Yoksulluğu yönetmek mi, bitirmek mi?

23 Eylül 2022 Cuma

Giderek artan gelir eşitsizliği, derinleşen yoksulluk... Eğer bir ülkede çocuklar yoksulluk yüzünden kahvaltı yapmadan okula gidiyorlarsa durum çok vahimdir. Eğer bir ülkede kadınlar pazarlarda kenara atılan ezik çürük meyve sebzeleri toplayıp yemek yapmaya çalışıyorlarsa ve bu insanların sayısı çok arttıysa durum çok vahimdir.

Yoksulluk bu ülkenin kanayan yarası ama bir yandan da iktidarın oy devşirmek için beslendiği en önemli alan. İstediği gibi dağıttığı, düzenli ve düzensiz yardımlarla yoksul vatandaşı kendine bağımlı kıldığı bir istismar deposu.

Böyle olduğu için geçen hafta sonu CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı Aile Destekleri Sigortası (ADS) hiç hoşlarına gitmedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, “Vaat olarak açıkladığınız hizmetleri biz zaten yapıyoruz. Yıllardır düzenli şekilde uyguluyoruz Sayın Kılıçdaroğlu, hakkınızı yemeyelim çok iyi bir fikir bu, ancak ailelerimizin ihtiyaçlarını yerinde tespit etmek için Aile Sosyal Destek Programı ile 2017 yılından bu yana 4.4 milyon hanemize ulaştık” diye yanıt verdi. 

Oysa Kılıçdaroğlu’nun anlatmaya çalıştığı tam da buydu. Hiçbir siyasi partinin bunu bir istismar konusu yapmayacağı kurumsal bir çatı altında toplamak. Kişinin doğumundan ölümüne kadar yaşamını sosyal güvence altına almak, her aileye asgari gelir güvencesi vermek. 

CHP liderinin vurguladığı gibi “Vatandaşın, ‘Benim yoksulluğumu gider’ deme hakkı var”

Zaten ADS, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kabul ettiği dokuz sigorta dalından biri. Türkiye bunların hepsini uygulayacağını 1971 yılında taahhüt etti. Ama 51 yıldır uygulanmıyor.

Birçok ülke gelir eşitsizliğini azaltmak için bu modeli uyguluyor. OECD ülkelerinin çoğunda bütçenin yüzde 20’si ADS’ye ayrılıyor. Türkiye ayırdığı yüzde 4’lük pay ile OECD içinde en son sırada. Kılıçdaroğlu bunu ilk aşamada üç kat arttırıp yüzde 12’ye çıkaracaklarını söylüyor. 

Sosyal Destek Sigortası’nın kapsamı yazıldı, konuşuldu o yüzden ayrıntıya girmeyeceğim. Ama vurgulanması gereken tek bir cümle: Destek ödemesi hanedeki kadının adına açılacak hesaba yatırılacak. Bir kişi bile olsa hanedeki asgari ücret altında geliri olan herkes bu gelire hak kazanacak. Yani içeriği ve boyutu oy verdiğin partiye göre değişen, dönemsel bir lütuf olmaktan çıkarılacak. En önemlisi yoksul kesim için hayatın belirsizliğini azaltacak.

CHP’nin bu desteklerde kadını öne çıkarması son derece isabetli. Boşanan kadının ev kirası, eşya gideri ve çocuk bakım ihtiyaçları da bu sigortanın güvencesinde. Ve adı “yeni başlangıçlar fonu”...

Yoksulluğun en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklar. Aile içi şiddette de çocukların okul terklerin de kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerinde de yoksulluğun büyük payı var. Türkiye’de yoksulluk döngüsünden çıkmama olasılığı yüksek milyonlarca çocuk var. Araştırmalar sürekli geçim kaygısının konuşulduğu bir evde çocuğun da kendisini bir yük olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Okul terki, uyuşturucu bağımlılığı, tarikatlara yöneliş hep bunların sonucu olarak artış gösteriyor.

Peki ya hangi kaynakla yapılacak? Kılıçdaroğlu bunu sorun olarak görmüyor bile, ek vergi vs. de düşünmüyor, “Bu bir tercih” diyor ve ekliyor: “Beşli çetelere aktarılmazsa, herkesin altına verilen araçlardan, yüksek kiralardan vazgeçilirse, kaynak da kendiliğinden ortaya çıkar.” 

CHP’nin önerisi bakalım altılı masada nasıl karşılık bulacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları