Kadri Gürsel

İnce, Erdoğan’ı iktidardayken ‘indiriyor’

12 Haziran 2018 Salı

24 Haziran 2018 seçimleri bir son değildir, Türkiye’de siyasetin geçirdiği zorunlu değişimin tarihsel dönüm noktasıdır. 24 Haziran kampanyalarını ileride bu bakımdan da hatırlayacağız. Seçimlere iki haftadan az bir süre kala artık şunu rahatlıkla öne sürebiliriz: Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı sürdürdüğü yüksek performanslı polemik, bu kampanyanın fark yaratan siyasi söylemini içermektedir. Bu tespiti yaptıktan sonra, Muharrem İnce’nin seçime damgasını şimdiden vurduğunu kaydedebiliriz. 24 Haziran’ın sonucu ne olursa olsun, bu gerçek değişmeyecektir.
CHP’den cumhurbaşkanı adayı olarak çıkan Muharrem İnce, partisinin tabanını aşarak ilerliyor. İnce’nin harekete geçirdiği toplumsal-siyasal dinamizm, Ecevit’in 70’lerde kendi adının etrafında oluşturduğu heyecan dalgasını anımsatmaya başlıyor. İnce’ye verilen desteğin CHP’de konsolide olup olmayacağı ve bu partinin içine kapandığı yüzde 22-23 bandından bu cumhurbaşkanı adayı sayesinde kurtulup 30’lar ve daha yukarısına yürüyüp yürümeyeceği, seçimlerden sonra belli olacak.
Anketler, İnce’nin kendisine olan desteği iki hafta içinde yüzde 20’lerden alıp 30’a ve üzerine taşıdığını gösteriyorsa, önce bunun üzerinde bir düşünmek lazım.
İnce’nin kampanyasının bir ayağını Türkiye’nin acil sorunlarına çözüm vaadi, topluma sunulan gelecek umudu ve kutuplaşmaya karşı barışın savunulması oluşturuyor.
Kampanyanın diğer ayağında ise Erdoğan’ın “indirilmesi” var. Dikkat ederseniz “Erdoğan’ın iktidardan indirilmesi”nden bahsetmiyorum. Demokratik ve meşru nihai hedef tabii ki Erdoğan’ın iktidardan indirilmesi... Ama İnce, Erdoğan’ı henüz iktidardayken “indiriyor”.
Erdoğan’ın biraz da kolaylaştırıcı rakipleri sayesinde oluşturduğu “yenilmezlik efsanesi”ni yıkan, dozu ayarlı ve planlı bir polemik sayesinde İnce, meydanlarda konuştuğu her gün AKP liderinin “kişi kültü”nü tahrip ediyor, karizmasını sarsıyor, onu hata yapmaya zorluyor ve hatalarını da rakibine karşı, açıkçası iyi kullanıyor.
İnce, en başından itibaren Erdoğan’a karşı polemiği yöneten kişi oldu; inisiyatif hep İnce’de, Erdoğan hep savunmadaydı. İnce, polemiğini olgunlaştırdıktan sonra bence liderlik iddiasının “altın vuruş”unu seçimlere tam iki hafta kala İstanbul’da yaptı.
16 yıl önce, kendisini dezavantajlı hisseden kesimlerin desteğini arkasına alıp, aşağıdan ve dışarıdan gelerek sonunda statükoyu yerle bir eden Erdoğan’a, miadının bu bakımdan çoktan dolduğunu şu sözlerle anlattı İnce:
“Benim rakibim kim?
Benim rakibim bir beyaz Türk, beyaz Türk... İşi düzgün, cukka sağlam, Saray’da yaşayan bir beyaz Türk (Yuh sesleri).
Karşısında da bu milletin zencisi var. Zencisi benim, beyaz Türk o.
Bana gariban diyor. Doğru. Ben garibanların adayıyım, doğru (‘Başkan İnce’ sloganları). Rakibim beyaz Türk, Saray’ında beyaz çay içiyor. Ben sizin gibi siyah çay içiyorum. Onun için o beyaz Türk, ben zenci.
Bütün televizyonlar onun, bütün gazeteler onun. O manşetleri atıyor, ben manşetlere karşı savaşıyorum. Onun yanında medya var, benim yanımda millet var millet. O artık eskisi gibi değil, o saraylı. O, fukaralık günlerini unuttu. O, pahalı elbiseler, pahalı saatler, pahalı uçaklar, pahalı helikopterler... Onlarla yaşıyor (Yuh sesleri).
Milletin evladı benim, halk çocuğu benim. (...)
Statükocu olan Erdoğan, yenilikçi olan benim.”
Bu söylemle Muharrem İnce, yıllar önce üzerine basarak yükseldiği zeminden Erdoğan’ı indiriyor. “Türkiye’nin zencisi, garibanların adayı, manşetlere karşı savaşanı, yenilikçisi benim” diyerek Erdoğan’ı ahlaki, siyasi ve sosyal olarak şimdi kendisinin durduğu bu yerin tam da karşı kutbuna yerleştiriyor ama kutuplaştırmıyor.
İşin sırrı da bu.
İnce’nin söylemi kutuplaştırıcı değil.
İnce bu söylemiyle Erdoğan’ı AKP tabanından ayrıştırmayı deniyor. Kendisini ise Erdoğan’ın tabanıyla karşıtlaştırmıyor. Tam tersine Erdoğan’ın yoksul seçmeniyle kendisi arasında özdeşlikler oluşturuyor. Kemal Can’ın dünkü “İttifaklar tablosu” başlıklı yazısında belirttiği gibi İnce, “iktidarın kimlik siyasetine sınıfsal bir perspektiften muhalefet etmenin işaretini veriyor”.
Erdoğan, İnce’nin kendisinden ve kampanyasından, ona karşı kültürelci ve kimlikçi karşıtlık yaratmak için malzeme devşiremiyor.
“Büyük Türkiye güçlü lider ister” sloganının altına, “Kanal İstanbul, yeni köprüler, yeni havaalanları, millet bahçeleri için Recep Tayyip Erdoğan” yazmaktan başka bir içerik üretemeyen, dolayısıyla büyük Türkiye ve güçlü liderlik iddiasının içini dolduramayan bir Erdoğan’a karşı polemikçi siyasetin elbette uygun zamanı. Ama bunun için bir İnce olmak lazım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İdlib’de yüzleşmek 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları