Tüketin... Durup düşünmeden tüketin...

30 Eylül 2022 Cuma

Üretilen gıdanın üçte birinin çöpe gittiği bir dünya... Buna karşılık her 10 kişiden 1’i açlıkla mücadele ediyor. 3 milyardan fazla insan sağlıklı beslenemiyor. Küresel ısınma artık çok büyük tehdit diyoruz ama sera gazı emisyonlarının yüzde 14’ünün tarım üretiminden kaynaklandığını göz ardı ediyoruz. Hayvancılıkta bu oran çok daha fazla.. Her gün tonlarca gıda restoranlarda, süpermarketlerde, evlerde çöpe atılıyor. 

Peki neden soframıza gelen yemeğin, gıdanın değerini bilmiyoruz? Neden bu savurganlık? Sabri Ülker Vakfı’nın yaptırdığı yeni bir araştırma sadece Türkiye’de günde 4.9 milyon top ekmeğin israf edildiğini ortaya koyuyor. Korkunç rakamlar bunlar.. Ninelerimizin, dedelerimizin hatta ana babalarımızın “Tabağında bıraktığın yemek hatta pirinç tanesi bile arkandan ağlar” sözleri ile büyüyen nesilden sonra ne oldu? Gıdaya olan saygımızı neden ve nasıl kaybettik? Dün, yani 29 Eylül Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü’ydü. Bu konuda uluslararası bir toplantı için geldiğim İspanya’nın Valencia kentinde sunumları dinlerken aklımdan geçen sorular buydu. 

Küresel bir sorun. Evet insanları bilinçlendirmek ve gıda israfını azaltmak için yapılan güzel ve önemli projeler, gıda bankacılığı gibi uygulamalar var ama ne kadar yol alınabiliyor? 

BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan biri de “2030 yılına kadar tedarik zinciri boyunca yaşanan gıda kaybı ve atıklarının yarıya indirilmesi.” Mümkün mü?

Aslında bu küresel sorunun arkasında öncelikle değişmesi gereken bir düşünce ve davranış sistematiği yatıyor: Tüketimin hızı ve sürekli teşvik edilmesi. Her şeyi hızla tükettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Tüm iletişim kanallarından sürekli bu pompalanıyor; beyinlerin içine.. Bilgiyi de hızla tüketiyoruz bu bağlamda. Hangisi doğru, ne kadar doğru, hangisi yanlış? Bunları düşünmeden ilerliyoruz yaşamın hızına ayak uydurabilmek için. Doğal olarak gıda da bundan nasibini alıyor. 

İkinci önemli neden hızlı kentleşme ve insanların tarımsal üretim alanından uzaklaşmaları. Bir gıdanın daha tohum aşamasından başlayarak soframıza gelene kadar geçen süreci, sarf edilen emeği, zahmeti görmemeleri ve bununla bağlantılı olarak emeğin bilinçli olarak değersizleştirilmesi. Tüketim toplumu yaratmanın olmazsa olmaz koşulu bu emeğin değersizleştirilmesi konusu. Peki nasıl tersine çevrilir? 

Yanıtı zor bir soru. Sadece ekonomik ve toplumsal değil aynı zamanda ekolojik boyutu olan bir sorun “israf”. Üzerinde yaşayabileceğimiz yalnızca bir dünyamız var ve ona iyi bakmak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak bizim sorumluluğumuzda.

Bunun bilincinde olarak atılan adımlar tabii var. Avrupa Birliği’ndeki uygulamaları, Türkiye’de Tarım Bakanlığı’nın “Gıdanı koru” projesi ile gıda israfını azaltma konusunda yaptığı bilinçlendirme çalışmalarını dinledik. Hepsi çok yararlı ve önemli. Sabri Ülker Vakfı’nın farkındalık çalışmaları ya da Fazla Gıda gibi gıda israfını önlemek amacıyla teknolojik çözümler üreten girişimler de son derece önemli. Umarım yaygınlaşır, bilinç ve farkındalık artar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları