ sorun.

Kuracaksa kiminle kuracağını kendisinin seçmesi hâlâ sorun.

Anne olup olmamaya, olacaksa kaç çocuk yapacağına kendisinin karar vermesi hâlâ sorun.

Evli kalıp kalmayacağına, boşanırsa tekrar evlenip evlenmeyeceğine kendisinin karar vermesi hâlâ sorun.

Nerede nasıl konuşacağını, nerede nasıl davranacağını, nerede ne giyeceğini kendisinin seçmesi hâlâ sorun.

Bu ülkede en eğitimli kadın bile verdiği tüm kararlarda, yaptığı tüm tercihlerde en iyi ihtimalle toplum baskısını, en korkunç ihtimalle de evdeki bir erkeğin, oğlunun, kocasının ya da babasının tehditkâr varlığını göz önünde tutmak zorunda kaldığı bir hayatın içine doğuyor.

O hayata başkaldırmanın bedellerini hep ağır ödüyor. 

O yüzden...

Topluma, kadına cinsel kimliğiyle değil insani kimliğiyle değer verme önceliğini belletmeyi hedefleyen...

Onun saçından, bedeninden, varlığından utanması gereken bir tür olmadığını hatırlatan...

Özgür kadın imajını parlatarak çağdaş modeller yaratmaya kafa yoran...

Kadının dış görünüşündeki değişikliğin işaret edeceği bağımsızlık mesajıyla muhafazakâr algıyı yıkmayı hedefleyen “Cumhuriyet kadını” kavramı hâlâ sahip çıkılması hatta yeniden baş tacı edilmesi gereken önemli ve hayati bir kavram. 

İkinci plandaki kısıtlanmış ve korkutulmuş kadın imajının ite kaka hortlatıldığı şu süreçte...

Kadına, “kadın” demekten utanan, dili onlara anca “hanım” ya da “bayan” demeye varan ve kadına bambaşka bir yerden bakan siyasilerin yönettiği bir ülkede “Cumhuriyet bayanı” diye bir şey de olamayacağına göre...

Bir siyasinin, bir siyasinin eşinin, bir hukukçunun, bir eğitimcinin, bir doktorun, bir annenin, bir genç kızın... Sokaktaki herhangi bir kadının “Cumhuriyet kadını” olması ya da olmaması her açıdan etik bir mesele.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları