Hikmet Çetinkaya

Yüreğim Yangın Yeri!..

26 Ekim 2013 Cumartesi
Yüreğim
Yangın Yeri!..
Onur ve demokrasinin
yerini, hani o “Arap Baharı”
vardı ya, işte onun yerini, bir
yangın yerine, bataklığa
çeviren neydi acaba?..
İç savaş, ölüm, kan...
Mezhep ve aşiret çatışması...
Binlerce ölü!
Bir dönem Gazzeli
çocukların, gençlerin,
insanların açlığını,
susuzluğunu konuşurken
şimdi kendi yalnızlığımızın
içinde kıvranıyoruz.
Toplum olarak hem biz acı
çektik hem çocuklarımız...
Avuntularımızın ufkunda
nice aydınlık sabahları
bekledik, şafağın söküşünü!..
Gözyaşlarımızı silerken,
türkülerimizi söyledik içimizi
yakan ve kavuran...
Kimi zaman kaşlarımızı
çattık, acımasız olduk,
vurulduk, kırdık...
Filistin’in, Mısır’ın,
Suriye’nin çocukları için
avuçlarımızı açıp, onların
kurtulması için dua ederken
hüngür hüngür ağladık...
Kendi çocuklarımız için,
baskıyı, şiddeti, zulmü helal
olarak gördük, onlar için
kahramanlık şiirleri okuduk...
Bir yaman çelişki
içindeydik!..
Afyon’da patlayan
bombalar, ölen Mehmetler,
analar, babalar, eşler, çocuklar
ve kardeşlere...
Alev topları... Acı...
Hainliğin, puştluğun,
ikiyüzlülüğün resmini çizen
yüzü maskeli zalimler.
Acılar ocağının acımtırak
gülleri...
İnsan sevgisinden uzak,
hayatı karartan, puslu
gecelerin içinde sinsice
gezinen sırtlanlar...
Kan emiciler!
***
Neden sinirlenip
öfkeleniyoruz ABD ve AB
basınında çıkan yorumlara...
Türkiye’de düşünce
özgürlüğü var mı?
Türkiye’de gazeteciler,
aydınlar, bilim insanları özgür
mü?
Başta Gezi Direnişi
olmak üzere, ODTÜ’de
orman kıyımına karşı çıkan
gençlerimizi, halkımızı
“terör örgütü üyesi” olmakla
suçluyoruz...
Benzer gösteriler AB
ülkelerinde, örneğin İtalya’da,
İspanya’da, Fransa’da,
Yunanistan’da yapılmıyor
mu?
Bizde devlet, adalet,
hukukun üstünlüğü kavramları nedir?
O Mardinli anneyi unuttunuz değil mi?
Gözaltına alınan beş çocuklu anneyi...
Gözleri bağlı, bedeni çırılçıplak! Aynen öyle!
Tazyikli su!
Üstelik kocası yanında...
O da soyulmuş karısı gibi...
Dayağın daniskası,
filistin askısı, makata cop,
göğüslerini sıkma, saçlarından
tutup sürükleme.
Gözaltından hastaneye,
oradan gözaltına yeniden...
İşkence sürüyor.
Yeniden hastane, rahimden kan geliyor...
***
Kadın baygın, kocası da
öyle...
Üstelik polis, hastanede
doktorların, hemşirelerin
gözleri önünde de dayak
atıyor karıkocaya.
Polis kadına gözdağı veriyor:
“Sakın şikâyetçi olma,
avukata başvurma, dava açma,
seni öldürürüz!”
Hastaneden alınan “işkence
görmemiş raporu”, tehdidin
bin bir türlüsü...
Yaz ayında, 11 yıl süren
dava bitiyor...
Sonunda ne oluyor?
Mahkeme, sanık polislerin
bir daha suç işlemeyeceği
hükmünü veriyor, işkenceciler
böylece aklanıyor.
Bu gerçekleri halkımızın
görmesi gerekir!
Ateş düştüğü yeri yakar!
Umursamazsak,
demokratik tepkimizi
koymazsak başımıza daha
neler gelir, neler!
***
Anlatacağım çok öykü var
böyle...
Acıklı, hüzünlü, vicdan
sahibi olan herkesin canını yakacak.
Bu acımasızlık, gaddarlık neden?
Ölümlere seyirci
kalmayacaksın, bunları
yüreklice söyleyip
yazacaksın!
Tarihimizin derinliklerine inin,
Cumhuriyet kavramının tek
başına, demokrasi, özgürlük,
hukuk, adalette eşitlik
getirmediğini göreceksiniz.
Dik duracaksınız, gerdan
kırmayacaksınız!
Bedeli neyse ödeyeceksiniz!
Zindanlardan gelen
insanlarımızın, gençlerimizin,
kadınlarımızın mektuplarını
okuyorum...
***
F tipi, şu tipi, bu tipi...
Kandıra, Edirne,
Diyarbakır, Sincan, Hasdal, Silivri...
Yüreğim yangın yeri
arkadaş yangın yeri!
Ya sizin?
 
 
 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları