Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sifonu çekmeden kullanmak...

27 Ekim 2018 Cumartesi

Dönemin iktidar erkinin Amerikan iktidar erki katında halka ilişkilerinden sorumlu kişinin, iktidar ortaklığının verdiği “tezkere” sözünün Meclis’te tutulamaması, Irak işgalinde siyasal desteğin çok ötesinde, Türkiye üzerinden operasyonlara, karadan ek üsler de verilmiş olarak desteğin sağlanmasının gündemde olduğu günlerdeki öğüdünü özetleyen sözlerini unutmuş olabilir misiniz? Liderliğe dönük olarak pervasız “sifonu çekmeyin kullanın” öğüdü ülkemiz kamuoyunda birazcık onuru olanlar katında öfke, yandaşlar katında bile burukluk, eziklik, şaşkınlık yaratmıştı...
En hafifi ile görevden alınma, cezalandırma beklenirken tam tersi olmuş, öğüdü besbelli Amerika’nın iktidar erkleri katlarında onay görmüştü. Yukarıdan kilit kamu kurumları katında kadrolaşmada o dönem için çok güçlü Gülen cemaatinin katkılarıyla olmalı, iktidar erkinin liderliğine sitem edilmekle yetinilmiş, savaşa doğrudan destek tezkerenin parti önerisi olmasına karşın Meclis’te kimi partililerin de oylarıyla reddedilmesi sonucunun günah keçisi olarak TSK hedef seçilmişti. Tezkere garantili limanlardan indirilmiş Amerikalı askeri güçlerin, kuzeyden de karadan işgal projesinde, kimi değişiklikler yapmak zorunda kalmalarının acısı, Irak topraklarında görev yapan TSK’nin özel kuvvetlerinin başlarına çuval geçirilmesi cezası ile sergilenmişti.
Vitrinde çuval geçirme şovu, pratikte TSK’nin NATO kapsamında Amerika ile doğrudan bağlantılı kurmay eğitimlerinin askıya alınması yanında, TSK bütçesinde çok ağır harcama kalemlerinden kesintiler gündeme sokulmuştu. Özkaynaklı TSK Vakfı üzerinden yürütülen yatırım harcamaları kalemleri bile yasaklamalar kapsamına alınmıştı. Uzun süreçli hesaplaşmalar kapsamında gelsin Birinci Silivri Ergenekon yargılamaları, Kozmik Oda operasyonları...

***

En azından Cumhuriyet değerlerinde, demokratik hukuk devleti, Meclis, yargı başta güçler ayrılığı kutsalında buluşabilen aydınlanmacılara olsa olsa bir küçük anımsatma. Başlığa güncel olarak almamın nedeni elbette günümüz küreselleşme, emperyal sömürü yöntemlerinde, diktatörlükler icraatlarında o zamanlar bizleri utandıran teşhir kültürünün, korku salma, seçmen kitleleri sandıkta teslim alma aracı olarak bilinçli kullanılıyor olması.
Son çarpıcı senaryosu Türkiye topraklarında, Suudilerin diktatörlük icraatlarının, övünüle övünüle teşhir edilen para karşılığı Amerikan’ın askeri güçleri eliyle korunması geçmişten günümüze uzanan ittifaklarının güncel uyarlamalarında. Hep bildik klasik Ortadoğu çıkarları senaryolarının son uyarlamalarında, yine çok bildik CIA odaklı film senryolarından teşhirle yetinilmeyerek günü birlik sayılabilecek gelişmeler içinde, kılıç oyunları şovlarında satılan silahların değerleri ile yeni Suudi prenslik yönetimi ile kurulmuş işbirliklerin, göstere göstere vahşet sergilenmesi sahnelerinde yaşanan geçişlerde.
Dün sabahki Erdoğan’ın son açıklamasında verilmiş bilgilerde, ülkemizi zor duruma sokma hesapları da besbelli öne çıkmış, İstanbul konsolosluğundaki Suudi vatandaşı, Amerikalı gazetecinin reddedilmeyen vahşetin uç, hem de sergilenerek işlenen cinayetinde, katliama ilişkin ülkemiz istihbarat güçlerinin ele geçirdikleri kanıtların asılları bizde kalmak koşulu ile, birinci elden taraflar Suudi Prensi ve Trump’a da ulaştırıldığı gerçeği de var.
Dikkatimi çeken ise TRT’nin olayları çok yakından izleyen yandaş yorumlarındaki, daha önceden duyabildiğimiz üstümüze sorumluluk olarak atılan cinayetin kanıtlarıyla kesin ortaya çıktığı değerlendirilmelerindeki ağız değişikliği, kesinlikten sapma anlamına gelen yumuşama tonları. Delil karartmalarda, Prensin en yakın güvenlikçisi, katliam ekibinde de yer aldığı kanıtlanmış fotoğraf karelerindeki yanındaki kişi ülkesine döndükten sonra trafik kazasında öldü ya... Öldürülen gazetecinin ailesinden rehin alınanların Amerika’ya dönmeleri dün gerçekleştirildi ya...
Giysileri giydirilmiş, ayakkabıları tutmayan sahte konsolosluktan çıkış sahnesi ile konsoloslukta öldürüldüğünün kanıtı sağlanmıştı ya... Dünkü açıklamasında Erdoğan, kendi kadrolarından operasyon ekibinden yaşayan kadrolar ellerinde olduğuna göre, Suudi Arabistan’ın katillere dönük soruşturmayı yapması çağrısını yineliyor. İsterlerse cinayet alanı ülkemizde olduğuna göre, failleri, talimatı verme yargılaması için ülkemizde yapılacak yargılama için gönderebileceklerini belirtiyor. Olmazsa onlardan gelen Türkiyeli işbirlikçiye ilişkin elde edilen bilginin Türkiye’ye ulaştırılması çağrısını yapıyor...
Sifonu çekmek yerine kullanma stratejileri... Ne kadar da ağır ölçeklerde kirlilik, dehşet tırmanışlarda değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları