Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sınıf bilincinin önündeki barikatı yıkan laikliktir

29 Temmuz 2022 Cuma

Dinci gericilik neoliberal politikalarla uyumlu bir şekilde yükselirken...

Türkiye enflasyon ve yolsuzluk batağına her geçen gün biraz daha saplanırken...

Açlık ve yoksulluğun boyutları dehşet verici bir şekilde yıllardır artarken...

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz ve enflasyonla ilgili açıklama yaptı ve dedi ki: “Bu görevde olduğum sürece faiz ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada. Nas ortadayken sana, bana ne oluyor?”

İslamda nas kavramı, Allah’ın ve peygamberin kelamı anlamına geliyor. İslamda nas olarak tanımlanan sözler, yoruma açık değil. 

Erdoğan’ın laikliğe aykırı bu sözlerinden sonra ekonomi artık dini kavramlarla yorumlanmaya başladı.

Bununla da yetinmedi, yaşam mücadelesi veren halka, “şükredin” dedi Erdoğan, “Şükürsüzlük, tatminsizlik, karamsarlık hali aldı başını gidiyor” diyerek yakındı.

Mesajı alan Diyanet İşleri Başkanlığı, “Şükür Sana Şekûr” başlıklı bir cuma hutbesini Türkiye’nin 81 ilindeki camilerde okuttu.

BİTMEYEN FETVA SKANDALLARI

Politikaları ile sorunları daha da derinleştiren Erdoğan, baktı ki şükür hutbesi de ortalığı yatıştıramadı, bayram mesajında, “Milletimden hayata geçirdiğimiz programlara daha güçlü destek ve biraz daha sabır talep ediyorum” dedi.

Ertesi gün tenceresinde ne kaynatacağını düşünen insanlardan birkaç ay daha sabır istedi...

Mesajı alan Diyanet İşleri Başkanlığı, yine derhal harekete geçti ve inanılmaz bir fetva verdi. Fiyat artışlarının yaşandığı süreçte, “Ticarette kâr haddi var mı” sorusu üzerine, Hz. Muhammed’in bir hadisine yer vererek “Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah’tır” şeklinde yanıt verdi.

Çarşamba günü gazetemizin manşetinde Sefa Uyar imzasıyla yayımlanan haber, Türkiye’nin hızla din devletine doğru yaklaştırıldığının yeni bir kanıtıydı.

Bu olaya tepki gösterenlerin bir kısmı, böyle bir hadisin olmadığının tartışıldığını, bunun sahih diye nitelendirilen hadisler kategorisinde olmadığını, olsa bile onun da farklı değerlendirilebileceğini belirtiyor.

İlahiyatçıların konuyu din açısından bu şekilde yorumlaması doğaldır ve “dinin sömürülmesi” olarak nitelenebilecek bir durum söz konusu olduğu için bu yönü de tartışılmalıdır elbette.

Daha tam devlet yapılanmasının oluşmadığı dönemlerdeki uygulamalarla bugünün karmaşık dünyasındaki sorunlara çözüm bulmak olanaksızdır.

Yöneticilerin sorumluluğunu Allah’a atarak sıyrılması ise herhalde dürüst dindarların da kabul etmeyeceği bir çarpıtmadır.

TÜRKİYE, DİN DEVLETİ DEĞİL!

Ancak meselenin asıl rahatsız edici yanı, böyle bir hadis yüzde yüz gerçek bile olsa, hatta fetvadaki ifade Kuran’da yazıyor bile olsa, 21. yüzyılda devlet yönetiminin dine göre şekillendirilmek istenmesi...

Ve üstelik de bunun anayasasında laik bir devlet olduğu yazan Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılması!

Bir kez daha yaşayarak görüyoruz ki devleti yönetenler, yetkilerini aşarak anayasayı çiğniyor. Bu, çok açık bir şekilde anayasayı ihlaldir ve suçtur. Türkiye, bir İslam Cumhuriyeti ya da din devleti değildir!

AKP, dini ekonomiye paravan yapma hevesiyle, halkın hayat pahalılığına karşı biriken öfkesini dizginlemeye çalışıyor; kendilerinin neden olduğu haksızlıklar, yolsuzluklar, adaletsizlikler ve kötü yönetim sorgulanmasın istiyor.

İşte bu nedenle diyoruz ki laiklik...

En çok yoksullar ve emekçiler için gerekli.

Sınıf bilincinin gelişmesini engellemek amacıyla kurulan barikatı yıkmak için gerekli. 

Yoksuldan, işçiden çalıp kodamanlara verenlerden hesap sormak için gerekli.

Soygun sistemine son vermek için gerekli!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları