Hikmet Çetinkaya

Sokağın Dilini Anladınız mı?

13 Haziran 2013 Perşembe

Siyasal sistemin Türkiye’de baskıcı bir yöntemle sürdürüldüğünü, 16 gün içinde toplum olarak gördük...
Bakın
İstanbul’da her gece binlerce insan sokaklarda eylem yaparken nedense bunu görmüyoruz.
Gözlerimiz İstanbul Taksim’de
Gezi Parkı’nda, Ankara’da Kızılay ve Kuğulu Park’ta...
Bu ülkede barışın gerçekleşmesi için herkesin birbirini anlaması gerek!
Gözlerin biraz da
Gazi Mahallesi’ne çevrilip binlerce Alevi yurttaşlarımızın niçin ayakta olduğunu algılamak gerekir...
Alevi yurttaşlarımız,
Yavuz Sultan Selim adı verilen üçüncü Boğaz köprüsü için eylem yapıyorlar.
Bunu Başbakan görmüyor, konuşma biçemi insanları kaygılandırıyor.
Aklı başında herkes şiddeti kınadığını zaten yazıyor, çiziyor, konuşuyor.

\n

***

\n

Tüm bunlara karşın Erdoğan, demokrasinin sadece sandık olduğunu sanıyor; “Yüzde 50 benim yanımda” diyerek gerilimi artırıyor.
Bilmediği bir şey var Erdoğan’ın...
Nedir o?
Çoğunlukla çoğulculuğu birbirine karıştırmak...
Biri polis
üç gencimiz yaşamını yitirdi, altı kişi kör oldu, binlerce kişi yaralandı.
Benim yüreğim yanıyor...
Farklı
sosyal gruplar arasında çatışmaların çıkmasından kaygılıyım!
Tüm gençleri
terörist yaftasıyla suçlamasına artık kimse inanmıyor.

\n

***

\n

Taksim Gezi Parkı’nda olan gençleri provokatör ya da terörist olarak görmek siyasal sistemin 60 yıldan bugüne değin “baskıcı kafayla” işlediğini çok açık biçimde yaşadık iki hafta içinde.
İstanbul
Çağlayan’daki adliyede avukatları polisin güvenlik görevlileriyle birlikte yaka paça, üstelik tekme ve yumruk atarak gözaltına almasına ne denir?
Bir demokratik hukuk devletinde bunların hiçbirisi olmaz.
Gözaltına alınan
49 avukat serbest bırakıldı...
Bunlar herkesin gözleri önünde oldu.
Adalet bakanı suskun!
Avukatlık kutsal bir meslektir!
İnsan haklarını, temel hak ve özgürlükleri korumak gibi bir görevleri vardır avukatların.
Bu olup
bitenler karşısında susmak hâlâ bir uzlaşma arayışına girmemek için misilleme yapan bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız.
Bu nedenle kaygılıyım!
Sosyal bir
çatışmanın çıkması Türkiye’yi çıkmaz sokağa götürecektir.
O zaman ne yapacağız?
Ülkeyi yönetenleri
bir akıl tutulması içinde görüyorum.
Kin, nefret ve intikam!
Açıklamaları dinlerken şaşırıyorum...
Gezi Parkı’nı koruyacaklarmış!
Şimdi soruyorum ben:
“Niye Gezi Parkı’nı koruyan gençleri gaza boğdunuz?”

\n

***

\n

Yağmurlu ve biraz esintili bir İstanbul sabahı...
Gezi Parkı, yine yıkılmış...
Revir de bunların içinde.
Bir polis, düşen tahtayla yaralanmış.
Yardıma koşanlar Gezi Parkı’ndaki eylemciler...
Ellerinde sedye yaralı polise yardım ediyorlar.
Polisler önce
“istemiyoruz” diyor, ardında gençler onları ikna edip sedyeyle yaralı polisi ambulansa taşıyor.
Bu fotoğraf,
o gençleri tam anlamıyla anlatıyor...
Birey onlar!
Kin, nefret ve intikam duyguları yok!
Dünyanın ve Türkiye’nin çok renkli çiçek bahçesine dönmesini,
demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesini istiyorlar.
Kozak Yaylası’nda fıstık çamlarının çokuluslu altın avcılarınca nasıl kesildiğini, Tunceli Ovacık’ın, Balya’nın, Kaçkarlar’ın nasıl çapulcuların eline geçtiğini biliyorlar.

\n

***

\n

Çevre bilinci olmayan toplumlarda demokrasi olmaz...
Tıpkı
Afrika’da olduğu gibi.
Çevre
bilinci olanlar, emekçiler bir gün olur patlar!
30 yıldır suskun, tepkisiz bir toplum iki hafta önce Taksim Gezi’de patladı ve tüm Türkiye’de toplumsal bir tepki oluştu.
Hem
AKP’nin hem de CHP, MHP, BDP’nin bundan ders alması gerekir!
Sokağın dilini anlayıp, o gençleri kucaklayabilirlerse!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları