Hikmet Çetinkaya

Umudumuz Şeyhler ve Aşiretler... (14.08.2013)

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Tüm renkleri unuttuk, demokrasi ve özgürlüklerin, çoğulculuğun, eleştirinin avuçlarımızın içinden kayıp gittiğinin farkına bile varmadık.
Toplum tam bir ayrışma içindeydi aslında...
Siyasal iktidar kuşkunun derinliği içinde olduğundan tüm renkleri unutmuş, yaşamımızı altüst etmişti.
Tutkularımız, özlemlerimiz, sevdalarımız yarım kalmıştı.
Demokrasi, barış, özgürlük, kardeşlik neredeydi?
Kana kan intikam!
Yaftalama, karalama, gizli açık dinleme!
Adaletsizlik ve hukukun çiğnenmesi...
Torba davalar!
Ülkeyi yönetenlerin “Benden olan yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyorum” diyerek geride kalan yüzde 50’yi “düşman belleyen” düşünce neyin nesiydi?
Demokrasilerde bunlar olmazdı...
Demokrasi tüm renkleri içinde toplardı...
Bir yurttaş anayasal haklarını silah, bomba, pala taşımadan kullanabilirdi.
Protesto eylemi yapmak suç muydu?
Sonu olmayan bir yolculuğa çıkmış gibiydik...

***

Umutlarımız yitiyordu...
Zalimliği iyi biliyor, ufukta zorbaların çizmelerini görüyorduk.
Gecenin titrek işkence masasındaydık sanki...
Nereye gittiğimiz yıllar önceden belliydi...
Arap Baharı’nın siyasal rüzgârı ya da iklimi AKP’yi yerinden zıplatmış, Halep’ten Musul’a dek uzanan geniş Ortadoğu coğrafyasında liderlik gibi Osmanlı ruhunu kabartmıştı.
Libya’da geç davranmıştık ama Suriye’de Esad’ın üzerine atlamış, sınırımızı yol geçen hanına çevirmiştik.
Köktendinci silahlı terör örgütlerini Apaydın Kampı’nda eğitiyorduk...
Esad üç ay içinde devrilecek, Türkiye ise bundan nemalanacaktı.
Hayaldi bunlar ama bir türlü anlatamadık!
Apaydın Kampı’nda köktendinci terör örgütlerini besleyen, eğiten, silahlandıran devlet, Taksim’de anayasal haklarını kullanan insanları, özellikle gençleri “terörist, darbeci” diyerek polis güçlerini üzerlerine salıyor, çadırlarını yakıyordu mayıs sonunda...
Devlet aynı devletti!
Yakın tarihimize baktığımız zaman kanlı 1 Mayıs’ları, faili meçhul cinayetleri, gözaltında kayıpları, katliamları görmüştük...
PKK terör örgütüne karşı devletin kurduğu, JİTEM’in eğittiği Hizbullah terör örgütünün işlediği cinayetleri, 1994 yılında Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporda okumuş, dönemin milletvekilleriyle konuşmuştuk...
İtirafçıları, tetikçileri biliyorduk!
Susurluk Raporu’nu okumuş, kimi bölümlerinin okunmaması için üstünün karalandığını görmüştük.
Derin devlet mi, yoksa kontrgerilla mı, NATO gladyosu mu, ne derseniz deyin yerli yerindeydi bugün de...
Avcı gözüne kestirdiği avı avlıyor, gözaltına alıp tutukluyor, öldürüyor, gözlerini kör ediyordu...
Kiminin elinde sopa, kiminin elinde pala vardı.

***

Karanlığın o korkunç derinliği içinde kayboluyorduk...
Ayak sesleri duyuyorduk, buğday başaklarının izlerini taşıyan yüreği sevdalı, özgürlükçü insanlarla kucaklaşıyorduk.
Kim ne derse desin Suriye’deki iç savaşın, Ortadoğu’daki kan gölünün, kaosun bir parçasıyız artık.
Sevgiyi ve duyguyu çocuklardan öğrenmiştim ben...
Kaçırılma haberleri hep çocukları anımsatır bana...
Tutsak babaların ve anaların çocuklarını.
THY’nin pilotlarını, pilotlarımızı kaçıranlar Lübnan Hizbullahı’nın küçük bir koludur.
Çünkü Esad güçlerine karşı savaşan Sünni kökenli köktendinci savaşçı El Kaide ve kolları, Lübnanlı Şii hacıları Mayıs 2012’de Halep’in Azaz yöresinde kaçırmıştı.
Bunun bedelini Türkiye ödüyor bugün, pilotların eşleri, anaları, babaları, kardeşleri...
Türkiye İran’ı devreye sokuyor bu yüzden!
Yanlış dış politikamızın, Ortadoğu’daki kaostan pay kapmaya çalışmamızın sonuçlarıdır bunlar...
Biz hâlâ anayasal haklarını kullanan insanlarımızın üzerine saldırıyoruz...
Memet Ali Alabora’ya hakaret ve tehdit ediyoruz, yaşam hakkı tanımıyor, saldırıya geçiyoruz...

***

Başta söylediğim gibi tüm renkleri alıp götürdüler, toprağa gömdüler.
Demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik hepsini ama hepsini bir kenara ittiler.
İşimiz iki pilotumuzu kurtarmak için şeyhlere, aşiretlere kaldı...
Sözcüklerde hüzün ve kaygı var...
Anlatmak çok güç!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları