Kadri Gürsel

Yapay zekâ ABD’yle krizi çözer mi?

28 Ağustos 2018 Salı

ABD Başkanı Donald Trump “yapay zekâlı” bir adam. Başkanlık seçimini yapay zekâsı sayesinde kazandı. ABD’nin sorunlarını ve bunların çözümlerini her düzeyde basitleştirdi ve karşılığını aldı. Trump, ABD’yi ve dış politikasını da şimdi yapay zekâsıyla yönetiyor. Trump’ın ABD’deki fevkalade mütekâmil, sofistike siyaset bilimciler tarafından öngörülemez olmasının nedeni bu. Halbuki Trump’a kızmadan önce onun yapay zekâsını çözümleyip nasıl çalıştığını anlamaları gerek. Nörolojinin alanına girse de aslında bu hiç zor değil, gözlem gücüyle bile altından kalkılabilecek bir iş.
Aklıma eski Başkan oğul Bush zamanındaki Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in birilerini beceriksizlikle suçlamak için her seferinde tekrarladığı o benzetme geliyor: “Talimli bir maymun bile bunu yapabilir.”
Yapay zekâ da kendi evriminin maymunluk seviyesinde henüz.
Zihinsel kapasitesinin başkanlık yapmaya elverişli olmadığı hakkındaki suçlamalar karşısında Trump’a “çok istikrarlı bir dâhi olduğunu” söyleten de kendi yapay zekâsı.
Bu yapay zekâda “erdem, ahlak, metanet, azim, sabır, utanma, mahcubiyet, rezil olmak” gibi insana özgü “şubeler” tabii ki yok. Ne pahasına olursa olsun kazanmak gerektiğini “bilen”, sadece kazanmayı “öğrenen”, bunun için de değişen her duruma göre yapacaklarını gözden geçiren, yöntemlerini her an değiştirebilen basit bir “işletim sistemi”...
Amerikan dış politikasını da bu zekâ biçimlendiriyor. “Diplomasi” karmaşık bir sanat, yapay zekâsı “basmıyor”. Dolayısıyla ABD Dışişleri Bakanlığı bir kurum olarak gözden düştü; diplomatik platformlar, Trump’ın tek yanlı iradesini yaptırım ve güç kullanma tehditleriyle muhataplarına kabul ettirmeye çalıştığı arenalara dönüştü. “Yaptırımlar” Trump’ın başlıca dış politika aracı oldu.
Trump’ın yapay zekâsı da bu minvalde ha bire tweet’liyor.
Trump Türkiye hakkında da tweet’liyor çünkü yapay zekâsı ikili ilişkilerin krizde olduğunu algıladı. Trump tweet’leyince Türk Lirası değer kaybediyor. Çünkü Türkiye’de tam teşekküllü bir kriz var, ülke ekonomisi bu nedenle Trump’ın tweet’lerine dayanıklı değil. Trump bunu öğrendi ve tweet’ledi.
AKP Türkiye’si ve ABD arasındaki ilişkilerin, 15 yıl önceki “tezkere bunalımı” neticesinde stratejik niteliğini kaybettikten sonra bugün artık çok boyutlu, kapsamlı, derin ve tarihsel bir krizin içinde bulunması, “Trump faktörü”yle açıklanamaz elbette. Trump dediğiniz şunun şurası Ocak 2017’den beri BeyazSaray’da. Öncesinin özeti şu: İki ülke Soğuk Savaş’ın ardından aralarındaki ittifak ilişkisini ortak çıkarlar ve değerler kapsamında yeniden tanımlamakta kifayetsiz kaldı. Ortaklık, yerini çıkar ve değer çatışmasına bıraktı. ABD değişmiştir evet, ama Türkiye’deki değişim daha büyük ve daha dramatiktir. Türkiye’nin değişiminde, önceki Amerikan yönetimlerinin İslam dünyasına dönük gerçekçi olmayan arayış ve tahlillerinde AKP Türkiye’sine biçtikleri rolün de bir payı vardır.
Türkiye ve ABD arasındaki büyük kriz bugünkü şartlarda çözülemezdi belki ama büyümesi ve kontrolden çıkması yönetilerek önlenebilirdi.
Bu nasıl olabilirdi?
AKP Türkiye’sinin, müttefiki olmaktan uzaklaştığı ABD’de hâlâ bazı müttefiklere sahip olmaya devam etmesiyle... ABD’de en az bir güç odağının Türkiye ile ilişkilerin sahipliğini üstlenmesini sağlayarak...
Bu odak, Trump yönetiminden başkası olamazdı.
AKP iktidarı, yıllar boyunca Türkiye’nin dış politikasını Türkiye’de amaçladığı rejim değişikliği için araçsallaştırdı ve bunun sonucunda, çok değerli bir siyaset bilimcimizin benzetmesinde olduğu gibi, Türk dış politikası “manevradan sakıt tekne” haline geldi.
Bu arada ABD Kongresi’nin desteği yitirildi.
Pentagon’la ilişkiler 2003’ten beri kötüydü, daha da kötü oldu.
AKP Türkiye’si kurumsal Amerika’yı kaybetmiştir.
ABD ile krizin yönetimi için ehven yol, bu kurumsal Amerika’ya her fırsatta meydan okuyan Trump ile arayı iyi tutmaktan geçmekteydi.
İç ve dış politikaları arasında bir ayrım yapma imkânı bulunmayan Türkiye’de 15 Temmuz’un ardından, “tutuklama müessesesi”nin aynı zamanda bir dış politika aracı olarak kullanılmaya başlandığını gördük. Amerikalı papaz Brunson, Aralık 2016’da tutuklandı.
5 Ocak 2018 tarihli yazımda, 2018’i “TürkiyeABD krizinin kara yılı” ilan etmiş ve faktörleri sıralamıştım: Hakan Atilla, Halkbank, YPG, FETÖ, S400... O zaman bir yılı aşkın süredir tutuklu olan Brunson listemde yoktu. Ama şimdi listede, hem de baş sırada. ABD’de ara seçimler öncesinde iç politika meselesi oldu.
O halde Brunson, ABD’nin iç meselesi olmaktan çıkarılmalı. Bu, krizi yönetmenin gereğidir.
Kazanmaktan önce kaybetmemeyi öğrenmiş bir “yapay zekâ” bu problemi böyle çözerdi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İdlib’de yüzleşmek 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları