Hayalperest bir lider...

29 Eylül 2023 Cuma

Cumhuriyetin 100. yılında Atatürk vizyonu ile geleceğe bakabilmek... Mümkün mü? İşler, dünya, ülke bu kadar çığrından çıkmışken, umutsuzluk bu kadar artmışken... Hayal bile kuramayacak hale gelmişken... 

Kendisi de önümüzdeki yıl 100. yılını kutlayacak olan, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan Türkiye İş Bankası önemli bir konferansa ev sahipliği yaptı: Cumhuriyetin 100. yılında Atatürk vizyonu ile geleceğe bakabilmek. Küçük notlar, çıkarılacak dersler... 

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran “Cumhuriyet de bir hayaldi, İş Bankası’nın kurulması da bir hayaldi. Atatürk hayalperest bir liderdi” diye söze başladı. Utandım kendimden, bizden. Hayal bile kuramaz olmamızdan... Yoksul, cahil, ulus kavramı bile oluşmamış, işgal altındaki bir ülkeyi büyük bir bağımsızlık savaşı vererek kurtarmanın hemen akabinde “Siyasal, askeri zaferler ne denli büyük olursa olsun, iktisat zaferleri ile taçlandırılmazlar ise elde edilen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner” diyerek büyük bir kalkınma seferberliğine girişen bu dâhi devlet adamının o dönemdeki zor koşulları... Ve şimdiki dönem. O dönemde nasıl oluyor da hayal kurulabiliyor ve gerçekleşebiliyor da şimdi bunu yapamıyoruz? Atatürk gibi olmaktan bahsetmiyorum tabii. Kendi küçük hayallerimizde, yaşam alanlarımızı iyileştirmede, Atatürk’ün hayal ederek ilk taşlarını döşediği çağdaş bir toplum yaratmadaki sorumluluklarımızdaki başarısızlıklarımız anlatmaya çalıştığım. Ne hayal kaldı ne heyecan...

İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali’nin anlattığı bir anekdot... Atatürk, İş Bankası’nı kurma görevini iktisadi konulardaki bilgisine çok güvendiği Celal Bayar’a verir. Eski bir bankacı olarak kredi meselesini bir kamu menfaatı meselesi olarak düşünen Bayar bu görev için en uygun isimdir. Atatürk, Bayar’a sorar: “Bu görev için gerekirse vekilliği bırakır mısınız?” Yanıt tereddütsüz gelir: “Evet.” İkinci sorusu Ata’nın “Gerekirse mebusluğu da bırakır mısınız?”dır. Yine “Evet” yanıtı gelir. Mustafa Kemal bu iki yanıtla da yetinmez bir soru daha yöneltir: “Peki heyecan duyar mısınız?” Yanıt tabii yine “Evet”tir. İş Bankası böyle kurulur ve böyle yola çıkar. Bayar, yurt çapında bankacılık ağının kısa sürede yayılmasının mimarı olur. 

Mustafa Kemal Atatürk’e bu ilginç üçüncü soruyu yani “Heyecan duyar mısın” sorusunu sorduran özelliği aslında ne kadar önemli. Ve ne kadar göz ardı ediliyor?

Bali’nin “İktisadi bağımsızlık hedefinde Atatürk’ün ekonomi stratejileri” başlıklı konuşmasında vurguladığı başlıklardan küçük bir özet geçecek olursam: Evrensel düşünce sistemi, pazarlık konusu edilmeyen yegâne hususun iktisadi bağımsızlık olması, önemli ekonomi hamleleri ile dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması, Atatürk’ün devletçilik anlayışının doktrinel bir ideolojik biçimde katılaşmamış canlı bir kalkınma modelini esas alması...

Ama içlerinde belki de en önemlisi Atatürk’ün iktisat vizyonunun insani yönü. Bali, “Atatürk için iktisadi hayat denilen şey daima insani sosyal kültürel ve gündelik hayata dair olup toplumun yaşamının kalbinden doğmalıdır” diyerek İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı açılış konuşmasında ekonomiyi “Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir” sözleriyle tanımladığını söyledi. 

Ne dersiniz? 100. yılımızda en azından şöyle bir silkinip işe hayal kurmakla başlasak mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları