'Ya resim ya hiçlik'

19 Temmuz 2013 Cuma

EROL AKYAVAŞ’I ANIMSIYORUM 35 YIL ÖNCESİNDEN:

\n

Erol Akyavaş’ın retrospektif sergisi, İstanbul Modern’de 29 Mayıs’ta açıldı. Gezi Parkı öne geçti, o günden beri yazamadım. Çoğu kimse, hele gençler, Akyavaş’ı astronomik fiyatlardan ya da 85-90 sonrası yöneldiği tasavvufi resimleriyle tanıyor. Oysa ben onu 1978’de Bedri Rahmi Galerisi’nde açtığı sergiyle tanıdım. (Katalogdaki kronolojide nedense bu sergi atlanmış.)
Aşağıda, Erol Akyavaş’la ilgili ilk yazımı (Milliyet Sanat dergisi-20 Mart 1978) kısaltarak paylaşıyorum. 35 yıl önce Erol’un söyledikleri, 99’da ölümüne dek sürdürdüğü resminin de ipuçlarını veriyor.

\n

Sorgulayan, hesaplaşan resimler

\n

Bedri Rahmi Galerisi’nde sergilenen Erol Akyavaş’ın resimleri: Tedirgin eden, şaşkına çeviren, ürküten, öfkelendiren, sarsan, üzen, müthiş sevindiren hesaplaşan ve sorgulayan resimler bunlar... Neden resim? Neden bu duvarlar? Neden bu kilitler, surlar, kaleler? Neden bu gözaltı, bu iç içelik? Neden bu hesaplaşma?
“Neden mi resim? Onsuz olamayacağı için, zorunlu, kaçınılmaz olduğu için... Hani organik bir zorunluluk olduğu için. Sindirim sistemi ya da ‘sistem’den çıkartmak gibi. Yemek yemek, yemeği sindirmek ya da kusmak gibi... Resme mahkûmum, mecburum... Var olduğumu anlamak için.”
“Ben resmi, resim beni yapıyor; belli bir işi, belli bir şekilde, belli bir zaman noktasında yaptığım için varım. Ve bu işi her gerçekleştirdiğimde, her fırça darbesinde, kendimi yeniden var ediyorum. Bazen iyi, bazen kötü, ama mutlaka yeniden kendi varoluşumu keşfediyorum. Öteki insanlara ulaşabilmek için kaçınılmaz bu... Başka bir deyişle ya resim, ya hiçlik, ölüm... Ben resimsiz, resim bensiz olamayacağı, fiziksel olarak kaçınılmaz olduğu için resim yapıyorum... ”
Bu sözlerle birlikte gözüm duvarlarda
“Sartre’ı Sever misiniz?” adlı bir tablo arıyor. Tablo orada ama adı başka... Kişi sorunu “Ya resim, ya hiçlik-ya resim, ya ölüm”e getirdi mi korkmamak elde değil.

\n

Korkuların en korkuncu

\n

Erol Akyavaş için de korkuların en korkuncu, “ya biterse, ya bir daha resim yapamazsam” hani ya kusamazsam, ya sindiremezsem gibi ... Çünkü bu “ya”ların alternatifi ölüm... İşte duvardaki resimler: “Korkunun İçinden”, “Varlık ve Hiçlik”, “Kafka Yaşasaydı”...
Bu korkunun karşısında, resimden önce, resimle birlikte başka şeyler vardı: Mimari, fotoğraf, müzik, çello...
1932 doğumlu Erol Akyavaş. 16’sında
Bedri Rahmi atölyesinde resim çalışmaları ve felsefe merakı... 20’sinde “adam olsun” diye ailesi mülkiyeye yollamış. Ama o Paris’e varmış, Leger ve Lhote’un atölyelerine... Yıl sonu sınavından, bir öteki yıl sonu sınavına dönmüş mülkiyeye. “Memur olmamak için de” bitirmeden ayrılmış okuldan... Doğru ABD: Sanat felsefesi; estetik ve Illinois, Institude of Technology’de mimarlık eğitimi yaparken bulmuş kendini. Birbirinden çok farklı 3 ustayla çalışması: Mies van der Rohe, Frank Lloyd Wright ve Saarinen (...)
Mimarlık onun için bir serüvendir, resim ise var olma nedeni... Figüratif sanatı, sürrealist eğilimi her zaman duyarak, fantezi ile satiri birleştirerek... Ayrıntılardaki coşkuyu, fırça darbelerindeki gücü, ikon’lardaki ya da minyatürlerdeki duyguyu kavrayarak... Mutlak soyutlamayı yeğleyerek... Çağına tanıklık etmeye çalışarak ama bilinçaltına söz geçiremeyerek sürdürmüş resim yapmayı (...)
Erol Akyavaş’ın duvarları, surları, kaleleri: Kişinin içinden başlayıp, kentleri, ülkeleri, evreni saran duvarlar dizisi... Umutsuzluk dönemi... Ama bu dönem geride kaldı. Çünkü kendi deyişiyle
“Yeryüzünde, yaşamda tüm anlamları beslemek, büyütmek gerek. Tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir umut gibi. Umudu yaşatmak gerek olduğu gibi.”
Şimdi yeni bir resim dönemi, yeni anlamlar, yeni çabalar. Bedri Rahmi Galerisi’nden ayrılmadan önce son kez bakıyorum resimlere: Aradığım tablo işte diyorum: Adı
“Umudu Yaşatmak Gerek”...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları