Hikmet Çetinkaya

Sapla Samanı Karıştırmadan...

16 Ocak 2013 Çarşamba

Gerçeklerle yüzleşmekten, yakın tarihimizde yaşananları anımsamaktan nedense çekiniyoruz...
Ezenin kim, ezilenin kim olduğunu, halkların kardeşliğini, sermaye-emek çelişkisinin ne olduğunu oturup tartışmıyoruz.
“Barışa atılan adım” diye nitelendirdiğimiz olayı değerlendirirken, İsrail-ABD yapımı “Büyük Ortadoğu Projesi”nin önemli ayaklarından birisi olan “Arap Baharları”nın demokrasi ve özgürlükler adına yapıldığını sanıyoruz.
Bugün
Suriye’deki iç savaşla salt Esad rejimi devrilip yerine demokratik bir hukuk devletinin kurulacağını sanan bir kesim, Tunus, Mısır ve Libya’da neler yaşandığının farkında mı acaba?
Şimdi de Fransa
Mali’yi vuruyor!..
Neden?
Çünkü
altın, uranyum gibi zengin maden yatakları var!..
Kürt sorununun çözülmesini isteyen biz miyiz yoksa emperyal güçler mi?
Türk-Kürt emekçilerinin tümlüğünü bugüne değin niçin gündeme getirmiyoruz?
Örgütlü, demokratik bir toplum olduk mu,
sendikal hak ve özgürlükleri bu coğrafyada yaşama geçirebildik mi?
Önce
halkların barışması, demokrasiyi ve özgürlükleri elde etmesi gerekir...
Ne Türkler ne de Kürtler, emperyalist güçlerin Büyük Ortadoğu Projesi’nin tezgâhına düşmemeli...
Paris’te işlenen cinayetleri, senaryolar üreterek çözmeye çalışanlar, nedense bu gerçekleri görmeyip olayı iyice karıştırıyor.
Hele uzmanlar,
Kürtlerin sözcülüğünü yapanlar sapla samanı karıştırıp, Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacının ne olduğunu dillendirmekten kaçınıyorlar.

\n

***

\n

Melih Pekdemir’in Birgün’de yayımlanan “Halklar Barışır, Sınıflar Savaşır” başlıklı yazısını bu nedenle önemsiyorum.
Pekdemir diyor ki:
“... Kürtlerin özgürlükleri için kendi öz güçleriyle verdikleri ve verecekleri kavga baki kalmak üzere… Oligarşi açısından Kürt ‘ulusal’ sorunu hakikaten sermayenin ‘sınıfsal’ bir çözümüne yöneliyor olabilir; çözüm ihtimali, Kuzey Irak petrolü ekseninde ve Türk-Kürt sermayesinin kardeşliği doğrultusunda da şekilleniyor…”
Pekdemir’in
yapmış olduğu bu saptama bir gerçeği yansıtıyor...
Türk-Kürt sermayesinin ne denli örgütlü ve emperyal güçlerle iç içe olduğunu...
Türk ve Kürt emekçileri ne yapıyor?
Bu sermaye sınıfının örgütlü gücünün kendi çıkarları
için ezilen halkları, kardeşliği ve barışı nasıl etkileyeceğini düşünüyor?
Acaba
Türk-Kürt emekçileri sınıfsal bir mücadelenin yapılması gerektiğinin ayrımındalar mı?
Hiç sanmıyorum...

\n

***

\n

Ezilenlerin sınıf mücadelesi yakın tarihimizin sayfalarında yazılıdır...
Elbet tüm bunlara karşın, akan kanın durması, yoksul Türk-Kürt halkının çocuklarının ölmemesi için
Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Sorunun çözümü benim siyasi hayatımı bitirse bile razıyım” sözünü de benimseyeceğiz.
Türkiye’de demokrasiyi ve özgürlükleri geliştirmek için atılan her adımın arkasında duracağız.
Baskıyla, nefretle, kinle yola çıkılmaz...
Bu ülkede seçimle gelen milletvekilleri zindanda tutulmaz.
Özgürlük, iş, aş, ekmek herkese gerekli...
İnsanlarımızın ölmesi benim de içimi acıtıyor!
Ağlayan ana kalmamalı ve akan kan durmalı artık!
Ne Türk ne de Kürt çocukları ölmeli!
Bir devletin güvenlik güçleri silah bırakmaz...
PKK silah bırakmalı, üniter devlet çatısı altında eşit yurttaşlık hakkı tanınmalı...
Çözümün yolu
TBMM’dir...

\n

***

\n

Sermayenin dini, dili, ırkı, mezhebi yoktur; bunu tüm ezilenler, ezilen halklar bilmeli...
Ortada bir yol haritası var mı ya da siyasal iktidarın bir projesi?
Her şeye karşın
yeni bir iklime, yeni bir duruşa, yeni bir sese gereksinimimiz var.
Seçimle gelenlerin zindanlarda değil, TBMM’de olması gerekir...
Halklar barışacak ama sınıfsal mücadele sürecek!
Ben böyle bir
Türkiye’yi özlüyorum...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları