Hikmet Çetinkaya

Türkiye Din Devleti mi?..

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Din ve ırkçı sarmalında bir anlayışın egemen olduğu toplumlarda neler oluyor?
Fotoğraf karşımızda!
Halklar birbirlerini boğazlıyor...
Bu çağda
din, ırk, mezhep kimliği üzerinden yurttaşlık kazanılamayacağını, böyle bir düzenin köleleştirmek olduğunu dün anlatmıştım.
Bugün
Türkiye’de din, ırk, mezhep üzerinden bir kimlik arayışı var...
Kan gölüne dönen
Ortadoğu coğrafyasında insanlar çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden birbirlerini öldürürken dengeler bozuluyor...
Bir yandan Lübnan
Hizbullah’ı, El Kaide ve ona bağlı kolları, Şii-Sünni çatışması Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.
Siyasal iktidar bunların farkında mı?
Elbet farkında...
Türkiye, komşusu Suriye,
Bağdat merkezli Irak hükümetiyle “düşman kardeş” olmuş...
İran’la arası pek iyi sayılmaz.
Türkiye giderek dinsel milliyetçiliğe kayarken Batı,
Esad rejimine karşı daha yumuşak bir tavır sergiliyor.
Daha açıkçası ne
ABD ne NATO Suriye’ye karşı bir askeri yaptırım uygulamayı düşünüyor.
İktidar
küçük hesaplar peşinde...
Küçük siyasal hesaplar ve din eksenli milliyetçilik...
İçki yasağı!
Grev kırıcılığı!
Gizli, açık baskı!
Toplumu sindirme!
Kimsenin
evrensel temel hak ve özgürlüklerden söz ettiği falan yok!

\n

***

\n

Son 30 yıla dönüp baktığımızda ülkemizde yaşananlar insanın içini ürpertiyor.
Türkiye’de demokrasiye, hukuka, özgürlüklere, insan haklarına sahip çıkılmadı.
Kenan Evren kafası toplumun bir bölümüne aşılanıp salt laik cumhuriyetin korunması için çaba harcandı.
İşlenen
faili meçhul cinayetler “devlet sırrı” olarak karşımızda duruyor.
Vicdanı olan
sivil, asker, bürokrat herkese açık açık soruyorum:
“Niçin Susurluk’un üzerine gidilmedi, devlet içinde örgütlenen çeteler birer birer ortaya çıkarılmadı?”
Faili
belli olan cinayetlerin üzerine gidilmeyip katiller birileri tarafından korunup kollandı.
Olağanüstü cinayetlerin üzerine oturan olağanüstü
yetkililer, milletvekili seçilip bakan yapıldı...
Derin yapılanmanın sürekliliği elbet yeni değil...
Çok eskilere dayanır...
Sabahattin Ali’den başlar (daha öncesi var), Abdi İpekçi’ye, Muammer Aksoy’a, Çetin Emeç, Musa Anter, Uğur Mumcu ve Hrant Dink’e dek uzanır...
Burada faili belli olan adların listesini yazmaya kalksam bir yıl sürer yazım.
Ankara-İstanbul-Diyarbakır hattı...
İtirafçılar,
faşolar, maşalar, devlet...
Ben cinayeti, cinayetleri gördüm...
Kimse saklamasın!
Uzun bir öyküdür bu!
Anlat anlat bitmez!
Bugün
Suriye’de yaşananlar, Irak, Libya, Mısır, Tunus, Pakistan ve Afganistan...
Acaba ülkeyi yönetenlere neleri anımsatıyor?
Sanırım hiçbir şeyi!
O yüzden
evrensel demokrasiyle ilgilendikleri falan yok...
Demokrasinin
laiklik temelinde yükseleceğini bilmiyorlar!
Demokrasi olmadan laiklik olur ama laiklik olmadan demokrasi olmaz...
Süreç ne olursa olsun, yakın tarihin kanlı sayfalarında bulunan ayrıntılar görülmeli.
Demokrasi,
hukuk, adalette eşitlik ancak böyle evrensel bir yapıya kavuşur.

\n

***

\n

Hayat denilen kaygan zeminde yaşananlar ve gelecek kuşakların yaşayacakları...
Umutların nasıl yeşerip bir anda nasıl solduğunu görenlerin içleri sızlıyor.
Bu nedenle
aydınlık bir Türkiye, dinsel ve etniksel ayrımcılıktan uzakta evrensel demokrasi istiyor...
Ben tüm savaşlara
“hayır” diyorum, Türkiye’de ve tüm dünyada savaşın değil, barışın yanında tavır sergiliyorum.
Demokratik ve özgürlükçü toplum uygarlığın penceresini açar.
Ben böyle düşünürken Başbakan
Erdoğan’ın konuşması geldi ekrana...
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını dinleyince umutlarım iyice yitti...
Başbakan “
Alkol Yasası”yla ilgili şöyle diyordu:
“İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor?”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları