Minarenin kılıfı...

27 Ocak 2023 Cuma

Kendi yaptığın anayasaya en başta kendinin uymadığı bir düzende halktan neye uymasını bekleyebilirsin ki.. Hadi 3. kez başkanlığı kılıfına uydurdun, dördüncüyü de uydurursun kim engel olacak? Ödeme vergini, trafik cezanı nasıl olsa eninde sonunda af geliyor... Marketlerde fiyat sabitlemesi varmış. Pöh pöh. Neden uysun ki... Göstermelik bir iki fiyat koyar bir iki gün bekler sonra istediğini yapar. Kim engel olacak ki? Zaten herkes aynısını yapmıyor mu? 50 TL’ye kaşarlı tost, 35 TL’ye ayran... Maliyet artışları ile fırsatçılığın birbiri ile iç içe geçtiği dönem. Şiraze şaştı, neyin fiyatı ne olmalı bilmeden tüketiyoruz eğer tüketebiliyorsak.. Zorunlu harcamalarını bile yapamayan milyonların olması kimin umurunda... Minareyi çalan kılıfını hazırlıyor ve en tepeden en aşağıya bu çarpık düzen sürüp gidiyor. Sigorta şirketlerinin belli bir yaşın üzerindekilerin yılarak sistemi terk etmesi için sağlık sigortası primlerini 3 misli artırmasından tutun, özel hastanelerdeki, özel okullardaki fahiş fiyat artışlarına kadar kirli çarpık bir düzenin içindeyiz...

Gidiyor da artık sürdürülemediği de aşikâr.. Türkiye 2017 yılında dünyanın 17. büyük ekonomisi iken 2021’de 21. sıraya geriledi. 2022’de aynı tablo sürdü. Bu aslında 2003 yılına geri dönmek anlamına geliyor. Kısaca kaybolan koskoca 20 yıl. Oysa farklı politikalarla neler neler yapılırdı. 

13-14 yıl okuyup hiçbir şey olmadan mezun olmayan bir gençlik var. Ve tabii haliyle işsizler... İstihdam yaratmayan bir ekonomi... Yüksek katma değer üretiminde hâlâ geçilemeyen bir eşik... Sürekli yoksullaştırılan bir orta sınıf. Önlenemeyen bir beyin göçü... 

Enflasyonun neden dünyadaki tüm ülkelerin üzerinde yüksek seyrettiğinin mantıklı açıklamasını yapamayan, Avrupa son 5 ayda doğalgaz fiyatlarını yüzde 83 geriletirken bizde en ufak bir indirimin yansıtılmamasının hesabını vermeyen bir iktidar... Üretimin yapısını dönüştüremesi, düşük ve orta teknoloji yoğunluklu sektörlere kitlenmesi bunun temel nedenlerinden biri. Yalnızca küçük bir örnek: İçinde bulunduğumuz dijital çağda yazılım sektörünün yarattığı büyük bir dönüşüm var. Ve bunu kullanmasını bilen ülkeler için büyük bir fırsat söz konusu. Sektörün farklı ülkelerdeki performansları incelendiğinde istihdama ve ihracata katkısı yüzde 2 civarında iken Türkiye’de yalnızca binde 5 seviyesinde. Halbuki tüm raporlar gerekli şartlar sağlanırsa ekonomideki mevcut yerini 2025 yılına kadar 4-5 kat artırabileceğini gösteriyor. Bu, sektörün 10 milyar dolarlık ihracat, 100 bin yeni istihdam ve 10 yeni unicorn çıkartması anlamına geliyor. Ama sektörün temsilcileri ile konuştuğumuzda anlıyoruz ki bilgi teknoloji şirketlerinin en büyük sorunlarından biri yetenek eksikliği. Her yıl on binlerce yazılımcının ülkeyi terk ettiği gerçeği karşısında sanayi bakanının bulduğu çözüm “Mısır’dan Pakistan’dan gelen ve gelecek olan analistler ve yazılımcılarla bu açığı kapatmak”. Şaka gibi değil mi? Ama değil. Güya “yerli ve milli üretim” destekleniyor değil mi? Kamu alımlarında iş katma değerli bilgi teknolojisine gelince neden yerli yazılım yerine yabancılar tercih ediliyor biliyor musunuz? Çünkü yerli şirketler büyük yabancı şirketler gibi promosyon (nam-ı diğer rüşvet) dağıtamıyorlarmış... İyi, müthiş fikirlerin büyümesi, pazara açılması ilk elden engelleniyor anlayacağınız. Hal böyle olunca da örneğin bir teknokentte ortaya çıkan katma değerli bir ürün daha Türkiye’de kimse onu tanıyamadan atmaca gibi bekleyen yurtdışı özellikle de Amerikan şirketleri tarafından satın alınıyor...

14 Mayıs seçimleri bu gidişatın belirleyicisi. Artık hatta çok uzun süreden beri her şey ona endeksli. İktidar asgari ücret zamları, ucuz krediler, vergi afları, erken emeklilik gibi tamamen pragmatik uygulamaları devreye sokuyor. İş zor. Unutmayalım 20 yıldır AKP iktidarı karşısında muhalefetin başarı şansı ancak ve ancak “sunduğu alternatif daha ikna edici olursa” mümkün. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları