İlhan Selçuk

Ulusal Bilinçten Yoksunluğumuz...

21 Aralık 2006 Perşembe

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Ulusal Bilinçten Yoksunluğumuz...

Tevatür hoş bir sözcük...

Bir dostuma dün AB’den söz açacak oldum...

Tepki gösterdi:

- Bırak şu tevatürü!..

AB Türkiye için tevatüre mi dönüştü?..

Hayır!..

Biz AB’yi bıraksak bile Avrupa bizi kesinlikle bırakmaz!.. Osmanlı’dan bu yana iç içe, sarmaş dolaş, al takke ver külahız...

AB ile daha çok işimiz var.

*

AB bir uygarlık tasarımı!..

Ne yazık ki çağımızda bile uygarlık sömürücü ve emperyalist içeriğinden kurtulamadı; AB’nin de ister istemez bu kusurları var...

Ama, ulus devletleri bir araya toplayıp ortak bir çatı kurarak özgürlükçü ve demokratik hukuk düzeni altında tek yönetime dönüştürmek tasarımı hiç de fena sayılmaz...

1917’de Sovyetler de buna pek benzemese de ilginç bir girişime geçmişlerdi; onlarınki sosyalist iddia güdüyordu; yıkıldı...

AB kapitalist bir yapıyı öngördüğünden dışa dönük yüzünde yoksul dünya açısından ehven sayılmayabilir...

Şu İngiltere AB üyesi değil mi?..

Haline bakın!..

Sözüm ona uygar AB’nin içinde tek bir üye ağzını açıp konuşmuyor:

- Bu ne rezillik?.. demiyor.

AB’nin derdi şimdilik Irak’la değil, Kıbrıs’la...

*

Avrupa “Aydınlanma”nın beşiğidir; insan hakları, laiklik, demokrasi, ne varsa AB’nin tarihinden kökenleniyor...

Ama, bütün bu süreçlerde de Avrupa hem insanlığın hem de kendi kendisinin canına okuyordu...

Yalnız 20’nci yüzyılda 50 milyon insanın hayatına mal olan iki büyük dünya savaşını Avrupalı Avrupa’da çıkardı...

Peki, Avrupalı, AB’ye nasıl geldi?

Avrupalıya mintarafillah, gökten Avrupa’da barış tebliği mi indi?..

Yok canım...

AB’nin kökeninde ağırlıklı bir sözcük var:

Sermaye!..

Uluslararasılaşıp palazlanan sermayenin AB işine geliyor...

AB’yi oluşturan gücün kökenindeki gizem kimsenin meçhulü değil!..

*

Biz AB’nin vazgeçemediği bir baş belasıyız...

AB’ye girip de Avrupa Parlamentosu’na bir yayılsak, Türk kalabalığı hepsinin iflahını keser...

O Avrupa Parlamentosu ki üyeleri arasında Ermeni soykırımı iddiasını kendisine dava edinmiş olanları saymakla bitiremezsin...

Avrupa’nın patronları Türkiye’yi şimdilik ellerinin altında tutmakla birlikte içlerine almak niyetinde değiller...

Ama herkesin çok iyi bildiği bu durumu “müzakere” sürecini on yıl uzatarak sürdürebilirlerdi...

Yine de sürdürebilirler...

Müzakere “görüşme” demektir...

Görüşmenin ne sakıncası olabilir?..

*

AKP iktidarının üstünde ABD’nin “Ilımlı İslam Devleti Modeli” tasarımı gün geçtikçe koyulaşıyor...

AB ise büsbütün tevatürleşti...

Türkiye bu dış koşulların ortasında etnik ve dinsel iç çatışmanın geriliminde sürüklenmekte...

Ulusal bilinçten yoksunluğumuza ise diyecek yok!..

(21 Aralık 2006 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları