Benim ülkemde en çok neler konuşulur, neler tartışılır şöyle bir düşünün!\n

Demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti, insan hakları, faili meçhul cinayetler, terör...\n

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokratik hukuk devletinde yeri neresidir?\n

Kimse bu konuyu gündeme getirmez, tartışmaz...\n

Darbelerin hesabı pek sorulmaz...\n

Ancak, düşünülmüş ya da düşünülmemiş darbe planlarının hesabı sorulur.\n

28 Şubat bir darbe midir?\n

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sorarsanız değildir, Türkiye olası bir darbeden demokratik güçler sayesinde kurtulmuştur.\n

Balyoz, içinden çıkılmaz bir durumda bitmiş, Yargıtay aşamasına gelinmiştir son karar için...\n

Ergenekon davası önemini çoktan yitirmiştir...\n

Bir torbanın içine ne varsa doldurulmuş, suçluyla suçsuz birbirine karışmış...\n

Dava açıldığında umutlu olanlar, faili meçhul cinayetlerin aydınlanacağını, TSK’nin demokrasi, cumhuriyet ve hukuk devletindeki yerinin neresi olduğunun belirleneceğini sanmıştır.\n

Dava süreci içinde, bir dizi delilin sahte olduğu anlaşılmıştır.\n

Bu ne davasıdır?\n

Torbanın içinde ne ararsanız var!\n

Katiller, bombacılar, mafya babaları...\n

Bir yanda siyasetçiler, gazeteciler, bilim insanları...\n

Niçin tutuklu olduklarını bilmeyen astsubaylar, yüzbaşılar, binbaşılar ve albaylar...\n

Tıpkı Balyoz davasından hüküm giyen, birbirlerinin yüzünü ilk kez Hasdal ve Maltepe Askeri Cezaevi’nde görenler gibi...\n

***\n

Askeri ve sivil dikta dönemlerinde, dünyanın pek çok yerinde, geçmişte olduğu gibi “özgür” insanlar bulunabilir.\n

Onlar her dönemin adamlarıdır...\n

Biz bunu toplum olarak 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde yaşadık!\n

Egemen sınıflar o dönemlerde de sivil yönetimlerde hep kendi varlıklarını, çıkarlarını gerçekleştirmek için baskıcı rejimlerle işbirliği yaparken, emekçiler, öğrenciler, bilim insanları işkenceden geçirilip tutuklanmışlardı.\n

Bugün yaşadıklarımızın bir başka benzeridir bu!\n

Böyle dönemlerde asker ve polis de ezilir...\n

Çünkü bir ideolojiye karşı başka bir ideolojinin çatışması askerin de polisin de tepesine biner.\n

12 Mart ve 12 Eylül’ü anımsayalım isterseniz!\n

İşkence!..\n

Zindan!..\n

Baskı, zulüm!..\n

Ölümler, kıyımlar!\n

Hrant Dink cinayeti, Uğur Mumcu, Musa Anter ve pek çok aydın, yazar, yurtsever, solcu, devrimci...\n

Engin Çeber’i kimler döverek öldürdü?..\n

Onun davasında devleti mahkûm eden avukatlar şu anda tutuklu!..\n

Memleketimde Türkçülüğün ve Kürtçülüğün ülke tümlüğünü bozacağını, kardeşlik bağlarını koparacağını anlatırsanız, her iki yönden saldırıya uğrarsınız.\n

Demokrasiler insan hayatıdır, özgürlükler ise soluk alıp verme!\n

***\n

Bu ülkede askerler de ezildi polisler de...\n

Hiçbirimiz uzaydan gelmedik, bu ülke topraklarında doğduk.\n

Hakkâri’de evinin kapısında eli kanlı PKK’lilerin öldürdüğü polis yerde kanlar içinde yatarken, sağ elinde bir poşet ve içinde iki ekmek vardı.\n

O fotoğrafı görünce içim yanmıştı.\n

Benim memleketimin gelişmesi, demokratikleşmesi, özgürlüklerin genişlemesi, insan haklarının yarım yamalak olmaması için neyi eksik?\n

İdeolojilerimiz, inançlarımız, etnik kimliklerimiz farklı olabilir...\n

Biz bu topraklarda özgürlükleri doya doya yaşamalı, askeri vesayete karşı çıkarken sivil vesayete de karşı çıkmalıyız.\n

Vicdan sahibi avukatları, üniversiteli gençlerimizi, gazetecilerimizi, bu ülkede Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli Orgeneral İlker Başbuğ’u “terör örgütü lideri” yapmak ne getirir topluma?\n

***\n

Hopa’da çevre eylemi vardı... Metin Lokumcu biber gazı sonucu kalp krizi geçirip öldü.\n

Efkan Bolaç, çevrecilerin avukatıydı. Şimdi terör örgütü yaftasıyla gözaltına alındı ama mahkemece serbest bırakıldı. Selçuk Kozağaçlı’yla birlikte 9 avukat tutuklandı.\n

Biraz demokrasi, biraz özgürlük bu mu?\n

Evet!\n

Çeyrek ekmek, az köfte gibi...\n

Utanıyorum gerçekten, utanıyorum!