Her Yer Silivri

04 Ağustos 2013 Pazar

Yarın 5 Ağustos. Yarın Türkiye’nin her yeri Silivri.
İstanbul Valisi, Silivri’yi halka yasaklasa da; yasak sanık ailelerini de kapsasa da; çağrı yapan
Balbay ve Özkan’a cezaevi yönetimi soruşturma açsa da... Bütün bunlar demokrasilerin olmazsa olmazı. Güçler ayrılığını ortadan kaldırsa da... Yarın Türkiye’nin her yeri Silivri!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına her fırsatta hakaret eden, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu günlerinden sonra yapılanları yok sayan, hor görenler bugün ülkeyi hapishane ağıyla kuşattılar. Cezaevlerinin içine yerleştirdikleri mahkemelerle, yargıyı cezaya dönüştürdüler!

\n

Korkutma, tehdit, gözdağı

\n

Yarın Ergenekon davasında karar... “Hukuka, adalete inancımız sonsuz” diyenlerin bile, söylediklerine inanmadıkları bir dava...
Sanık sayısı 275 ... 66’sı tutuklu... Beş yıldır hükümsüz tutuklu... Siyasi tutuklu...
“Bizden, düşmandan” ayırımcılığından tutuklu... İlk dört yılda hapiste ölen 6 sanık bu sayının dışında...
23 farklı dosya birleştirilmiş, on binlerce sayfalık iddianame, yüz milyon sayfayı aşan mütalaa... Sanıklar aynı torbaya sokulmuş:
“Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, üye olmak”, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak” torbasıdır bu. “Bunlar benden değil” torbasıdır... “Bunlar bana darbe yapacaktı” diye bitmeyen sızlanma torbasıdır bu... “Biz çok çektik biraz da onlar çeksin” torbasıdır bu! Mafya babası, silah taciriyle yazarın, Cumhuriyet gazetesine bomba atanla Mustafa Balbay’ın bir araya getirildiği “örgüt torbasıdır” bu...
Silahlı Kuvvetler temsilcilerinin, gazetecilerin, yazarların, üniversite hocalarının, Üniversite profesörlerinin, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin, avukatların potansiyel suçlu ilan edildiği bir davadır bu... Sanıklarla birlikte ailelerin de tehdit edildiği ve cezalandırıldığı... Halka gözdağı vermek, korku salmak davasıdır bu...
“Darbecileri yargılayacağız” niyetiyle başlarmış gibi yapıp, sivil darbe gerçekleştirmenin yolunu hukuktan geçirmeye çalışan bir davadır bu.
Hiç aklım almıyor:
“Darbelerle hesaplaşacağız” zokasını nasıl yuttu bu millet! O koca koca gazeteciler, o sözüm ona bilim insanları! Dış dünya da ancak yeni yeni uyanıyor. (Bakınız Birleşmiş Milletler’in Balyoz davası değerlendirme raporu!)

\n

Özel, çok özel mahkeme

\n

Yargı yoluyla, “suçlu” yaratma; “Benden olmayanı bertaraf etme” davasıdır bu.
Uzun süreli tutuklulukla çoktan cezaya dönüşmüş bir dava...
Adı üstünde
“Özel görevli bir mahkeme.”
Özel görevli olduğu için, sanıklara neyle suçlandıklarının bildirilmemesi; delillerin ortaya konmaması: sanık olana gizli tanıklık yaptırılması... Dedik ya, çok özel bir mahkeme bu! O kadar özel ki, milyonlarca sayfa ve 5 yıla yakın suçlamaya karşın her sanığa 5-15 dakika savunma süresi... O kadar özel ki, ilk üç yıl mahkemenin başkanlığını yapan ve sanıkların çoğunun tahliyesini isteyen hâkim
Köksal Şengün, bu görevden alındı ve başka yere tayin edildi. (Oha yani!)

\n

Söz Can Yücel’de

\n

Ne söylesem eksik kalacak. Geçen hafta Hatice Tuncer, “Ergenekon’da Karara Doğru” başlıklı önemli ve özenli dizi yazısında, işkenceye dönüşen hukuksuzluğu tüm ayrıntılarıyla dile getirdi zaten.
Yarın sınav günü... Ama ben bugün, bir kez daha
“Hukuka, adalete inancımız sonsuz” demek yerine sözü Can Yücel’e bırakmayı yeğliyorum:
“Kanun çalacağız diye çıkıp orta yere
Kanunu çaldılar yere.”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları