Farkında mıyız?

31 Aralık 2012 Pazartesi

Emekli general Hikmet Yavaş’a göre, Patriotlar Türkiye’nin başında patlayacak. Çünkü, Patriotlar:- Amerika ve İsrail tarafından İran’a karşı yapılacak bir saldırının ön hazırlığıdır.- Bu savaş esnasında; İran tarafından İsrail’e atılacak füzelerin bir kısmını, Türkiye’deki Patriotları sayesinde düşürerek İsrail’in güvenliğini garantiye almaktır.- Irak’ın Şii Başbakanı Nuri El Maliki’nin, kanlı bıçaklı olduğu Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne saldırma ihtimaline karşı, Kürt bölgesini füze şemsiyesi altına alarak korumaktır.- Suriye sınırına yerleştirilecek 80 kilometre menzilli Patriotlar sayesinde, tıpkı Turgut Özal’ın Irak’ta yaptığı şekilde çaktırmadan uçuşa yasak bölge oluşturup Suriye’de de yeni bir Kürt devleti oluşturmaktır.Hikmet Yavaş, “Farkında mıyız?” diyerek kimi sorular da soruyor:- NATO tarafından gönderilecek Patriotların devamlı olarak kalmayacaklarını ve amaçlarına ulaşınca çekip gideceklerini veya buyurun bunları size satalım diyebileceklerini...- Bu silahların tetiklerinin, silahı kullanan yabancıların elinde olduğunu...- Silahların komuta kontrolünün, Almanya’daki ABD üssünden yapılacağını...- ABD ve İsrail politikaları doğrultusunda, Türkiye’nin kanlı bir savaşın içine çekilebileceğini...- Bu karışıklıktan istifade ederek PKK’nin daha da palazlanacağını, etnik ve mezhepsel ayrışmaların daha da derinleşeceğini...Hikmet Yavaş, bu saptama ve sorularını milletvekillerine de göndermiş. Sizce farkında olurlar mı?

Yanlışla Hesaplaşma

\n

Ersan Barkın, anayasa öğretmenimiz Muammer Aksoy önderliğinde kurulan Atatürkçü Düşünce Derneği’nin yetiştirdiği Kemalist gençlerdendir. Sağlam bir altyapısı, tutarlı bir çizgisi vardır. İttihatçılık, maceracılık, kızıl elmacılık, cuntacılık, kişisel çıkarcılık, tutuculuk ve gardıropçuluk ile Cumhuriyetçi devrimciliğin uyuşmadığının bilinci ile örgütçülüğünü sürdürür.Ersan Barkın bugün ADD Genel Sekreter Yardımcısı olarak gerçekçi bir bakışla Atatürkçü hareketin durumunu yorumladı bize:“AKP iktidarıyla birlikte Kemalist gençliğin de içinde olduğu ve kamuoyunda ‘kızıl elma’ biçiminde bilinen hareket, Attilâ İlhan’ın ‘dip dalgası’ tanımlamasında olduğu gibi bir coşku yaratsa da Kemalistleri ‘İttihatçı’ geleneğin peşine takan, kendi özgün niteliklerinden soyutlayan bir tehlike de yaratmaktaydı. Bu dönemde bizim de düştüğümüz önemli hatalar yüzünden, Kemalistler söylem ve eylem biçimi olarak, 1923 devriminden savrulup Tanzimatçı geleneğe sürüklendiler. Bu tahribatın etkilerini aşmak kolay olmadı. Hatta hâlâ aşılabildiğini söylemek olanaksız. Tehlikenin bu ölçüde yakınlaşmasının heyecanıyla, tüm ulusalcıların birliği söylemi içinde kimliğimizi koruyamadan, farklı örgütlerin etki sahasına girdik. Bu durum ADD’nin temsil ettiği siyasal duruşun toplumsal desteğini önemli ölçüde yitirmesine yol açmıştır.Siyasal iktidar her hukuk dışı adımında karşısına dikilen rektörleri görevden alır, hatta tutsak haline getirirken üniversitelerde oluşturulan yeni yapı var olan örgütleri etkisizleştirmeye, hatta kapanmaya zorladı. Ergenekon soruşturmaları öncesinde 100’ü aşan ve farklı üniversitelerde yılda birden fazla kez kurultaylar aracılığıyla taze kalan Atatürkçü düşünce toplulukları, bugün birçok üniversitede kapatıldı ya da işlevsiz hale getirildi.Özellikle TSK’nin, yargı başta olmak üzere bürokrasinin ‘Cumhuriyete yönelen tehditleri’ bertaraf ediyor görünmesinin Atatürkçüler üzerinde yarattığı yapay rehavet, Ergenekon süreciyle ortadan kalkmıştır. Bunun sonucu olarak, Atatürkçüler üzerinde yıllarla kaçınılmaz olarak oluşan mağrur siyasal duruş ve ‘Ağabeyime söylersem seni fena yapar’ algısı dağılmıştır. Bu durum, bir yönüyle ‘yalnızlaşma’, ancak diğer yönüyle de ‘kendi ayakları üzerinde durma’ sürecidir. Yaşananlar, Kemalistleri yeniden düşünsel üretim sürecine dahil olmak, ürettiklerini toplumla paylaşmak, sabırla dinlemek ve Uğur Mumcu’nun ifadesiyle yalnızca halka güvenerek var olma zorunluluğuyla yüzleştirmelidir. Bu yanıyla Kemalistler, özellikle de Kemalist gençlik, sahiden ve belki de siyasal tarihte ilk kez bu güçte, bir ‘yeniden doğma’ değil, ‘var olma’ savaşını yürütmek zorundadır.”Yapılan yanlışların ya da o yanlışların peşinden sürüklenmenin sonucudur bugün yaşananlar. Yanlış yapanların yarattığı ortam gerekçe gösterilerek Cumhuriyet kemirilmiştir. Duygusallığı bir yana bırakıp yanlışla yüzleşmek ve hesaplaşmak, bağımsız düşünebilmenin önkoşulu olacaktır.

\n

Yeni Yıl

\n

Adam kıtlığı mı var ki, zebella zebanilerce kuşatılmışız? İmambayıldıya iman etmiş, acı sulara itilmişiz? Yakası açılmadık sövgüler tükürülmüş yüzümüze?Acıdaşız bugüne bugün. Haydut geçmişleri dağlamaksa gelecek, onarmalıyız kıvançlarımızı.Yıldızlı yıllara girmeliyiz.Soy aktarmalıyız ulaklara, şen olmalı çocuklarımız...Hoşa gitmeli yarın. Yıllanmalı insanlığımız...

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları