'Ortak Zemin'

30 Kasım 2012 Cuma

Venedik Mimarlık Bienali’ni keşke Başbakan görebilseydi! Çünkü ana tema:

\n

\n

\n

\n

Venedik Mimarlık Bienali 25 Kasımda sona erdi. Dünya mimarlık kültürünün bu eşsiz şölenine, eş durumundan yararlanarak son 3 gününde gittim ve önümde nice ufuklar açıldı. Daha önce bizim basında bienale ilişkin okuduklarım, en çok Türk pavyonunun olmamasına odaklanıyor ve ana temanın önemini gözden kaçırıyordu sanki.

\n

Evet, Türk pavyonu yok. Ama neden olsun ki? Düşünün ki, Başbakanın beğeni düzeyiyle ve iki dudağı arasına sıkışmış sözcüklerle belirlenen bir sanat/mimari anlayışı yerleşir oldu ülkeme. Ucube dediği heykeli yıktıran, canının istediği yere, istediği ucubeyi diktiren; sanata, kentleşmeye, mimariye müdahaleyi gündem değiştirmek için sık sık kullanan bir yönetim varken tepemizde, Venedik Bienalinde Türk pavyonu olsa ne yazar? Tamam yurtiçi, yurtdışı başarılarıyla kıvanç duyduğumuz çok değerli mimarlarımız var ancak bu yıl Venedik Bienalinin ana teması, mimarlardan çok mimarlık kültürünü gözeten bir temaydı

\n

Mimarlık kültürü

\n

13. Venedik Bienalinin teması Ortak Zemin (Common Ground) diye belirlenmişti. Bu tanım ortak paydayı içeriyordu. Bienalin Küratörü David Chippertfielde göre Tek tek mimari yeteneklerden, ustalardan değil de, ortak paydada buluşan çeşitlilikten, sürdürülebilirlikten kaynaklanan mimarlık kültürü vurgulanmak istenmişti. Ona göre Mimarlık, toplumla mimar arasındaki işbirliğiydi, diyalogdu ve yaşadığımız ortak zemini başkalarıyla paylaşma sözü, daha doğrusu taahhütüydü.

\n

Bu ortak zeminde bienalde, mimar, şehirci, farklı sanat alanlarının emekçileri, eleştirmenler, yazarlar, mimarlık fakültelerinin öğrencileri, öğretim üyeleri bir araya gelip ortak düşünce üretmiş, ortak sorunlara yanıt aramışlardı.

\n

Bu bienal, bir kez daha uzmanlar kadar, kullanıcılar, kamuoyu, kent sakinleri, köy sakinleri, ev sakinlerinin de katılımını önemsiyordu. Diyalogdan yanaydı, çoğulculuktan yanaydı, sağduyudan yanaydı, demokratikti!

\n

Şimdi anlatabildim mi, neden keşke Başbakan görebilseydi, inceleyebilseydi dediğimi

\n

‘Altın Aslan’ ödülü

\n

Bu köşeye, iki dev fuar alanına (Arsenale ve Giardini) ve tüm kente yayılmış bienali sığdırabilmem olanaksız. Kendime göre bir seçim yapıyorum:

\n

Bienalin iki Altın Aslan ödüllü çalışması benim de en sevdiklerim arasındaydı:

\n

Bunlardan biri Toyo İtonun küratörlüğündeki Japon pavyonuydu. Deprem ve tsunami sonrası evsiz kalan balıkçıların kendileri için yaptıkları evler. Mimar, yerel malzemeyi (ahşabı) sağlamış, gerisi balıkçıların katılımı, mimar ekibinin denetimi

\n

Altın Aslan ödüllü ikinci bir çalışma Venezüelladan. Karakasta 90lı yıllarda bir gökdelen inşaatı Ekonomik nedenle bitirilmemiş. Evsiz halk, 45 katlı kuleyi işgal ediyor. Bugün içinde 3 bin kişinin yaşadığı bitmemiş sıvasız beton kulenin fotoğraflarından oluşan sergi.

\n

Önce katılımcılık

\n

En ilginç pavyonlardan biri Rusyanınki. İlk katta kapkaranlık bir oda. Minicik ışıklı deliklere gözünüzü yerleştirdiğinizde ürkütücü kasabalar. Soğuk savaş yıllarında bilimsel araştırma yapmak için kurulan, dünyadan, kamuoyundan gizlenen kasabalarİkinci katta bütün dünyaya açık, yabancı üniversitelerin, mimarların da davet edildiği teknoloji üssü Skolkovo adlı kentin kuruluşu. Pavyonun içi mikro çiplerle kaplı. Girişte aldığınız I-Padi nereye doğrultursanız, oranın ayrıntılarını izliyorsunuz.

\n

Yıldız mimarlar yine de bienale sızma yolunu bulmuşlardı. Zaha Hadid, Rem Koolhaas, Norman Foster tüm görkemleriyde vardılar.

\n

İspanyol gençler beyaz uzaylı giysileri, commedia del arte maskeleriyle, ekonomik krize genç mimarların işsizliğine dikkati çekiyor; ellerindeki maketlerle izleyiciyi karşılıyorlardı. Kıbrıs pavyonunda kumsala şezlonglara uzanıp; İrlandanınkinde ahşap tahteravallide; Brezilyanınkinde ise hamaklara yayılıp mimari kültürü izleyebiliyordunuz. Tümünde de katılımcılık ön plandaydı.

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kafkaesk dünyamız 23 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları