Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Solda tarihsel gelişmeler

13 Kasım 2022 Pazar

Geçen yıl 10 Kasım’da bu köşede yazdığım yazı, şu iki cümleyle başlamıştı: 

“Her 10 Kasım’da olduğu gibi bugün de çok şey yazılacak, çok şey söylenecek. Bazıları Atatürk’ü vefatının 83. yılında saygıyla anarken, bazıları sessizliğe bürünecek, bazıları da Ayasofya Camisi’nde AKP’li Cumhurbaşkanı’nın önünde yaptığı gibi, kendi ülkesinin kurucusuna lanet okuyarak nankörlüğün dibine vuracak.”

Yine aynısı oldu. Halkın çoğunluğu saygıyla anarken, sessiz kalanları da lanet okuyanları da gördük. Ancak bu yıl liberaller, dinciler ve etnik kimlik siyaseti yapanları epeyce rahatsız eden açıklamalar da oldu.

Sol siyasetin önde gelen örgütleri Atatürk’ü anma paylaşımları yapınca homurdanmalar yükseldi, saldırılar başladı. Mesela Türkiye Komünist Partisi (TKP), dikkat çekici bir açıklama yaptı. Okumayanlar için tümünü alıntılıyorum:

“Yüzyıllara yayılmış çaresizlik hissi, emperyalist ülkeler karşısında sürekli hale gelmiş aşağılanma, mandacılar eliyle kaderini büyük güçlerin bayrağı altında, onların insafına terk etmeye mecbur bırakılan özgüveni sıfırlanmış bir halk...

Bu mazlum halk, üzerine çöreklenmiş akbabalarla mücadele etmek için yeni bir ilhama ihtiyaç duymaktaydı. İnsan olduğunu hatırlamalı, sömürücülerin kölesi olarak doğmadığını, İngiliz’den, Fransız’dan, Amerikalı’dan aşağı bir varlık olmadığını anlamalıydı.

Önce anladı İngiliz’in Tanrı olmadığını, sonra inandı İngiliz’i yenebileceğine.

Sonra yendi...

‘Uçurum kenarında yıkık bir ülke’de çağdaş bir cumhuriyet kurularak tarih sahnesinde boy gösteren yeni bir toplum doğdu.

Ve yoksul Anadolu köylüsü tarihe yeni bir kahramanlık öyküsü armağan ederken kendi ilhamını bulduğu lidere de sonsuz saygı ve hürmetle tutundu.

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman B planı olanların, sıkıya geldiğinde bulduğu ilk gemiye atlayıp memleketi terk edebilecek olanağa sahip tuzu kuruların değildir. Bugün de onların masalarına meze edilemez. Mustafa Kemal Atatürk, kendi yurdunda onuruyla yaşamaktan başka çaresi olmayanlarındır. 

Mücadele azminizi kaybetmeyin. Devrimi unutmayın. Onu devrimle hatırlayın.”

TARİHSELCİ BAKIŞ AÇISI BUDUR

TKP’nin Atatürk’ü bu sözlerle anlatışı tarihsel önemdedir. 

Bu analizi değerlendirme kapasitesinden yoksun olanlar, Atatürk’ün önderlik ettiği devrimin gerçek niteliği sol partiler tarafından ortaya konunca öfkeden deliye döndü. Türban konusunda siyasal İslamcılarla görüşmekten rahatsız olmayanlar, gerici aşiret liderlerini sırf etnik kimlikleri nedeniyle sahiplenenler, TKP’nin Cumhuriyet Devrimi’ni takdirle anmasından aşırı derecede rahatsız oldu. 

İstiyorlar ki emperyalizme ve hilafet peşinde koşanlara tarihteki en sert tokadı indiren Atatürk gibi bir devrimci, sağcılara ve gericilere bırakılsın! Oysa bu yanlış yıllarca sürdürülmüş, 12 Eylül darbecileri bile Atatürk’ün adını kullanarak onun devrimlerinin altını oymuştur. Ali Sirmen, bu aldatmacayı çok yerinde bir ifadeyle, “Kenanizm” olarak tanımlar. 

Bu topraklarda yaşanan Cumhuriyet Devrimi’ni burjuva devrimi olduğu gerekçesiyle reddetmenin tarihsel açıdan bir karşılığı yoktur. Fransa’da sol, aynı gerekçeyle Fransız Devrimi’ni reddetse halkından tek oy alamaz, alay konusu olur.

CUMHURİYET DEVRİMİ’Nİ İTİBARSIZLAŞTIRAN SOLUN BAŞARI ŞANSI YOK

Emperyalizmi yenerek egemenliği padişahtan alıp halka veren, TBMM’yi kurup Cumhuriyeti ilan eden, halifeliği ve şeriat hukukunu kaldırıp laikliği anayasaya sokan, Aydınlanmayı ateşleyen, kadını toplumsal hayatta hak ettiği yere koyan bir devrim ilericidir. 

Onu sahiplenmeyen bir sol ise kendi ülkesinde daracık bir alanda sıkışıp kalır çünkü Kurtuluş Savaşı’nın önderini devrimle anmayan, onu gericilerin alanına terk eden bir solun başarılı olma şansı yoktur.

Solun görevi, yüzyıl önce halkla birlikte gerçekleştirilen Cumhuriyet Devrimi’ni emperyalizmin güdümündeki siyasal İslamcılarla el ele verip itibarsızlaştırmak değil, özgür ve bağımsız bir ülke yaratmak için atılan ileri adımı daha ileriye taşımaktır. 

Ancak bu bilinçle hareket ettiğinde büyüyecek, emekçilerin ekmek kavgasına odaklanacak, işçinin ve yoksulun hakkını emperyalizme ve sermayeye yedirmeme mücadelesinde etkili olacaktır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları