Hikmet Çetinkaya

Yüzsüzlüğün Bu Kadarı!..

27 Haziran 2013 Perşembe

Gözaltılar dalga dalga geliyor, yandaş medya kalemlerinin uçlarını sivriltmiş, dört koldan saldırıya geçiyor:
“Vallahi billahi bu eylemlerin arkasında yasadışı örgütler var, Soros var, Ergenekon ve Balyoz var...”
Guguklu demokrasimiz tıkır tıkır işliyor...
Guguk sesiyle birlikte evler basılıyor
Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir ve Adana’da...
Şafak operasyonu, yıldız operasyonu, güneş operasyonu.
Ben gözaltına alınan ve
tutuklanan kişi sayısını unuttum!
Demokrasimizin ve Başbakanımız
Tayyip Bey’in canı sağ olsun!
O estikçe polisimiz gerekeni yapıyor;
sanatçıların, aydınların, gazetecilerin adlarının altı kırmızı kalemle çiziliyor.
Kışkırtıcılar belli!
Ergenekon’a bağlasalar olmaz, çünkü 5 Ağustos’ta
Silivri Mahkemesi kararını açıklayacak.
Acaba ne yapmalı? Yeni bir ayak mı eklenmeli, yeni bir dava mı açılmalı!
Suç büyük!
Hükümeti devirmek!
Hükümet nasıl devrilir?
Yahu bunların ellerinde
kırmızı karanfil yok muydu Taksim’de?
Vardı!
Portekiz’deki devrimin adı neydi?
Karanfil Devrimi!
Eeee...
Tamam işte bunlar da karanfillerle doldurdular Taksim’i.
Sonra polislerin üzerine o karanfilleri attılar...
Çiçek
suç öğesi mi olacak?
Portekiz’de askerler
namluların ucuna kırmızı karanfil takmamış mıydı?
Bilmem!
Ben biliyorum, sen karışma bu işe!
Medya gücü elimde,
yandaşlar yanımda.
İşlem tamamdır!

\n

***

\n

Sakın kara mizah yaptığımı falan düşünmeyin...
Zaten bu tür yazılar yazamam!
Yazdıklarımı sosyal paylaşım sitelerinden, televizyonlarda yapılan
tartışma programlarından aldım.
Gezi Parkı eylemini başlatan 30-40 kişi değil mi?
Şimdi bu arkadaşlardan kimileri attıkları tweet’lerde de kendilerini savunuyorlar,
televizyonlardaki tartışma programlarında “darbeci savlarından” tedirgin oldukları için, geçmişte başörtülü üniversiteli kızlara destek verdiklerini, üstelik “ikna odaları” kuran üniversite yöneticileriyle mücadele ettiklerini söylüyorlar.
Korkmuşlar!
Ne olur ne olmaz diye alttan alıp
savunma yapma gereksinimi duyuyorlar.
Bazılarını
dizilerden tanıyorum!
Kafalarında bir soru var:
“Acaba önümüzdeki sezon iş alamaz mıyım?”
Türkiye’de baskının, sindirmenin hangi boyuta geldiğini gösteriyor tüm bu yazdıklarım.
Toplum korku tünelinde!
Elbet tümü değil ama benim gördüklerim, televizyonlarda izlediklerimin çoğuna yakını
oldukça tedirgin...
Çünkü
devletin şiddeti sokağa yayılmış...
Polise buyruk verenler kim?
Müdürleri!
Peki müdürlerine?
Başbakan
Erdoğan...
Başbakan’ın kendisi söyledi bunları,
valiye emri bakan değil Erdoğan veriyor!
Önemli olan bu!
Sanki
tek parti döneminde yaşıyoruz.
Bunun adına ne denir?
Baskıcı bir rejim!
Kıvırmaya gerek yok,
kestirmeden yazıyorum...
Polisin
halkın polisi olduğu unutulan bir ülkede yaşıyoruz.
Brezilya’da polis olaylar büyüyünce ne demişti anımsatayım:
“Ben halkımla karşı karşıya gelmem!”

\n

***

\n

Din, dil, ırk, mezhep, inanç ayrımcılığı yapan bir siyasal iktidarın 11 yıl içinde başı döndü...
Kim muhalifse, eleştiriyorsa, anayasal haklarını kullanıp alanları dolduruyorsa yafta hazır:
“Darbeci, kışkırtıcı, Ergenekoncu, Balyozcu...”
Muhalifler
silme terörist ve hükümeti yıkmak istiyor!
Benim kafama takılan ise şu...
Darbe hazırlığı
2002-2005 yılları arasında değil miydi? Büyükanıt Paşa e-muhtırayı 27 Nisan 2007’de vermemiş miydi?
Peki
İlker Başbuğ Paşa içeride, kimi generaller Balyoz’dan hüküm giymiş, amiraller, subaylar içeride...
Hilmi Özkök, Aytaç Yalman, Yaşar Büyükanıt niçin dışarıda?
Bu soruyu çok sordum...
Hiç ama
hiç yanıt alamadım!
Yapılmamış bir darbenin yapılmış gibi bir hesabı
öcü gibi karşımıza çıkarılıyor ya!
Anladınız siz onu!
Şu ünlü
sefertası, Dolmabahçe hikâyesi canım!
Yüzsüzlüğün bu kadarı olur!
Kıvırmayın konuşun!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları