Olayların Ardındaki Gerçek

Adalet Reformu, İnanma ve Güvenme Olgusu

26 Aralık 2020 Cumartesi

Ekonomimizin sarsıntı içinde oluşu, enflasyonun ve kurların yükselişi, Merkez Bankası rezervlerinin eriyişi, AKP siyasal iktidarı tarafından da kabul ediliyor.

Türk ekonomisini düzeltmek amacıyla ekonomi bürokrasisinde, Bakanlık ve Merkez Bankası düzeyinde değişimler yapıldı.

Türk ekonomisi dış kaynaklara dayalı bir yapı taşıdığı için, siyasal iktidar dış yatırımcıya güven vermek açısından hukuka bağlılık ilkesini hatırladı. Nitekim geçen ay (13.11.2020) Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ekonomide ve adalette reform” yapılacağını açıkladı. 

Hemen ardından, Adalet Bakanı aynı konuda konuştu ve adalette reform çalışmalarının başladığını söyledi. 

ABD ve AB’de, Türkiye’ye karşı yaptırımlar söz konusu olunca, bu kez Erdoğan, yine olumlu bir hava yaratmak amacıyla ılımlı mesajlar verdi, “Yeni yılda Amerika ve AB ile yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz” dedi. 

Böylece olumlu ve ılımlı bir ortam yaratılmak isteniyordu. 

Bu noktada, üç gün önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “Demirtaş’ın tutukluluk durumunun sona erdirilmesi gerektiği” kararını verdi. Bu karar, “Demirtaş hakkında dava devam edebilir, ancak tutukluluk durumu kalksın” içeriğini taşıyor. 

Erdoğan, AİHM’nin bu kararına karşı çıktı ve “Bu kararı tanımayız” dedi.

On aylık hapis cezası, sicil kaydının temizlenmesi ve milletvekili seçilebilmesi için kendisi AİHM’ye üç kez başvurmuş olan Erdoğan, şimdi AİHM kararına karşı çıkıyor ve bu kararı tanımadığını bildiriyor... 

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kabul ederek altına imza atmış ve yükümlülük altına girmiştir. Türkiye ayrıca anayasasına bu konu ile ilgili bir kural koymuştur. 

Anayasanın 90. maddesine eklenen paragraf şudur: “AİHM kararlarıyla Türkiye’deki yasalar çelişirse AİHM kararlarına öncelik verilir.”

Buna göre AİHM kararları, Türk hukukunun bir parçası durumuna gelmiş olmaktadır. 

Türkiye, bu imzaları atmış, anayasasına böyle bir hüküm koymuş; bundan sonra Cumhurbaşkanı “Biz bu kararı tanımıyoruz” diye açıklama yaparsa, kuşkusuz bir güvensizlik ortamı doğar. 

Bu olay sadece AİHM kararı ile sınırlı değildir. Bu açıklamalar, AB ile bütün ilişkileri, özellikle ticari ilişkileri etkiler. 

Bütün dünya, Erdoğan’ın AİHM kararı hakkında bu sert tavrı üzerine, adalette reform söyleminin bir karşılığı olmadığını anlamış olur. 

Bir yanda, ilişkilerimizde yeni bir sayfa açalım söylemi, öte yanda AİHM kararına karşı çıkış. Bütün dünya bunu ikiyüzlülük olarak kabul eder. 

Bu durumda, ne yazık ki Erdoğan ve Adalet Bakanı’nın törenlerde ilan ettiği “adalet reformu” söylemi bir şehir efsanesi ve “boş bir söz”den ileriye gidemez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları