Köylülere Kira Dayatması

01 Nisan 2013 Pazartesi

Yurt topraklarını korumakta duyarlı Orhan Özkaya, konu rant olunca sit alanı filan dinlemeyenlerin, Fethiye’nin Dodurga köyünde neredeyse işi zorbalığa döktüklerini duyuruyor:
“Fethiye’nin Dodurga köylüleri, Maliye’nin kendilerine gönderdiği ecrimisil borcuna karşı şok yaşamaktalar. Arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığı iddia edilen köyde, atalarından kalma arazilerinde on yıllardır ikamet ettiklerini ve tarım yaptıklarını belirten köylüler, yıllar sonra arazileri içerisindeki birkaç zeytin ağacından, mezarlıktan ve hiç kullanılmayan eski yıkık evlerden dolayı ceza kesildiğini belirterek, bu cezaları ödeyecek durumlarının olmadığını, zaten borç içinde bankaların kıskacında yaşadıklarını açıkladılar. Ecrimisil borcu kapsamında 100 köylüye, 100 liradan 10 bin liraya kadar ceza kesildiği anlaşıldı. Köylülerin böyle bir borcu ödeyecek gelirlerinin olmadığı, zaten 65 yaş maaşıyla geçindikleri belirlendi.”
Bu demek oluyor ki, Dodurga köylülerinin yaşadıklarının misli, 2B uygulaması yapılacak köylerde yaşanacak... Orhan Özkaya, şimdiden uyarıyor:
“Yıllardır kullanılan 2B arazileri için Hazine’ye ecrimisil bedeli hesabı da çıkarılacak. Bu ödemeler de ayrıca tahsil edilecek. Bunlar üzerinden köylü haciz altında bırakılacak. Bunlar hesaplanmış ve hazır şekilde beklemekte ve hatta tebliğe çıkarılmış durumda olabilir. Köylüler böyle bir durumdan habersiz yakalanabilir.”

\n

Derin Çelişki

\n

“Barış süreci” dediklerinin özeti; Türk ordusu Silivri’ye tıkılırken, “Kürtçülüğün gerillası” olarak algıladıkları PKK’ye serbestlik tanınmasıdır. “Anayasal vatandaşlık”tan anladıkları da bu olsa gerek!
Bakın, Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ, yıllardır cezaevinde. Savcıya göre suçlarından biri de “örgütün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu basın açıklamaları ve değişik faaliyetlerle, devam eden Ergenekon terör örgütüne yönelik soruşturma ve kovuşturmaları etkilemek amacıyla alenen sözlü ve yazılı beyanlarda bulunmak”.
Öbür yanda
Recep Tayyip Erdoğan’ın övündüğü sürecin “önderi” PKK’li Abdullah Öcalan, Milli İstihbarat Teşkilatı aracılığıyla, gazeteler aracılığıyla, partiler aracılığıyla, heyetler aracılığıyla alenen sözlü ve yazılı beyanda bulunuyor, her beyanı da barış havariliği olarak tanımlanıyor.
Yakında İlker Başbuğ İmralı’ya gönderilir, Öcalan da Çankaya Köşkü’ne eşbaşkan olarak çıkarsa hiç şaşmayın!

\n

Eflatun Ölüm

\n

Eren Aysan, bir Behçet Aysan kitabı yayımladı:
“Bir Eflatun Ölüm”.
Kitapta şöyle diyor Eren:
“Sabaha kadar mavi odamda bekledim, babamı. Gelecek ve ben afacan bir mutlulukla koşacağım yanına. Hem niye ölsün ki! Yok, bunlar yalan, adımdan bir fazlasını hatırlamıyorum galiba.
Gün ışımaya başladığında aklıma, 29 Haziran günü, yani Sivas’a gitmeden bir gün önce babamın anneme aldığı hediye geldi. Bir saat. Annemin doğum günüydü o gün. Yine beyaz bir masada oturmuştuk.
Gittim annemin beyaz bileklerine sarıldım. Sanki bir gecede kopacak kadar incelmiş gövdesine yaslandım, ağladım, ağladım.”
Çok canımızı yaktılar, çok. Doymadılar daha...

\n

Ciddiyet

\n

“Barış” dedikleri şeyin haberini alınca “dizleri titreyen” işadamı Selim Koray, Nobel sitesine gönderdiği bir ileti ile Recep Tayyip Erdoğan’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiş.
Ciddiye alınır mı bilemeyiz...
Selim Koray, aynı zamanda Milli Takımlar Futbol Şube Sorumlusu. Futbol milli takımının durumu ise ortada: Dünya Kupası elemelerinde ciddiye alan yok, kasaba kadar ülke Andorra bile...

\n

Sonuçsuz Eylem

\n

Memur-Sen, kadına yasağı “özgürlüktür” diyerek kampanyaya dönüştürmüş, türbanı kamu kurumlarına sokmak için eylem örgütlemişti. Beceremedi.
Memur-Sen’in türban eyleminin sonucunu Eğitim-İş Başkanı
Veli Demir anlatsın:
“Eğitim-Bir-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in inanç özgürlüğünün gereği olarak sunmaya çalıştıkları kamuda türban dayatması, özü itibarıyla tüm yurttaşlara eşit olarak sunulan inanç özgürlüğünü yaratan hukuki ve siyasi düzeni ortadan kaldırmaya yönelen sorumsuz bir girişimdi. Eyleme katılım son derece düşük oldu. Öyle ki eylem kararı alan sendikaların yöneticilerinin önemli bir kısmı dahi sendikalarının kararına uymadılar. Sorumsuzlar bu defa hukuka uygun davranan kamu yöneticilerini tehdit etme ve eyleme alet olmayı reddeden üyelerini ikna etme çabasına giriştiler.
Memur-Sen düzenlediği eylemin altında kalınca, kılık kıyafet konusunda ‘sözde itaat etmeyeceklerini’ ilan ettikleri devlet yöneticilerine mevzuatı değiştirmeleri için yalvarma süreci başlattı. AKP iktidarının ileri gelenleri ile Cumhurbaşkanı’na mektup yazarak içine düştüğü bataktan kurtarmaları için yardım dilenen Memur-Sen’i, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma hedefinin en paha biçilmez basamağını oluşturan laik devlet modelini tahrip etme yolunda denedikleri ‘omurgasız sendikacılık’ yöntemleri nedeniyle kınıyoruz.”
Özetle Memur-Sen, türban derken çarşafa dolanmış...

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları