Hikmet Çetinkaya

Toprak Ana Ağlıyor!..

31 Mayıs 2013 Cuma

Taksim Gezi Parkı’nda yorgun düşen polisler ağaçların altında dinleniyor...
Devlet “
ezin geçin” demiş, onlar ezip geçmiş, çadırları yakmış.
Çevreciler direniyor, yakılan çadırlarına inat direnmeyi sürdürüyor.
Son durağa geldik!
Çocukları, aydınları, öğrencileri, emekçileri, gazetecileri, kurulu düzene karşı çıkan,
demokrasi ve özgürlük isteyen herkesi ezip geçen devlet, ağaçları toprak anadan söküp alıyor.
İnsana, doğaya, ağaca, çiçeğe, kuşa sahip çıkan bireyi ise biber gazıyla püskürtüp “
egemen güç benim” diyor.
Devlet ezip geçer...
Nasıl ezdiğini dün anlatmaya çalıştım...
Dağlarını, ovalarını, akarsularını, kıyıları, denizlerini, koylarını, büklerini talan eden,
yok pahasına satan egemen güce karşı koymayacaksın!
Hele hele sermaye-emek çelişkisinden, vahşi kapitalizmden, halkların
Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da birbirini boğazlamasından hiç söz etmeyeceksin!
Eğer edersen damgalanır, “
terörist” yaftasıyla zindanı boylarsın.
Hele göz göre göre
Taksim’de kurulan çadırları polisler yakarken, işinden olmamak için patronunun buyruğunu yerine getireceksin, görüntüleri yayımlamayacaksın...
Ne yapalım
ekmek parası...
Çünkü senin haberci olarak
sendikan falan yok...
Kapı önüne bırakılırsın!
Sen şunu söyleyeceksin:
Çadırları polis değil eylemciler yaktı!
Bunu yüzün kızarmadan söyle!
Halkımız yutar!
Sen de kovulmazsın!
Nasıl olsa ileri demokrasiye geçtik!
Keyfimiz yerinde!
Üçüncü köprünün temelini attık, adını Yavuz Sultan Selim koyduk.
Şimdilik binlerce ağaç kestik ilk aşamada...
Yollara dizdik kütükleri!
Cumhuriyet’in dün manşeti neydi:
Katliam köprüsü...

\n

***

\n

Peki, neden adını Mimar Sinan, Yunus Emre değil de Yavuz Sultan Selim koydular?
1512’de Alevileri katletti...
Yıl
2013...
İstanbul’un kuzeyi ranta açıldı, kentin akciğerleri olan ormanlık geniş bir bölge talan edilecek...
Elbet Yavuz Sultan Selim adının verilmesi
Alevi yurttaşlarımız arasında tedirginliğe yol açtı.
Haklılar!
Benim aklıma önce
Sivas, Çorum, Kahramanmaraş katliamları geldi.
Bir de Yavuz Sultan Selim’in şeyhülislamı olan
Müftü El Hamza’nın Alevilere ilişkin şu fetvası:
Bu topluluğun durumu kâfirlerin halinden daha kötüdür. İslamın sultanının onlara ait kasabalardaki bütün insanları öldürüp, mallarını, miraslarını, evlatlarını alma hakkı vardır.”
40 bin Alevi katledildi fetvanın ardından...
Bu sayı, katliamda en büyük payı olan
İdris-i Bitlisi’nin “Selimname” kitabında dile getirildi.
Yaşanan ve yaşayacaklarımız...
Katliamlar salt doğayla sınırlı değil!
Nice kıyımlar ve katliamlar yaşadık...
Silindir gibi geçtiler toplumun üzerinden.
Talan edildi tüm yeşil evrenimiz.
Kin,
nefret ve intikam tohumları filizlendi bu topraklarda.
Denizimizi çaldılar, akarsularımızı...
Türkiye’de çevre eylemleri giderek yayılıyor, çevreciler tutuklanıyor, gazlanıyor.
Gidip bakın
Tunceli Ovacık’a, Erzurum’a, Kaçkarlar’a, Göndes’e, Eşme’ye, Erzincan İliç’e...
Bergama
Kozak Yaylası’na çıkın, çamfıstığı ağaçları nasıl kesildi “çokuluslu altın avcıları” tarafından...
Sularımız nasıl zehirlendi siyanürle...
Kütahya’ya bakın, Toroslar’a...
Vahşi kapitalizm bunun adı!
Küreselleşme bir masal...
İnanmayın!
Ezilen ve ezen karşınızda...
Benim yurdum insanı derin bir uykuda...

\n

***

\n

Bir gün uyanacak elbet benim halkım...
Uyandıracak birilerini bulursa.
Sol
kısır çekişmelerle uğraşıyor, yaşananları görmüyor, iç hesaplaşmayla oyalanıyor!
Bitmeyen bir kavga...
Siz
30 yıldır deyin, ben 40 yıl diyeyim.
Ne fark eder?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları